Helsinki’ye önceki gelişimiz küresel salgına rastladığı için müzelere kapanma önlemleri nedeniyle gidememiştik.
Üç gün ayırıyoruz Helsinki müzelerine. Üç günlük Helsinki Card bu amaç için bire bir. Böylelikle üç gün boyunca hemen tüm müzelere ücretsiz giriş olanağı yakalıyoruz. Yanı sıra 3 gün boyunca Helsinki toplu ulaşımından sınırsız ve ücretsiz yararlanıyoruz. Bu kartla Helsinki adalar denizi tekne gezisi de ücretsiz edinilmiş oluyor.
Kent turu yapan indi bindi otobüslerden sınırsız yararlanacak oluşumuz bir başka artısı bu kartın.
Müzeler Helsinki kent merkezine serpiştirilmiş olduğu için birinden diğerine geçmek son derece kolay ve çoğunlukla yürünebilecek uzaklıktalar.
Amos Rex
İki dönümü aşkın kapalı alanı olan bu sanat müzesi yeraltına konuşlandırılmış. Süreli sergiler sunuyor sanatseverlere.
Biz Anna Estarriola’nınkine rastladık.
Katalan doğumlu sanatçı heykel, zaman ve uzay sanatı ile modern dansa odaklanmış.
Epidermis : Hareketli sanat yapıtı
Günümüzde sanat yapıtlarının oluşturulmasında ve sergilenmesinde teknolojiden de yararlanıldığı için hareketli yapıtlara rastlıyoruz sergide.
Çıkışta gözümüze çarpan ahşap yapının da Helsinki Card kapsamında olduğunu fark ediyoruz.
Finlandiya göller ve adalar ülkesi olduğu kadar ormanları unutulmamalı. Ülkenin % 78’i ormanlarla kaplı olunca Helsinki’de ahşap ürünü yapılara sıkça rastlanmasının nedeni kolaylıkla anlaşılır.
Ahşap kilise 2012’de tamamlanmış. Mimarları Mikko Summanen, Kimmo Lintula ve Niko Sirola. Evanjelik Lutheran topluluğunun kullanımında.
Kiazma
İkinci durağımız Kiazma.
Modern sanat müzesi olarak düzenlenen Kiasma Athenum ve Sinebrychoff sanat müzeleriyle birlikte Fin Ulusal Galerisi’nin üçüncü parçası.
Müzede süreli sergi Kuveyt kökenli, Senegal doğumlu, Berlin’de yaşayan Münire el Kadiri’ninki.
Ülkesinde Körfez Savaşı’na tanık olan sanatçının petrolün gücü ve yıkıcı etkisi üzerine verdiği yapıtlar öne çıkmış.
Petrol temelli kimyasalları simgeleyen şişme yapıtlar dikkat çekiyor.
Diğer yandan ince bağırsak içinde yolculuk yaptıran bölüm de ilginçti.
Athenum
Müze, Helsinki’nin kalbinde merkez garın hemen karşısında.
Ağırlıklı olarak Fin sanatçıların yapıtlarına ev sahipliği yapsa da Van Gogh yapıtına rastlamak da olanaklı burada.
Yapımı 1887’de tamamlanan müzenin mimarı Theodor Hoijer.
Heykellerle bezeli ön cephesi oldukça görkemli.
Müzedeki yapıtları barındıran etkileşimli ekranlar günümüz teknolojisiyle oluşturulmuş. Yapıtlara ilişkin ayrıntılı bilgi edinimini olanaklı kılıyor.
İki kata yayılan müzenin içi de dışı kadar görkemli ve etkileyici.
Synebrichoff Sanat Müzesi
Ulusal galeriyi oluşturan üçüncü müzedeyiz.
Müze yapısı Synebrichoff ailesinin eviymiş. Yapı, 1842’de Rus iş adamı Nikola Synebrichoff tarafından yaptırılmış.
Oldukça geniş bir dağarcığı olan müzede Eski Yunan mitolojisine gönderme yapan yapıtlara olimpiyatlara ve spora değinenlerin eşlik ettiğini görebiliyorsunuz.
Diğer yandan, aile evinin eşyalarıyla birlikte görüşe sunulduğu bölümler hatırı sayılır bir alana yayılmış durumda.
Diğer yandan, Eski Avrupa (XIV-XIX yüzyıllar) sanatının yapıtları sergilenmektedir.
Bu arada, çağcıl kavramlara yönelik sanat yapıtlarına da rastladık bu müzede.
Helsinki Sanat Müzesi
Bu müze 1952’deki Helsinki olimpiyat oyunlarında tenis maçlarının oynandığı ve tenis sarayı olarak da bilinen eski bir spor alanında etkinlik gösteriyor. Tenis sarayı her ne kadar 1952’de kullanılmış olsa da 1938’de 1940 olimpiyatları için yapılmış. Araya giren savaş 12 yıllık gecikmeye neden olmuş.