Türk Ordusu, Sakarya Zaferi’nin ardından derlenip toparlanmanın, güçlenip taarruz için hazırlanmanın gayreti içinde bulunuyordu.
Süvari tümenlerinin oluşturduğu 5. Kolordu da Ilgın’a yerleşmiş, talimlerini orada sürdürüyordu. Bölgede açılan binicilik okulunda eğitim çalışmaları yapılıyor, Konya’daki nalbant mektebinden yetişenler, İzmir’e girecek süvarilerin atlarına nal yetiştirmek üzere meslek öğreniyordu.
Bu esnada, yurt içinde ve dışında Türk Ordusu’nun taarruz kabiliyetinden yoksun olduğu görüşü dillendiriliyordu. Başını İngilizlerin çektiği Batılılar, bu durumun silah bırakışması için bir fırsat olduğunu düşünürken, Bolşevik çevrelerle yakın ilişki içinde olanlar ise doğrudan asker yardımı yapılması için gerekli zeminin oluştuğu yönünde propaganda yapıyordu.
Cepheyi denetlemekte olan Başkomutan, Bakanlar Kurulunu Sivrihisar’a çağırdı. İtilaf Devletleri tarafından teklif edilen mütareke konusu masaya yatırıldı. Bakanlar Kurulu ile birlikte, Başkomutan’ın davet ettiği Sovyet Rusya Büyükelçisi Aralov, Ataşemiliter Zvonaryev ve Azerbaycan Büyükelçisi İbrahim Abilov da Sivrihisar’a gelmişlerdi. Ertesi gün Bakanlar Kurulu Ankara’ya dönerken, Gazi Paşa ve yabancı misafirleri de Sivrihisar’dan Akşehir’e hareket ettiler. Batı Cephesi Karargâhı oradaydı.
Heyet, bölgedeki birliklerde bandoların ve Türk musikisi topluluklarının konserlerini dinledi; oyunlar, yarışmalar ve temsiller izledi.
1 Nisan günü ise Ilgın’da tarihi bir olay yaşanıyordu. Anadolu’nun gördüğü son büyük süvari ordusu, tören geçişinde yerleri titretiyordu. Adeta bozkırda Süvari Senfonisi yükseliyordu.
Süvari Kolordusu’nun geçit töreninde 9 binden fazla atlının, kumandanların önünden geçişi çok görkemli oldu.
Tarihe geçen manevrayı, Süvari Kolordusunun Komutanı Fahrettin Altay anılarında şöyle anlatıyordu:
“ 3 süvari tümeni Ilgın’ın Ilıca meydanında toplanarak Başkomutan ve Cephe Komutanı tarafından teftiş edildi. Ve bir küçük tatbikatla bir geçit resmi yaptırıldı. Atatürk’ün maiyetinde Rus Sovyet, Azerbaycan sefirleriyle ataşemiliterleri de vardı. O zaman dünya devletleri içinde yegane dostlarımızı bunlardı. Yuvarlak hesapla 10 bin atlının dörtnalla yaptığı bu geçit resminde, Atatürk’ün önünden geçen her subay ve er, onun takdir ve ümitle parlayan gök gözlerinden aldığı iftihar duyguları istiklal zaferimizin müeyyidesi olmuştur.”1
O günün fotoğraflarını ordu fotoğrafçısı Etem ( Tem) çekiyordu.
““Tarihin seyrini değiştiren o büyük adam, düne kadar İstanbul hükümetince bir asi kabul ediliyordu. Fakat dün Anadolu’nun göbeğinde askerlerine yaptırdığı resmigeçitte, askeri onu bir hükümdar gibi selamladı. O zamanın askeri talimatnamesi gereğince yalnız hükümdara eğilerek selam veren al sancak, Mustafa Kemal’in cumhurbaşkanlığını ta o zaman tanımış ve devlet reisi gibi selamlamıştı.”2
Süvarilerin görkemli geçit töreninin yansıması geniş oldu. Şüphesiz, Mustafa Kemal dostane ilişkiler içinde bulunduğu misafirlerine, süvarilerinin yeri titreterek geçişiyle gereken cevabı vermiş oluyordu. Ilgın’da süvarilerin senfonisini duyan kulaklar, bir daha benzer dedikodular işitmedi.
İstiklal Harbi’nin başlangıcında süvariler yokluklar içindeydi. “ip üzengi tahta kılıç” nitelemesiyle anılan süvariler, İstiklal Harbi’nin sonunda zaferin rüzgar kanatlıları olacaktı. Büyük Taarruz’un başlangıcında düşman cephesinin gerisine sızmayı başaran süvariler, kılıç çekip düşman birliklerine saldıracak, yorgunluk, açlık ve cephanesizliğe rağmen 9 Eylül’de İzmir’e en önde varacaktı.
İstiklal Harbi araştırmacısı
1 Fahrettin Altay, İstiklal Harbimizde Suvari Kolordusu, İnsel Kitabevi 1925.
2 Etem Tem’in Hatıraları, Prof. Tülay Alim Baran, Yeditepe Üniversitesi yayınları 2020