Her seçimde kamuoyuna nöbetçi aday olarak sunulan sözde CHP’li, özde sağ populist İlhan Kesici, 27 Mayıs (2022) günü bir twit atmış ve şunları yazmış:
“Türk demokrasisine vurulan en kötü darbe 27 Mayıs 1960 askeri darbesidir. Darbenin uzantısı Yassıada Mahkemesi duruşmaları hukukun yüz karasıdır. Daha sonraki tüm askeri müdahale ve darbeler hep bunun uzantılarıdır. Tümünü lanetliyorum. Şehitlerimizi rahmetle anıyorum.”
Demirel’in yeğeni olan Kesici, doğal olarak Demokrat Partili’dir.
Elbette başta Adnan Menderes olmak üzere 3 Demokrat partili siyasetçinin asılması büyük bir yanlıştı.
Bunların asılmaları aslında bir tür karşı devrim gibi nitelenebilir.
Milli Birlik Komitesi’nin sağ kanadında yer alanlar idam için bastırdı.
27 Mayıs’ın sivil tabanına da hakim olan Kemalist ve Solcular ise idamlara karşıydı.
Amerikancı sağcı, anti komünist NATO milliyetçisi kanat ise nedense ısrarla idam istedi. (12 Mart sonrasında aynı sağcılar, bu kez Menderes, Zorlu ve Polatkan’ın intikamı için Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ı astılar!)
Sanırım, NATO’ya Cento’ya bağlılık mesajıyla yapılan ihtilalde ipler elden kaçtı ve NATO’cuların etkisi arttı.
Neticede kimse askeri darbeleri savunmuyor.
Askeri darbeler veya askeri müdahaleler hep neticede daha kötüsünü de getirmiştir.
Ancak 27 Mayıs’ı askeri darbe olarak lanetleyenler şunu da düşünsün; Anayasa mahkemesi, düşünce ve basın hürriyeti, sendikal haklar, demokratik gösteri özgürlüğü ve özerk devlet kurumları ’61 Anayasası ile gelmişti! Sonra başka askeri darbeler olan 12 Mart ve 12 Eylül bunları bitirdi.
Bakınız 1957’de Menderes hükümeti, Cumhuriyet’i kuran Atatürk’ün partisi CHP’yi kapatıp, tek parti yönetimine geçmek istiyordu. ‘57 seçimlerinde hazırlanan acaip seçim sistemi sayesinde, DP oyların %48’i ile 424 milletvekili, CHP ise %41 ile 178 milletvekilliği almıştı.
Mecliste kurulan komisyonlarda gazeteciler tutuklanıp hapse atılıyordu.
İstiklal Savaşı Komutanı Gazi İnönü’ye taşlı saldırılar yapılıyordu.
Menderes, milletvekillerine, “Siz isterseniz Şeriat’ı bile getirirsiniz” diyordu.
“Demokrat” İlhan Kesici 27 Mayıs’ı lanetlerken, DP’nin anti demokratik ve karşı devrimci uygulamalarını nedense anlatmıyor.
O zamanlar genç bir CHP’li olan efsane siyasetçi Kemal Anadol, bakın 27 Mayıs 2022 günü paylaştığı mesajında neler yazmış:
“Bugün 27 Mayıs 1960 Devrimi’nin 62. Yıldönümü.
27 Mayıs’ı 12 Mart ve 12 Eylül ile aynı kefeye koymayanlara kutlu olsun.
27 Mayıs, ABD, CIA ve NATO planlarına göre düzenlenen faşist 12 Mart ve 12 Eylül darbelerinden farklıdır.
Üyelerinin seçimi bugünkü meclisten daha demokratik olan Kurucu meclis’in hazırladığı ve halkımızın yüzde 62 oyla onayladığı 1961 Anayasası, 27 Mayıs’ın ulusumuza armağanıdır.
İşçi sınıfı bu anayasa ile grev, toplu sözleşme ve sendikal haklarına kavuşmuştur.
Legal sol 27 Mayıs ile ortaya çıkmış, Nazım’ın şiirleri 27 Mayıs ile gün yüzü görmüştür!
Demokrasimiz güçler ayrılığı ile 1961 Anayasası ile tanışmıştır.
Anayasa Mahkemesi, Özerk Üniversite, Bağımsız Radyo , Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) gibi kurumlar 27 Mayıs ile hayatımıza girmiştir.
Yargı bağımsızlığı 27 Mayıs ile kurumlaşmıştır.
Adaletli nispi seçim 27 Mayıs’tan sonra hayata geçmiştir.
Listeyi uzatmak olası.
Ancak Yassıada Mahkemeleri ve üç idam 27 Mayıs üzerindeki çirkin leke ve felaket olmuştur.
27 Mayıs 1962’nin üzerinden 62 yıl geçti. Olaya nesnel olarak baktığımızda ve bugünle karşılaştırdığımızda 27 Mayıs’ın değeri daha iyi anlaşılmaktadır.
Eskisi gibi 27 Mayıs ve Anayasa Bayramı kutlu olsun.”
Şimdilerde lanetlenen 27 Mayıs, ‘Hürriyet ve Anayasa Bayramı’ olarak, 1963’te çıkarılan kanunla, Faşist Evren’in 1982 Anayasası yürürlüğe girene kadar, 20 sene boyunca milli bayram ve tatil olarak kutlanmıştı.
Neticede başta NATO ve ona bağlı tarikat ve gizli cemaatler olmak üzere tüm vesayetlere karşıyım.
Askeri müdahaleler, orta ve uzun vadede çözüm olmamıştır.
Bunu en son 28 Şubat sürecinde yaşayarak görmüş bir gazeteciyim.
Belki iyi niyetle yapılan işler, doğrudan ve dolaylı olarak, sonuçta 2002’den bugüne kadar süren bir AKP dönemine yol açtı.
Atatürkçü 28 Şubat, TÜSİAD ve Bilgin-Doğan Medyası (hatta FETÖ) gibi Amerikancı etkilerle neoliberal bir sürece evrildi ve sonuçta bir Amerikan BOP projesi olan AKP iktidara geldi.
Erbakan ve Çiller hükümeti kendi siyasi ömrüne bırakılsa bugün çok farklı bir Türkiye’de yaşıyor olabilirdik.
27 Mayıs da siyasette rövanşist süreçlere sebep oldu.
Neticede bugün geriye dönüp baktığımızda; 100 yıllık Cumhuriyet tarihimizin son 20 yılı (AKP) net karşı devrimci, 10 yılı (DP) brüt karşı devrimci, 30 küsur yılı da (AP, ANAP, DYP, MHP) soft karşı devrimci bir döneme tanık oldu.
Hala –sallanan fakat- yıkılmamış bir cumhuriyetimiz varsa, bunu ancak ve ancak Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün müthiş dehasına borçluyuz.
Bunu bilir, bunu söylerim.
Ha bu arada, İlhan Kesici’nin döneminde başarıyla çalıştığı DPT’nin de 27 Mayıs ile birlikte kurulduğunu hatırlatmak isterim.