Siyaset Bilimciler 21 yıldır iktidarda olan AKP ve bileşenlerini “Siyasal İslam” olarak tanımlıyorlar.
Doğru ama eksik bir tanımlama.
Bence AKP düzeni, esasen bir Müteahhit Cunta sistemi.
Tıpkı 12 Eylül’deki 5 general gibi, bugün de 5 müteahhitten söz ediliyor.
12 Eylül’de ‘güvenlik konseyi’ndeki cuntacı generallere “Beşibiryerdeler” deniliyordu.
Şimdi ise muhalefet cephesinde bunlara “Beşli Çete” tanımlaması yapılıyor.
Bence, dış (ABD-İngiltere-İsrail) destekli Siyasal İslam’ın arka planında yozlaşmış bir müteahhitlik sistemi yatıyor.
Bunları sadece bu büyük felaket oldu ve binlerce insanımızı yitirdik diye söylemiyorum.
Bunun evveliyatı çok daha eskilere gidebilir.
İsteyen 1950’lerdeki Amerikancı Menderes döneminde başlayan çarpık kentleşme ve o dönemde bile adları çıkan “Laz Müteahhitlere” götürebilir.
Bazıları da Özal dönemindeki ünlü “Gökkafes” rezaletini örnek verebilir.
Ancak AKP dönemi, müteahhitlerin adeta yönetime el koydukları bir dönem olarak tarihe geçecektir.
12 Eylül ile birlikte açılan 24 Ocak neoliberal Özal döneminde, ekonomi giderek TİT formülü üzerinde kurulmaya başlamıştı. TİT; yani Tekstil, İnşaat ve Turizm.
AKP döneminde ise TİT’in iki T’si gitti, geriye koca bir “İ” kaldı.
İhale yasaları yüzlerce kez değişti. Kupon araziler adrese teslim gitti. Belediye meclisleri, Devlet bürokrasisi müteahhitler ve onların adamlarıyla doldu.
Bugün sıradan –pis sakallı, kravatsız ve belinde silahla dolaşan – bir müteahhitin bürosuna gidin, arkasında asılı Osmanlı tuğrası veya Osmanlı amblemini (ki bunu da İngilizler hazırlamıştır) göreceksiniz. Çoğunun sadece siyaset değil, tarikatlarla bir ilişkisi de vardır.
Depremde en çok yıkıma uğrayan ikinci ilçe olan Gaziantep Nurdağı’nın belediye meclis üyelerinin çoğu müteahhit çıktı.
Beşli çete denilen büyük müteahhit firmalarına verilen yağlı ballı işler milyarlarca doları buldu.
Devlet garantili köprüler, kimsenin inmediği havaalanları yaptırıldı.
Milyarlık vergi borçları silindi.
İmar yasaları değiştirildi. Son olarak bu büyük deprem sonrası bir kararname ile orman ve meralar da olağanüstü hal kapsamında imara açıldı.
Devletten alınan işler sadece bir komisyonla alttaki taşerona devredilebiliyor. Bu bazen 5 -6 kez olan inanılmaz bir zincire yol açabiliyor. Müteahhit, komisyon, müteahhit, komisyon ve öylece devam ediyor.
En sonunda kaldırımları bir iki tane Suriyeli’nin döşediğini görüyoruz.
Devlet buna kör bakıyor.
Bir beton ekonomisi yaratıldı.
Faizler bile onlara göre belirleniyor artık.
İnşaat sektörü sıkıntıya düşerse tüm önlemler alınıyor.
Diğer sektörler veya halk kıvransa da olur.
Yapı denetim firmalarının sahipleri aynı zamanda müteahhitler olabiliyor.
AKP 21 yılda sadec siyaset-tarikat sistemi değil, bunun arka planında adeta bir müteahhit cenneti yarattı.
Bu insanların çoğunun doğru dürüst bir diploması bile yok.
Belediyeler, TOKİ filan da bunların güdümünde adeta.
Şehir plancıları, mimarlar, inşaat mühendisleri, jeoloji ve jeofizik uzmanları ise hariçten gazel okuyor. Hiç bir yetki verilmeden kenarda oturtuluyor.
Sonuçta gelinen yer işte bu büyük Anadolu Depremi ve korkunç katliam.
Asıl vesayetin sahibi Cumhuriyet ve Atatürk düşmanı NATO’cu kesimin “Amanın Askeri vesayet” diye diye yıllarca bağırması sonucu bugün geldiğimiz sistem, Müteahhit Cuntası’dır.
Bakınız, 28 Şubat Davası diye adlandırılan FETÖ kumpas Davası’nda, bu Devletin, TSK’nın onurlu Generalleri haksız yere 90 yaşında hapiste tutulur ve ölmeleri beklenirken, son depremde binası yıkılan ve yüzlerce insanın ölümüne yol açan bir müteahhit 86 yaşında diye tutuksuz yargılanıyor.
Bu bile yeterince ‘sembolik’ bir kanıttır.
Bu iktidar sonrası ilk değişmesi gereken de bu çarpık sistemdir.
Artık çarıklı ekonomistlerin, ‘algı uzmanı’ siyaset bilimcilerin devri kapandı, yurtsever mühendisler ve vatansever bilim insanları yönetimde olmalı.
Büyük Atatürk’ün dediği gibi; “Hayatta en Hakiki Mürşit Bilimdir.”