Karaburun’a vapur seferleri sevindirici bir haberdi, tartışma konusu oldu. Beraberinde bir dizi ilginç gelişme yaşandı, yaşanıyor…
Karaburun Belediye Başkanı İlkay Girgin Erdoğan geçenlerde kordonun ortasına öngörülen geçici yüzer iskele için şu haberi verdi:
“ Yaz döneminde başlayacak vapur seferleri için iskeleye, geçici olarak yeni bir yüzer iskele kurulacak. Çevre Bakanlığı, Özel Çevre Koruma ve İzmir Büyükşehir Belediyesi yetkililerince yer belirlendi…”
Daha sonra anlaşıldı ki söz konusu bölgeye iskele yapımı için ihale tamamlanmış. Deniz tabanı kazılarak derinleştirilecek, bölgedeki deniz çayırları taşınacak, yaz sezonuna yetiştirilecek…
Haberin ardından özellikle sosyal medyada tartışmalar başladı.
Kimileri bu gelişmeyi müjde olarak karşılarken kimileri yer seçimi konusuna itiraz etti. İskeleyi ortadan bölen, kıyı kullanımını bozan bu tercihin, deniz çayırlarının yaşamını da olumsuz etkileyeceğini, ekolojik dengenin bozulacağını söyledi…
Kimileri fenerin altında, Turyol gemilerinin uzun yıllar kullandığı iskelenin uzatılarak düzenlenmesinin, daha doğru olduğunu savundu. Kimileri Kuyucak’ta yapılmasının daha uygun olacağını söyledi…
YÜZ YIL ÖNCE VARDI
Son sözü en baştan söyleyeyim. Karaburun’a iskele gereklidir. Düşünün ki Karaburun’a ilk iskele, 1900’lü yıllarda yapıldı.
Vapur seferleri ile ilgili ilk kayda, 1905 yılına ait Nevsal-i İktisat yıllığında rastlıyoruz. Buna göre salı ve cuma günleri sabah 9’da İzmir’den Karaburun’a vapur seferi yapılıyor.
1942 yılında iskelenin onarıldığını ve düzenli seferlerin yeniden yapılmaya başladığını görüyoruz. 1943 yılına ait bir kılavuzdan, pazartesi ve perşembe günleri olmak üzere haftada iki sefer yapıldığını öğreniyoruz.
Sabah 9’da başlayan sefer Urla, Uzunada, Mordoğan, Kösedere’ye uğradıktan sonra saat 16.35’de Karaburun’a ulaşılıyordu. Daha sonra gemi Foça’ya geçiyor, orada geceledikten sonra, sabah 10.35’de Karaburun’a dönüp, aynı güzergâhı takip ederek İzmir’e ulaşıyordu…
Deniz ulaşımı çağdaşlıktır, diğer araçlara göre çevreyi daha az etkiler. Üç tarafı denizlerle çevreli ülkemizde ne yazık ki deniz ulaşımı yetersizdir. Karşımızda Yunan adalarında feribot seferleri vızır vızır işlerken bizde yılların ihmalidir söz konusu olan.
Tartışmalara ışık tutmak için ilgili tarafların görüşlerine, yasal düzenlemelere, uzmanların söylediklerine, yetkililerin değerlendirmelerine yer vermek istiyorum…
En baştan vurgulamam gerek; yasal olarak Karaburun Özel Çevre Koruma Alanı (ÖÇKA) ilan edildiği için her türlü yatırım, proje ve uygulama, merkezi yönetimin oluruyla ya da planlamasıyla gerçekleşişor.,Yani asıl söz sahibi, iktidar. Olmaz derse, hiçbir yere iskele yapılamıyor…
ŞEFFAFLIK VE KATILIM
Gelelim ikinci konuya… Kuşkusuz yerel yönetim de etkili. İktidar nasıl planlarsa planlasın, sonuçta Karaburun halkı ve yerel yönetimi var. Geçmişte Saipaltı açıklarına iktidarın onay verdiği balık çiftlikleri nasıl halkın direnişiyle durdurulduysa, benzer olumsuzlukların önüne geçebilecek birikim ortada…
Kuşkusuz insanların yaşadığı coğrafyaya ilişkin görüşlerini, isteklerini, önerilerini belirtme hakkı vardır. Merkezi ve yerel yönetimlere karşı itiraz etme, demokratik geleneğin olmazsa olmazı. Bu görüşler doğru, yanlış gerçekçi ya da saçma olabilir.
Özellikle yerel yönetimler yurttaşların yaşadıkları coğrafyaya ilişkin her türlü görüşünü dikkate almak, en azından dinlemek zorunda.
