İstiklal Harbi’ni yapan Gazi Meclis, görevini tamamlamıştı. 1 Nisan 1923 tarihli Meclis kararıyla seçimler yenilendi.
11 Ağustos 1923’te toplanan İkinci Meclis ise Lozan’ı onayladı. Cumhuriyeti ilan etti, halifeliği kaldırdı, Türk devrimlerini gerçekleştirdi.
Cumhuriyetin ilk müjdesi, Meclis’in açılış konuşmasında saklıydı. Sinop mebusunun okuduğu metinde, “ Ulusumuzun tam bağımsızlık içinde kendi yazgısının sorumluluğunu doğrudan doğruya yüklenip kendisini yönetmeye başladığını bütün cihana duyurarak…” ifadesi yer alıyordu. Onun okuduğu metni yazanın göğsü zaten cumhuriyet aşkıyla dolu bir dâhiydi.
24 Nisan 1920 tarihli konuşmasında Mustafa Kemal, “ Padişah, Meclis’in vereceği karara boyun eğmek zorundadır. “ diyordu. O kararın ne olduğunu henüz dile getiremezdi.
Meclis’in işlere el koyması ve hemen kabine kurması yönündeki önerge dönüm noktasıydı. Oy çokluğuyla kabul edilmesi ile hukuk yönünden ulusal egemenlik kurulmuş oldu. Velidedeoğlu der ki, “O gün adı söylenmeyen, biçimi bakımından ulusal egemenliğe dayanan ve Cumhuriyet niteliği taşıyan yeni bir devlet kurulmuş oluyordu”
2 numaralı yasa, 29 Nisan 1920’de kabul edilen Hıyaneti Vataniye kanunuydu. Devletin egemenlik haklarını belirttiği ve koruduğu için, Cumhuriyet kuruluşunda 2. aşama olarak kabul ediliyor. 8. Maddede, mahkemelerce verilip Meclis tarafından tasdik olmayan kararlar konusunda, “ Meclis tarafından verilen karara uyulur” denilmesi ilk Meclis’in yargı yetkisini de kendi elinde tuttuğunu gösteriyor.
Üçüncü aşama, bakanlar kuruludur. Meclis, yürütme yetkisinin kullanılmasını bakanlar kuruluna vermekle birlikte, bu yetkinin temelini kendi elinde tutuyordu. “Meclis’in 11 kişiden oluşan bir Bakanlar Kurulu vardır” deniyor ve bakanlar arasındaki anlaşmazlıkları Meclis tarafından çözüleceği belirtiliyordu.
3 Mayıs 1920’de, vekiller heyeti seçildi. Yeni devletin ilk kabinesiydi.
Parlamentosu, başkanı ve hükümeti ile milli egemenliğe dayanan ve cumhuriyet niteliği taşıyan yeni bir devletin temeli atılmış oluyordu.
Dördüncü Aşama ise 7 Haziran 1920 tarihli yasadır.
İstanbul’un işgal edildiği 16 Mart 1920 tarihinden itibaren İstanbul Hükümetince yapılan anlaşma ve alınan kararların,(TBMM onayı haricinde) geçersiz olduğu ilan edildi.
Beşinci Aşama: TBMM’nin egemenliğini perçinleyen Nisabı Müzakere kanunu, yani Görüşme Yetersayısı Yasası.
Altıncı Aşama: 4 Kasım 1920 tarihli yasa. Buna göre bakanlar, Meclis Başkanının Meclis üyeleri arasından gösterdiği adayların, salt çoğunlukla seçilmesini ifade eder. Bu, demokratik cumhuriyetlerdeki kabine sistemine doğru bir adım olarak görülür.
Yedinci Aşama: 20 Ocak 1921 tarihinde kabul edilen Anayasa da önemli bir göstergedir. Egemenlik, kayıtsız şartsız ulusundur. Yürütme yetkisi ulusun tek gerçek temsilcisi Büyük Millet Meclisi’ndedir. Türkiye devleti, Büyük Millet Meclisi tarafından yönetilir ve hükümeti Büyük Millet Meclisi Hükümeti adını taşır.
Bu anayasa, cumhuriyet yoluna çıkmaktaydı.
Sekizinci Aşama: 23 Nisan 1921 tarihinde alınan kararla, Meclis’in açılışı milli bayram olarak kabul edildi. İlk kez halk egemenliğine dayalı bir gün milli bayram oluyordu. Bu da cumhuriyete giden yolda önemliydi.
Saltanatın kaldırılması 9. Aşamaydı.
Lozan Anlaşması’nın onaylanmasının ardından 364 sayılı yasa hazırlandı. Anayasanın kimi maddelerinin açıklanarak değiştirilmesine ilişkin Yasa ile 10. ve sonuncu hamle yapıldı.
Cumhuriyet zaten kurulmuştu, şimdi bu yasa ile adı açıklanıyordu. Zımni olarak sürüp giden rejim 29 Ekim 1923’ten itibaren açıklığa kavuşuyordu.
Dönemin Konya milletvekili Eyüp Sabri, cumhuriyetin ilan edildiği gün kürsüden şunları söylüyordu:
“Bizim hükümetimiz bugün cumhuriyet olmuyor; kurulduğu günden beri cumhuriyet olmuştur”