Avrupa kamuoyu, siyasiler ve entelektüel çevreler yapay zeka konusunda Avrupa’nın tutumunun ne olması gerektiği ile ilgili olarak ikiye bölünmüş durumda.
Taraflardan biri, yapay zekanın gerek çevresel gerekse etik, demokratik, kişi hakları açısından taşıdığı riskleri öne çıkararak, yapay zekanın kontrol edilmesi gerektiğini ifade ederken -mevcut AB düzenlemelerinin, ABD ve Çin’le karşılaştırıldığında bu konuda oldukça ileri olduğunu söylemek mümkün-, bu görüşe karşı çıkanların iddiası, yapay zekaya karşı bu olumsuz tutumun, Avrupa’nın ABD ve Çin karşısında güçsüz kalmasına, neden olacağını iddia ediyorlar.
Son günlerde medyaya da yansıyan bazı haberler, Avrupa’nın geleceği konusunda bütünüyle zıt noktada bulunan tarafların arasındaki tartışmanın kavgaya dönüştüğünü, yapay zekaya ABD ve Çin’de olduğu gibi sınırsız “özgürlük” isteyen kesimin ciddi bir saldırıya geçtiğini ortaya koyuyor.
Euronews’da yer alan “WhatsApp kullanıcı sayısı nedeniyle en katı AB platform kurallarıyla karşı karşıya” başlıklı habere göre, WhatsApp, Avrupa Birliği’nin Dijital Hizmetler Yasası (DSA) kapsamında Çok Büyük Çevrimiçi Platform (VLOP) olarak kabul edilen en son platform olmuş ve bu durum, WhatsApp’ın şeffaflık, içerik ve kullanıcı hakları konusunda daha sıkı kurallara tabi olacağı anlamına geliyormuş. Genel olarak, AB’nin kendi toplumunu, şirketlerin kontrolsüz veri biriktirme ve bu verileri kontrolsüz bir şekilde ticarileştirmesine karşı koruma amaçlı bu düzenlemelerini, yapay zekanın gelişmesi önünde bir engel olarak gören bu yaklaşım, entelektüel/siyasi desteğini, AB Komisyonu tarafından Marrio Draghi’ye hazırlatılan rapordan alıyor.
Eski banker, tepeden inme İtalya Başbakanı, Avrupa Merkez Bankası Başkanı, tavizsiz neoliberal küreselleşmeci dünya düzeni savunucusu Draghi’nin bu raporu, şaşırtıcı olmayan şekilde İngiliz derin politikasının derin merkezlerinden biri olan Chatham House tarafından da övgüyle desteklendi. Rapor’a destek bununla da kalmadı, yapay zekaya özgürlük talebi yanı sıra, AB’nin, ABD’ye benzetilmesi yani üye ulus devletlerin eyaletleşmesi, AB yönetiminin ise ABD başkanlık sistemi -federal yönetim- gibi “güçlü bir liderliği” olanaklı kılacak şekilde bir rol üstlenmesi gerektiğini savunan bu rapor, son Davos Toplantısının da temel söylemi oldu. Davos sonrası ise beklendiği gibi, benzer açıklamalar oldukça hız kazandı.
Sizlerle paylaşacağım ikinci haber, İsveç Başbakanı’nın, yapay zekaya yönelik AB düzenlemelerini eleştiren görüşleri ile ilişkili. Bloomberght’nin internet sayfasında yer alan habere göre, İsveç Başbakanı Ulf Kristersson, yaptığı açıklamada, Avrupa’nın yapay zeka teknolojilerine yönelik katı kısıtlamaları yumuşatmazsa ve düzenlemeleri kaldırmazsa bir “müze” olma riskiyle karşı karşıya olduğunu söylemiş. Tersinden okursak söylediği şu, hep olmazsa olmaz olduğunu söylediğimiz insan hakları, kişi mahremiyeti gibi ilkelerden vazgeçmez, yapay zeka ve ardındaki veri toplama ve işleme sistemlerine istedikleri keyfiliği/özgürlüğü vermezsek, Avrupa, önümüzdeki dönem ekonomilerde itici gücü oluşturacak/oluşturacağı iddia edilen yapay zeka konusunda Çin ve ABD’nin gerisinde ve onlara bağımlı kalır, dünya siyasetinde oyun kurucu olmaktan çıkıp, tarih olur.
Bu oldukça net, keskin, agresif söylem üzerine sorulması gereken soru, Kristersson’un söyleminde işaret ettiği, ya yapay zeka şirketlerine sınırsız veri toplayıp işleme yani insanların kişisel verilerini, insanların iradesi dışında sermaye yapma özgürlüğü vereceksiniz ya da ekonomik olarak çökeceksiniz ikileminin (dilemma) doğru olup olmadığıdır. Bu sorunun doğru yanıtı için yapılması gereken şey ise, yapay zeka denilen şey üzerine daha fazla bilgi sahibi olmak, yapay zekanın olmazsa olmazlığı, etik ve çevresel yönden temizliği üzerine, uzun zamandır ve oldukça profesyonelce oluşturulmuş algının/mitlerin gerçekliğini sorgulamak olmalı şüphesiz. Son dönemde yapay zekaya yönelik tek yanlı enformasyona karşı çıkan, yapay zekanın çevresel ve insani boyutlarıyla söylendiği gibi masum olmadığını, daha çok kişisel veri kullanan yapay zeka, ile ekonomik gelişme -büyüme değil- arasında pozitif bir korelasyon olduğuna yönelik iddiaların gerçeği yansıtmadığı tam tersi olarak çevre ve gelir dağılımı açısından ciddi olumsuz gelişmelere neden olduğunu/olacağını ortaya koyan çalışmalar oldukça artmış durumda ve bu nedenle kendimizi şanslı olarak görebiliriz.
Ancak karşıt görüşlerin de dillendirilmeye başlanmış olması, savaşı kazanmak anlamına da gelmiyor. Yapay zekanın insanlar ve toplumlar üzerinde sağlayacağı kontrol ve manipülasyon olanakları olmadan küreselleşmiş neoliberal dünya düzenin sürdüremeyeceğinin herkes farkında. Dolayısıyla, ulus devletleri, tarihsel, coğrafi farklılıkları yok sayan, güçlü liderliğe ve zayıflatılmış ulus devletlere dayalı bütünleşik Avrupa bakışı, Alman seçimleriyle büyük bir yenilgi almış görünse de, neoliberal küreselleşmeci düş peşinde Avrupa halklarını, ekonomisini perişan eden ekip savaşı henüz bırakmış değil. Trump’ın “diktatör” ve “yeteneksiz” diyerek aşağıladığı Zelenski’nin ayağına giderek ve AB Merkezini Ukrayna renkleriyle aydınlatarak, Ukrayna Savaşının devamı konusundaki kararlılığını gösteren bu kesimin, savaşmadan teslim olmama konusunda kararlı olduğunu söylemek de mümkün.
Kaynakça:
https://www.chathamhouse.org/2024/09/mario-draghis-eu-competitiveness-report-sets-political-test-eu
https://tr.euronews.com/next/2025/02/19/whatsapp-kullanici-sayisi-nedeniyle-en-kati-ab-platform-kurallariyla-karsi-karsiya
https://www.bloomberght.com/avrupa-yapay-zeka-konusunda-ilerlemezse-muzeye-donusecek-3742114