Tek adam anlayışında merkezi yönetimden böylesine demokratik tavır beklemek bu koşullarda ne denli gerçekçi tartışılır ama en azından yerel yönetim seçim öncesi söz verdiği gibi katılım, görüş alma, öneri dinleme konusunda hassas davranmalı…
İskele yapımında da ortaya çıktığı gibi ne yazık ki yerel yönetim katılımcılığa, gereken hassasiyeti tam olarak göstermiyor. Projelerde kuşkusuz karar sahibidir ancak ciddi bir halkla ilişkiler, bilgilendirme, görüş alma konularındaki eksiklik belirgin.
İskele projesinde görüldüğü gibi önceden bu konuda hazırlık yapılmaması, tartışmaların büyümesine de yol açıyor…
İhalesi yapılan İZMİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ KARABURUN DİP TARAMA PROJESİ EKOSİSTEM DEĞERLENDİRME RAPORU’nun özetine göre :
• Yolcu platformuna bağlanacak olan çelikten yapılmış yüzer iskele, denize doğru olan kenarı 8 , kıyıya paralel olan kenarı 15 metredir.
• Yer seçimi İBŞB ilgili dairesi ve İzdeniz katılımıyla yapılmış ve Büyükada, balıkçı barınağı ve rüzgâr yönü hesaplandıktan sonra kararlaştırılmıştır.
• Turyol’un yanaşma iskelesi, tonaj açısından ve bazı teknik sorunlar nedeniyle uygun görülmemiştir.
Bu kapsamda iskele bölgesinde gemilerin rahatlıkla yaklaşabilmesi için yaklaşık 3.000 m2 alanda deniz dibi tarama faaliyeti gerçekleştirilecektir. Tarama alanında yaklaşık 8.000 m3 dip malzemesi alınacak ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından belirlenmiş izinli boşaltım alanına dökülecektir. Tarama alanının derinliği kıyı sınırından itibaren maksimum 4 m derinliğe sahip olup, sağlanmak istenen maksimum derinlik ise 5 m’dir..
Soyu tehlike altındaki deniz çayırı (Posidonia oceanica) türü proje alanında bulunmuş ve fotoğraflanmıştır. Deniz çayırları ekolojik öneme sahip bir türdür ve deniz ekosistemleri için bir anahtar görevi de yapar. Posidonia, bir oksijen üretim kaynağıdır. Günde 1 m2’lik bir Posidonia’dan 10 litre oksijen üretir. Ayrıca karbondioksit emdiği için,Akdeniz’in akciğeri olarak da tanımlanabilir… Bu nedenlerle, tarama sırasında proje alanındaki deniz çayırlarının (Posidonia oceanica) toplanarak proje alanı yakındaki uygun bir yaşam alanına (500 -1000-1500 metre vb) taşınması önerilmektedir.
BİLİMSELLİK VE UZMANLIK
Prajenin genel çerçevesi böyle öte yandan kuşkusuz herkes görüş belirtebilir ama uzmanlık esastır.
İskele yapımı, içinde bir dizi unsuru barındıran bütünsel bir konu. Örneğin su altı ekosistemin durumu, deniz ve kara trafiğinin uyumu, vapurların seyir ve insanların can güvenliği, hakim rüzgarlar, kıyının planlaması, insan hareketleri, ekonomik yansımalar teknik konulardır ve uzmanlık gerektirir. Bu nedenle bilimsellik temeldir…
Tabi uzmanlık deyince kamusal çıkar, bağımsız ve bilimsel duruş esastır. ( Yoksa kanal İstanbul örneğinde olduğu gibi projenin çevreye, doğaya, imar rantına, eşitlik ilkesine aykırı olmadığını söyleyen bir dizi bilim adamı, uzman, teknik adam da var)
SERDAR YASA NE DİYOR ?
