Toplumlar yeni hastalıklara yakalandıkları gibi geçmişten gelen hastalıklarıyla da baş etme çabası içinde olabiliyorlar.
Gelenekler, görenekler ve elbette töre adıyla anılanlar kimi zaman olumlu davranışlara kaynaklık ettikleri gibi yaşamda çoğunlukla olumsuzluklara da yol açabiliyorlar.
Türkiye geçmişten gelen hastalıklarını Cumhuriyetle birlikte büyük ölçüde giderdi. Hemen gidermedikleri konusunda ise epeyce yol aldı.
Toplumun yarısından çoğu ve geleceği demek olan kadına ve çocuğa verilen değer başlı başına devrimdi.
Her yaştan kız çocuğumuzun çeşitli nedenlerle yaşamını yitirmesini izleyerek yapılan uğurlamalarda tabutun baş ucuna gelinlik ya da eşdeğeri nesne iliştirilmekte oluşu özeninizden kaçmıyordur.
Bu hastalıklı ve dar kafalı gelenek kız çocuğuna evinin kadını olması, çocuk(lar) doğurması ve ötesine geçmemesi dayatmasıdır. Kuşkusuz, evlenmek ve çocuk sahibi olmak da kızlarımızın ve kadınlarımızın istekleri arasındadır. Ötesine geçmenin yasak olması ayrı bir durum.
Oysa, cinsiyet farkı olmaksızın her çocuğun önceliği eğitim, öğretim değil midir?
Son zamanlarda yaşanan ve içimizi burkan çocuk yitimlerinin çok da öne çıkartılmayan ayrıntısıdır çocukların ve özellikle de kız olanlarının değersiz görülmeleri.
Üç aydır aydınlatılamayan Narin Güran cinayetinde gözden kaçmayan bir başka önemli ayrıntıya değinmekte yarar var. Her ne kadar Narin’le kan bağı olanlar eksik değilse de acı gerçek Narin’in bir ailesinin olmadığıdır. Komşuları ve köylüleri de yoktur Narin’in.
Başta, sözde ailesi olmak üzere tüm köyün cinayeti karartma ve unutturma doğrultusundaki kenetlenmişliği ibretlik bir olgu olarak geçmektedir tarihe.
Daha yaşayacak yılları olan kız çocuklarımızın tabutlarına iliştirilen gelinlik sıradan bir nesne değildir.
Bir meydan okumanın simgesidir.
Kadınların ve elbette kız çocuklarının değersizleştirilmesinde feodalizm ve gericiliğin kol kola olduğunun altını çizmekte yarar var.
Cumhuriyet devrimi günün birinde canlandırılacaksa kadın ve çocuk devrimiyle başlamak zorunlu.
Bunu yapmadan önce feodalizme ve dinci gericiliğe karşı amansız savaş vermek gerekecek.
Bu yapılmadıkça kadınlarımızın ve kız çocuklarımızın çilesi katlanarak sürecek.
Şu sıralarda çok çiğnenen bir sakız var.
Markası da “eşit yurttaşlık”.
Bu sakızı çiğneyenlerin kadınlarımıza, kızlarımıza yönelen vahşet karşısındaki suskunluğunu not etmeyi unutmayarak…