Bazıları şu anda bile “aslında RTE, kaybetti. İlk turda kazanamadı” diyor ya…
Bunu geçiyorum, laf etmeye değmez.
Ama eşitsiz koşullar, hileler, hukuksuzluklar, baskılar.
Onayladığımdan değil, bunları da geçiyorum.
Öyle ya adama sorarlar; madem öyle, siz küçük itirazların ötesinde bunlara karşı ne yaptınız?
Tıpkı 20 yıl boyunca yüzlerce hukuksuzluğu, adaletsizliğe karşı, cumhuriyet değerlerinin hoyratça yok edilmesine karşı, siyasal islamcıların adım adım yol açtıkları yıkıma karşı, kısır itirazlarla mecliste ve basın açıklamaları yoluyla sorunları dile getirmekten başka…
Anlaşıldığı gibi CHP’den söz ediyorum, aslında yeni CHP’den…
Partiye milyonlarca oy veriliyor, ülke meselesi, sol kesimi de ilgilendiriyor.
Yanlışları burada sıralamaya, sayfalar yetmez.
Temeline gidersek…
Son yıllarda partiyi dönüştürme çabalarının sonucudur yaşadıklarımız.
Antiemperyalist, bağımsızlıkçı, altı okçu cumhuriyetin kurucu partisinin omurgasını sarstılar.
Bu plan kuşkusuz salt iç dinamiklerle olmadı.
Küresel sömürü sistemi, iktidara getirdiği AKP karşısına kendi istediği gibi bir muhalefet yapılanması sağladı.
Al gülüm ver gülüm yaptılar…
Soruyorum; üst yönetimde parti bayrağında yer alan ve yakalara takılan rozetlerde taşınan altı oktan gerçek anlamıyla söz eden kaç kişi var? Özellikle devrimcilikten, devletçilikten, laiklikten, soruyorum…
Şunu anlıyoruz; halkçı, kamucu, emekten yana bir partiyi, tümüyle sermaye güdümüne soktular.
Amaçları, CHP’yi Avrupa’daki sosyal demokrat partilerin çizgisine çekmek.
Yani salt haklar, özgürlükler temelinde çalışıyor görünen, sırtını sermayeye yaslanmış, emekçilerden uzaklaşan bir yapıya dönüştürmekti . Sanki başarılarmış gibi, sanki iktidardaymışlar gibi giderek sağcılaşan, oy ve destek kaybeden Avrupa sosyal demokrasisini rehber aldılar…
Oysa görmüyorlar mi ki küresel sermaye sistemi, insanlığa çözüm olmuyor, çatırdıyor. ABD, küresel egemenliğini yitirdi. Batı sistemi çöküyor. Çok kutuplu bir dünya oluşuyor…
Yeni CHP anlayışını tabana değil ama üst yönetime egemen kıldılar.
Sorun bakalım üst yönetimde kaç kişi göğsünü gere gere “Ben Atatürkçüyüm, ben Kemalisttim” diyebiliyor. Bunu bıraktım, geçmişte Atatürk’e diktatör diyen ve seçim sürecinde onca tepkiye karşın bu konuda bir açıklama yapmayanları ilk sırada milletvekili seçtirdiler.
Yönetim kadrolarını liberaller, ikinci cumhuriyetçiler, etnikçiler, hatta siyasal islamcılara yumuşak bakan kesimlerden oluşturdular. Bu kesimleri temsilen milletvekilliği adaylarını oluşturdular.
Ekmelettin vakasının ardından bu kez de “Altılı masa” gibi abuk yapılanmaları halka dayattılar.
Demokrasi ve liyakat diye iktidara yüklenirken kendileri eş, dost, yönetimlerdeki grupların adamlarını belediye başkanı ve milletvekili yaptılar…
Partide yetkin kimse yokmuş gibi beş, alt, yedi dönem aynı isimleri milletvekilliğine atadılar… Sonuç, cumhuriyet tarihinin en gerici meclisi oldu.
Bugün için CHP yönetimleri çoğunlukla, Atatürk’ten, altı oktan, cumhuriyetin değerlerinden vazgeçmeyen parti tabanının çok gerisine düşmüş, dönüşmüş, kendisine oy verenlerin fikriyatını taşımayan niteliktedir.
Kerhen aldıkları oylar, kendi anlayışlarının, yaklaşımlarınının onaylandığını ifade etmez.
Siyasal islamcılar olmasa bu kadar oy alacakları bile meçhuldür.
Çözüm
Sorun ideolojiktir. Kurucu felsefeden uzaklaşmış olmaktır. Özünü yitirmektir.
Bu nedenle genel başkanın Ahmet, Mehmet, Hasan, Ali olması önemli değildir. Çare sayılamaz. Bu yapıda MYK’nın ve PM’nin değişmesi , yenilenmesi de çıkış olamaz…
Parti tabanı meseleye el koymadıkça, çözüm bulunamaz.