Önceki dönem belediye Başkanı Serdar Yasa’nın iskele yapımı ve yeri konusunda geçmiş çalışmaları var. Bu konuya özel önem verdiği biliniyor. Karaburun kordonuna yapılmasındansa TURYOL’un geçmişte yanaştığı Fener altındaki iskelenin ya da Kuyucak bölgesinin yer seçimi olarak daha uygun olacağı görüşünde. Ancak planlanan yerin geçici olması ve vapur seferlerinin engellenmemesi gerektiğine dikkat çekerek şunları söylüyor:
“ TURYOL’un yanaşmış olduğu fenerin altındaki iskeleyi az para harcayıp birkaç revizyonla ilçemize kazandırmıştık. Düşüncelerini yazıp paylaşanlarında dediği gibi o iskele yeri yaz dönemi hakim rüzgarlar ve derinlik açısından daha doğru bir yer olur. Çünkü bu iskele 500 kişilik Turyol gemilerine de başkanlık donemim dahil 6-7 yıl kusursuz hizmet etmiştir. İzdeniz’ in yapacağı küçük yatırımla hizmete alınabilir. İzdeniz yetkilileri kış ve yaz deniz koşullarını bu ilçede doğup büyümüş üstelik de balıkçılıkla uğraşmış bizler kadar bilemeyebilir! Tıpkı iskele kordon boyunun ( 330 metrelik uzunlukta) geçtiğimiz başkanlık döneminde yapılan düzenleme ile dalgakıranın betonlanması ve ortadan kaldırılması sonucu, sert yıldız poyraz ve karayel esintilerinde kordonun kordon olmaktan çıkması gibi bir yanlış yenice yaşanmışken…
Kordonu ortadan bölmek yerine, eski tur yol yanaşma iskelesi derinlik acısından da ve basit bir düzenleme ile daha doğru olur kanısındayım…”
SAKINCALAR…
Öte yandan 330 metre uzunluğundaki kordona iskele yapımına karşı çıkanlar, haklı olarak alanın ortadan bölüneceğini, bütünselliğin kesileceğini, dip taraması ve derinleştirme çalışmaları yapılacağına göre Turyol gemilerinin geçmişte yanaştığı fener altındaki iskelenin niçin tercih edilmediğini soruyor. Sosyal medyada yer alan görüşlere göre ayrıca bölgedeki hakim rüzgarların fener altındaki iskele için daha uygun olduğu savunanlar var. Bu iskelenin uşgun biçime getirilmesinin daha doğru olacağını belirtiyorlar. Ayrıca iskeledeki deniz çayırlarının bozulacağı da vurgulanıyor…
BÜTÜNSEL BAKIŞ
Karaburun insan potansiyeli anlamında uzmanlık birikimiyle önemli bir ilçe. Gerek yaşayanlar, gerek sonradan emeklilik ya da faklı gerekçelerle ilçeye yerleşenlerin varlığı nedeniyle, ciddi potansiyel taşıyor. Ne yazık ki bu birikimden yararlanılmıyor…
Dr. Ozan Veryeri , Karaburun’da yaşıyor. 1991’den buyana Karaburun kıyı ve denizlerinin araştırılmasında çalışıyor. Uzmanlığı, hassas alanların korunması, bozulmuş alanların yapılandırılması. Akademisyenliğinin yanında Sualtı Araştırmaları Derneği yöneticilerinden.
Bu özelliklerine karşın iskele konusunda kimse görüşünü sormamış. Ben sordum, şunları söyledi:
“Bizde ekosistem konusunda bütüncül bir bakış açısı yok. Sorun taleplere göre, geçici anlamda çözülmeye çalışılıyor. Bütünleşik kıyı ve deniz alanları planlaması umursanmıyor. Karaburun özel çevre Koruma Alanı ilan edildiğinde bu anlamda adım atılacaktı. Şimdi konuya üç başlıkta bakmakta yarar var. Birincisi projenin yeri, ikincisi teknolojisi üçüncüsü ölçeği… İskele nereye yapılırsa yapılsın ekolojik anlamda etkisi olacaktır. Önceki dönemde Aslanburnu’na iskele yapımı gündeme gelmişti. Orası Akdeniz fokunun yaşama alanı, kıyıda kumsal ve çakılların durumu açısından riskli. İtiraz ettim, durdu.
İlçede 7-8 km’lik bölgede üç liman var. Üçü de yanlış, eksik ya da yetersiz. Saipaltı dalgakıranı yanlış. Kordondaki iskele küçük ve yetersiz. Yeni liman da öyle. İhtiyacı karşılamıyorlar. Karaburun’un yeni balıkçı barınağı ya da marinaya ihtiyacı var. Fenerin altındaki iskele için gemilerin yanaşması açısından emniyet zaafından söz ediliyor. Bu konuda uzman değilim ama önemli bir mesele. Şimdi kordona yeni geçici bir iskele öngörülüyor. Buraya yapılsın, olabilir. Çünkü söz konusu alanda deniz çayırları var ama kanalizasyon akıntıları ve diğer nedenlerden ötürü ekosistemi bozulmuş, zarar görmüş . Emisyonlar yüksek. İskeledeki balıkçı barınağı ise çöplük. Masum değiliz…
Deniz çayırlarının taşınmasından söz ediliyor bu alan uzmanlığım değil. Ekolojinin en zayıf olduğu yer. Genel anlamda deniz sistemi on yıl içinde düzelebilir. Dediğim gibi çok ayrıntılı bir mesele. İskele nereye yapılırsa yapılsın, ekosistemde bozulma olacak. Ayrıca Kara ve deniz trafiği ne olacak, akıntılar, rüzgarlar, insan yoğunluğu…Dediğim gibi iskeleye ihtiyaç var. Kuyucak Purovida önüne de olabilir, orada da deniz çayırları var. İdeal bir durum yok yani. Önemli olan şu, by pas çözümler olmamalı. Saipaltı limanına ikinci bir kol atılarak güvenli olabilir. Ayrıca number one kaldırılarak, bazı imar düzenlemeleriyle balıkçı barınağıyla birleştirilerek yeni bir planlama ve liman yapılabilir. ”
Dönelim yeniden Belediye Başkanı İlkay Girgin Erdoğan’a. Eleştirilere şu yanıtı veriyor Erdoğan:
“ Körfezdeki vapur seferlerinin ilçemize ulaşması herkesin isteği. Yer konusuna gelince, evet ben de kordona yapılması taraftarı değilim ama bakanlığın, Özel Çevre Koruma uzmanlarının, İzmir Büyükşehir Belediyesi uzmanlarının araştırmalarına göre en uygun yer orası. Bütün çabam vapur seferlerinin yeniden başlaması. Biz hızlandıralım, sezona yetişsin diye uğraşıyoruz, Özellikle rant var deyip, yer seçimine karşı çıkanlar, neyin rantı olduğunu söylesin. Bu yaklaşımı doğru bulmuyorum.”
