Muhalif kitlenin seçim başarısızlığının sorumluluğunun üstlenilmesini ve istifa talep etmesini anlıyorum. Kılıçdaroğlu 2,5 milyon daha fazla almış olsaydı ona ülke emanet edecek muhalif kitlenin şimdiki bu feveranını, beklentinin ve hayal kırıklığının büyüklüğüne bağlıyorum. Daha 28 Mayıs gecesi “istifa” çağrıları yapanlar, Türkiye’de siyaseti ne kadar anlıyorlar emin değilim. Bu taleplerinde o pek öykündüğümüz Batılı demokrasilerin tezgahından çıkmış siyaset bilimi kitaplarından okuduklarının ne kadar payı var bundan da emin değilim. 2019’da yerel seçimler kazanıldığında da aynı kadroyla yönetilen CHP’nin yönetim kadrosunun ehliyeti sorgulanmazken, seçim başarısızlığı sonrasında tüm faturanın aynı yönetim kadrosuna kesilmesini de yaşadığımız büyük iç yıkıma bağlıyorum. Ne olursa olsun, bir seçmen bir demokrasi sevdalısı olarak bu talepleri hayli meşru buluyorum.
Öyle ya da böyle, 25 milyon insana değişim umudu yaşatan CHP’dir. Muhalefetin birleştirilmesi sürecinin mimarı CHP’dir. 2019’da İstanbul’u, Ankara’yı, Türkiye nüfusunun yarısından fazlasının yerel yönetimlerini haramilerin elinden alan anlayışın mimarı CHP’dir. Türkiye’nin birleştirici gücü CHP’dir. Ama yeter mi, yetti mi? Hayır. Bu seçim kazanılmalıydı ve kazanılamadı. Bunun bedelleri elbette olacak.
Ama tüm bu sürecin çeşitli “muhalif odaklarlar” tarafından yürütülme biçimi hiç de masum ya da geleceğimiz için yararlı değil. Bu odaklar, Millet İttifakı’ndan daha fazla farklı unsuru içinde barındıran koca bir örgüt yönetiminin, bir seçim başarısızlığı üstüne ve yerel seçimlerin hemen arifesinde apar topar, hesapsızca ve kontrolsüzce el değiştirtilmesinin olası sonuçlarını biliyor. Ve o sonuçları istiyor.
Samimi yürekler soruyor elbette. Nerede yanlış yapıldı? Kılıçdaroğlu neden kaybetti? “Sağa çok açıldı” diyenler, “milliyetçi trendi” göremedi diyenler, “eski AKP’lilere çok taviz verdi” diyenler, Atatürk ilkelerini yok saydı diyenler ve Kürtlerle işbirliği yaptı diyenler ve nicesi… Ancak seçimi kazansaydık Millet İttifakı kazandı diyecekken, kaybedince CHP kaybetti diyenlerin ufuklarını genişletmek için birkaç sözüm olacak.
Bu sürecin başarısızlığı için bir neden aranacaksa başta süreci baltalayanlara bakmak gerekiyor.
Meral Akşener’i Masa’dan kim kaldırdı kim oturttu ona bakmak da lazım.
“Kazanacak aday” söylemi üzerinden daha başında tüm sürecin kurucusu olarak zaten önemli bir liderlik yapan Kılıçdaroğlu’nun liderliğine gölge düşürenlere de bakmak lazım.
O zaman “seçilecek aday” muhabbeti yapanlar, bugün “ben demiştim” naraları ve istifa çağrılarıyla CHP’nin dışarıdan dizayn edilmesine çanak tutuyor. Para babalarıyla, uyuşturucu baronlarıyla barışık “demokrasi” sevdalılarına bakmak da lazım.
14 Mayıs günü, ilk veriler açıldığında “muhalif” kanallarda ilk yorum olarak “ikinci tura kalıyor seçim” diyenlere bakmak da lazım.
Kılıçdaroğlu’nun FETÖ’cü, PKK destekçisi olmadığını pek ala herkesten iyi bilirken, kendi siyasal ikbali için iktidarın gemisine binenlere bakmak da lazım.
Bir iki koltuk sevdasına sistemi kitleyenlere de bakmak lazım.
Seçim gündeminin en yoğun günlerinde çalışmak yerine Kılıçdaroğlu sonrası CHP’ye hazırlık yapanlara da bakmak lazım.
Muhalif görünüp Kandil’in anahtarını elinde tutmak isteyenlere de bakmak lazım.
“Ama sen de sorumluluğu başkasına yüklüyorsun”, “CHP’nin hatası yok mu” diyeceksin. CHP’nin hatası çoktur. Gevşek örgüt yapısı, gençlik örgütünün zayıf olması, mahalle mahalle örgütlenmemesi, örgüt içerisine girmenin, örgüte katkı koymanın çok zor olması, insan gücünü yeterince mobilize edememesi, örgüt içerisinde güçlü bir aidiyet kültürü yaratamaması, “seçim kazanılıyor” havasına iyice kapılması, yeterince çalışkan olmaması, mücadelede samimi olmayanların da örgüt içinde tutulması ve bazı önemli makamlara getirilmesi, kimi zaman kaynaklarını doğru yönetememesi ve daha nicesi CHP’nin hatasıdır. Bu hatalar da az şey değildir. Ama CHP’nin hataları fikrimce bu seçimin kaybedilmesinin en önemli nedenlerinden değildir.
Ben size Kılıçdaroğlu’nun neden kaybettiğini, işin bencesini söyleyeyim.
418 milyarı halkın cebine koyacağım dediği için kaybetti.
Kürt sorununu demokratik olarak çözeceğim dediği için kaybetti.
Türkiye’yi Kürt milliyetçisiyle, Türk milliyetçisiyle, Muhafazakarı, dindarı, solcusuyla sağcısıyla birleştirme iddiası taşıdığı için kaybetti.
Türk dış politikasını şucuların bucuların taleplerine göre değil Türkiye’nin çıkarlarına göre şekillendireceğim dediği için kaybetti.
Göçmenler gidecek dediği için kaybetti.
Gerçekten kendine ait ve güçlü bir medya grubu, haber ajansı kurmadığı için kaybetti.
Gerçekten komprador bir “muhalefet” inşa etmediği için kaybetti.
İktidar liderinin replikası olmadığı için kaybetti.
Öylesi ya da böylesi. Bu iş şimdilik bitti. Seçim başarısızlığının sorumluluğunu her samimi aktör, her samimi birey kendinde sorgulamalı. Örgütler sorumluluğu üstlenmeli ve bedelini ödemeli. Biz sıradan halk olarak her gün bu bedeli öderken belki elimizi biraz daha taşın altına koymayı düşünmeliyiz. Şimdi başka bir hikâye başlıyor. Bölünmüş bir muhalefet… Belki böylesi daha iyi olur. İktidar karşısında konsolidasyon karşı tarafın konsolidasyonunu da kolaylaştırdı bir bakıma. Biz de buna göre hazırlık yapmalıyız belki.
CHP’ye gelince CHP kurucu partidir bunun sorumluluğunu da üstlenir.
Ama, Tanrılar “kan” istiyor diyenler, Tanrılar karşı tarafta “kan” ister.
Bizim tarafta insanlar vardır. Tanrılarla yönetilmek isteyenlerin adresi bellidir.