Milli Mücadele’de 1921 yılı savaşlar yılıydı.
Ocak ayında kazanılan İnönü savaşı, Meclis Ordusu’nun ilk zaferiydi. Zaferin meyvesi ise uluslar arası bir davet oldu. Galip devletler Sevr anlaşmasında ufak tadilatlar yaparak, Ankara hükümetini ikna edebileceğini düşündü. Türkiye Konferansa Ankara hükümeti İstanbul heyetine dâhil olduğu tek bir heyet olarak davet edildi.
İstanbul Hükümetinin Sadrazamı Tevfik Paşa, İngiltere’nin konferans için davette bulunduğunu, 27 Ocak’ta Ankara’ya bildirdi. Ankara’daki Meclis durumu enine boyuna tartıştı. 20 Ocak 1921 tarihinde kabul edilen Anayasa’ya göre Türkiye’nin tek meşru hükûmeti TBMM Hükûmeti idi. Mustafa Kemal Paşa, Sadrazama özel bir mektup yazarak onun ömrü boyunca memlekete hizmet ettiğini vurguladı, bu hizmetleri tamamlayacak tarihi bir fırsat çıktığını belirtti. Konferansa iki heyetle değil, milletin gerçek temsilcisi Meclis hükûmetinin tek heyetle katılmasının doğru olacağını bildirdi.Bu mektubun etkisi Londra’da toplanan konferansta masaya yansıdı.
Türk tarafının katıldığı ilk oturum 23 Şubat günü Saint James Sarayı’nda yapıldı. Ev sahipleri, Türk tarafını tek bir heyet gibi kabul etmek istediğini oturma düzenine yansıtmıştı. Oysa Ankara Hükümeti müstakil olarak masada yer almak için bulunuyordu.
Meclis tarafından oraya gönderilen delegasyonun başında Dışişleri Bakanı Bekir Sami Bey bulunuyordu. İstanbul hükümetinin temsilcisi Tevfik Paşa bir hayli hastaydı; masada tarihe geçecek bir cümleyi telaffuz ederek, sözü Ankara hükümetine bıraktı.
-Ankara Millet Meclisi’nin seçerek buraya yetki verip gönderdiği, konferansın da davet ettiği temsilcilerin tekliflerini Konferansa bildirmeleri maksadıyla sözü onlara terk ediyorum.
Londra’daki heyette basın müşaviri olarak bulunan gazeteci ve yazar Ruşen Eşref , Tevfik Paşa’nın sözü, milletin hakiki ve meşru temsilcilerine bırakmasının müzakerede Türk tarafında birliği sağladığını yazıyordu. Böylece Büyük Millet Meclisi hükûmeti itilaf devletlerince fiilen tanınmış oldu.
Aralarında görünmez bir duvar olsa da İstanbul ve Ankara temsilcileri aynı otelde kalıyordu. Bekir Sami Bey heyeti, Tevfik Paşayı odasında ziyaret etti:
Paşa hazretleri, bu tarihi günde milletimize karşı buyurduğunuz teveccüh ve hak perverlikten dolayı, millet namına size şükranlarımızı sunarız.
Ertesi gün toplantıda Lloyd George, Bekir Sami Bey’e sordu:
-Sizin Sevr muahedesindeki hangi maddelere itirazınız var?
Fransızca cümleleri zarif kinayeler ve nüktelerle kurabilen Bekir Sami Bey’in cevabı netti:
-Sevr anlaşmasını Türk milleti kabul etmekte mazurdur. Zira bu muahede ruhu itibarıyla bir idam hükmüdür.
Bu arada Londra’daki gazetelerden birinde, “yatağanlı, şalvarlı, koca sakallı ve sarıklı bir resim ile onun yanında Bekir Sami Bey’in kıyafetinde bir başka resim basılmıştı. Haberde, “Dağdan bu türlü adamlar inecek sanıyorduk. Hâlbuki Bond Street camekânlarından fırlamış sanılacak centilmenler gördük.” yazıyordu.
Londra Konferansı bir karar alamadan dağıldı. Ancak, Sevr anlaşmasının kolay kabul ettirilemeyeceği anlaşılmıştı. Türk tarafı için Misak-ı Milli’nin dünyaya duyurulması için iyi bir fırsat olmuştu.
Heyet henüz yurda dönemeden, Yunan birlikleri yeniden saldırıya geçti.İstilacılar, yeniden Eskişehir’e doğru ilerliyordu. Birinci İnönü zaferiyle gündeme gelen Londra konferansı, İkinci İnönü savaşının başlamasıyla arşiv belgesi niteliğinden öteye geçemedi.