YANAŞMA GÜVENLİĞİ VE DENİZ ÇAYIRLARI.
İZDENİZ Marina Müdürü Arda Erdoğan yer seçimi için çeşitli incelemeler yapıldığını, raporlar hazırlandığını belirterek buna göre karar verildiğini söylüyor. Fener altındaki iskelenin yeniden düzenlemesine ilişkin olarak da doğal koşullar gözetilerek yanaşma güvenliği ve bazı altyapı sorunları nedeniyle uygun bulunmadığını belirtiyor…
Kordona öngörülen iskelenin yapımı için deniz dibinin taranıp, kazılarak deniz çayırlarının tahrip edileceğini savunanlara karşı, projede taşınma konusuna dikkat çekiliyor. İlahesi de yapılmış, Bölgedeki deniz çayırları yakın bir bölgeye taşınacak. Bu konuya ilişkin körfezdeki canlı yaşamıyla ilgili birçok araştırma yapan DEÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü’nden Doç Dr. Güzel Yücel’le konuştum. Bu konuda Fransa’da, kıyıların korunmasıyla sorumlu özerk bir kurumun çalıştığını, taşınmayla ilgili bazı uygulamalar yapıldığını ve sonuç alındığını söyledi.
Aynı bölümden uzmanlığı deniz çayırları olan Dr. Barış Akçalı da şunları anlattı:
“ Deniz çayırlarının taşınması, karadaki gibi bir bitkinin sökülüp, başka yere dikilmesi gibi değil. Deniz çayırları sarmaşıklar gibi birbirine eklentilidir. Çok yavaş büyürler. Literatüre bakarsanız yurt dışında bazı yerlerde taşıma işleri yapıldı. Başarı şansı, birçok faktöre bağlı ve düşük. Maliyetli bir iş. Çok tercih edilmeyen bir yöntem. Türkiye’de bu çaplı taşıma şeklinde bir uygulama duymadım. Deneysel manada transplantasyon çalışmaları yürütülüyor…”
Akçalı’ya Türkiye’de Saros körfezinde BOTAŞ Gemi İskelesi Projesi kapsamında üç ay önce başlattığı deniz çayırlarının taşınmasıyla ilgili projesinianımsattım. BOTAŞ yetkililerinin bu konuda “Proje alanında bulunan deniz çayırlarının taşınması ülkemizde ilk olarak BOTAŞ tarafından gerçekleştirilmekte, inşaat faaliyetleri öncesinde belirlenen uygun bölgeye nakledilmektedir ” açıklamasını vurguladım.
Akçalı, “ Evet, bu çalışmayı ben de basından öğrendim ama herhangi bir bilgimiz yok. Kim yapıyor, nasıl yapılıyor, ne aşamada, ne yapılmış, sonuç alınmış mı belirsiz” dedi…
Öğrendim ki Karaburun’daki deniz çayırlarının taşınması işlemini de aynı firma yapacak…
SEFERLER COĞUNLUĞUN ÖZLEMİ.
Sonuç olarak Karaburun’da yaşayan bir yurttaş olarak şunları dikkat aldım.
. İlçede büyük çoğunluk vapur seferlerinin başlamasını istiyor.
. Konunun içinde büyük şehir belediyesi ve uzmanlarının olmasını önemlidir.
. İskele nereye yapılırsa yapılsın ekolojik sistemin etkileneceği açıktır ve bütün seçeneklerde deniz cayırlarının varlığı söz konusudur.
. Deniz çayırlarının taşınması ve yaşatılması riskli ve belirsiz olduğundan bu çabadan sonuç alınması güçtür. İlahe bedeli belirsizdir, harcamanın boşa gitme, kamu kaynağının zarar görme riski vardır.
Bunların ışığında vapur seferleri başlamalıdır…