Gelişmeleri alt alta koyalım yazalım:
1-Rusya, Ukrayna harekatını başarıyla sürdürüyor. Ukrayna’yı landlock (karaya kapalı hale) getirdi bile. Nazilere karşı moral üstünlüğü de sağladı. ABD’nin 2004’te Bulgaristan ve Romanya’yı da NATO’ya dahil ederek ve devamında Ukrayna’yı Nazileştirerek başlattığı Karadeniz’i kapatma hamlesini, Rusya jeopolitik bir zaferle geri püskürttü.
2-Başta ABD olmak üzere Batı bunu kabulleniyor. Kissinger’in “Barış için Rusya’ya toprak verilmeli” ayarı sonrası Biden yönetimi Ukrayna’nın toprak kaybettiğini kabul etti. Almanya-Fransa ve İtalya liderleri Kiev trenine binip, kokainman Zelensky’yi “uzatma artık teslim ol” diye hizaya çekti.
3-Rusya’ya karşı tarihte görülmemiş yaptırımlar ters tepti. Bundan en zararlı çıkan Batı, yani ABD ve Avrupa oldu. ABD ekonomisi 1930’lardaki büyük buhrandan beri bu kadar sarsılmamıştı. Biden’ın reytingi yüzde 30’lara düştü. Avrupa da enflasyonu iliklerine kadar hissetmeye başladı. Zaten AB üçlüsü de bu yüzden Kiev trenine atladı.
4-Çin’in Ukrayna’da Rusya’ya olan desteği ve Tayvan konusunda sert duruşu, Avrasya birleşmesini hızlandırdı ve güçlendirdi. Rusya – Çin ticaret hacmi bu yıl rekora koşuyor. BRICS artık sadece Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika ile sınırlı kalmayacak, bu yaz muhtemelen Arjantin, Meksika, Endonezya, Suudi Arabistan ve Türkiye de katılabilir. Rusya ve Çin’in dolar karşıtı küresel düzen çabaları büyük hız ve destek kazanıyor. Ayrıca Çin’in ‘küresel güneye’ yönelik Kuşak ve Yol Girişimi de Batı’nın kuşatmasına rağmen hız kazanıyor. Çin hem karada, hem denizde yeni adımlar atıyor.
5-Avrupa Birliği de o efsanevi insan hakları ve demokrasinin beşiği imajını kaybediyor. AB Komisyon Başkanı Ursula Von Der Leyen adeta bir Nazi gibi, ‘Ukraynalıların Avrupa perspektifi için ölmeye hazır olduklarını’ söyleyebildi. Bu dedesi bir nazi generali olan kadın gerçekten çok tehlikeli. Her türlü küreselci kumpasta bu savaş kışkırtıcısı Ursula Von Der Leyen var. Kocası da bir Alman asilzadesi ve Evangelist. ABD’nin bir alt vassal örgütü olarak AB son derece kötü bir gidişat içinde.
Rusya Federasyonu Başkanı Vladimir Putin, son St Petersburg Uluslararası Ekonomi Zirvesi’nde aynen şunları söyledi: “Avrupa’da eşitsizliğin daha da kötüleşeceğini ve bunun sonucunda ekonomideki hatalar nedeniyle toplumda bir bölünme olacağını tahmin ediyoruz. Oradaki mevcut durum bir radikalizm dalgasına ve gelecekte elitlerin değişmesine yol açacak.”
Son 20 yıldır Putin’i ilgiyle izleyen bir gazeteciyim. Şimdiye kadar dediği bir şeyin yanlış çıktığını pek görmedim. Kaldı ki ben de benzer tahminlerde bulunuyorum.
6-Afrika da artık Avrasya’ya dönüyor. Rusya’ya uygulanan gübre ve tahıl yaptırımları en çok Afrika’yı vurdu. Afrikalı ülkeler Batı’nın zulmünden çok çekti ve şimdi artık Çin ve Rusya ile iş yapmanın, eşit bir ilişki kurmanın hayali peşindeler. St. Petersburg’da bu yıl ikinci Rusya-Afrika Zirvesi düzenlendi. Putin Afrikalı dostlarını aç bırakmayacakları sözünü verdi. Çin zaten Afrika’daki yatırımlarıyla 200 milyar dolara koşuyor.
7-Güney Amerika da ayakta. ABD’de düzenlenen Amerika Zirvesi’ne komşusu Meksika katılmadı. Cumhurbaşkanı Obrador, katılmama gerekçesini Küba, Venezuela ve Nikaragua’nın davet edilmemesi olarak gösterdi. Bolivya, Guatemala, El Salvador ve Honduras da ABD’ye gitmedi. Venezuela ise ABD’ye taviz vermeden yaptırımları kaldırma noktasında ve hatta topraklarında NATO karşıtı zirve bile düzenliyor. Venezuela lideri Nikolas Maduro son Avrasya turunda Cezayir, Türkiye, İran ve Kuveyt’i ziyaret etti. Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü’nün (OPEC) gelecekteki lideri ile görüştü ve adı geçen ülkelerle “siyasi, kültürel, ekonomik, petrol, petrokimya ve turizm alanlarında” işbirliğini içeren çok sayıda ekonomik işbirliği anlaşması imzaladı.
8-Neticede olanı biteni açıklayan yine Putin oldu. St. Petersburg’da adeta bir manifesto niteliğinde bunları paylaştı.
*Tek kutuplu dünya dönemi sona erdi. (Aslında 2008’de sona ermişti ama 2022 bunun tam bir tescili oldu. HV)
*Batı ile kopuş geri döndürülemez ve kesindir. Batıdan gelecek hiçbir baskı bunu değiştiremez.
*Rusya egemenliğini yeniledi. Siyasi ve ekonomik egemenliğin güçlendirilmesi mutlak bir önceliktir.
*Mevcut kriz, AB’nin bağımsız, egemen bir aktör rolünü oynamaya hazır olmadığını gösteriyor. Herhangi bir siyasi-askeri egemenlikten yoksun bırakılmış Amerikan vasallarından oluşan bir topluluk.
*Egemenlik kısmi olamaz. Ya egemensin ya da sömürge.
*En yoksul ülkelerdeki açlık, Batı’nın ve Avrupa-demokrasinin vicdanında yara olacak.
*Rusya, Afrika ve Orta Doğu’ya tahıl tedarik edecek.
*Rusya, iç ekonomik kalkınmaya ve ABD’den bağımsız bağımsız uluslara yönelik ticaretin yeniden yönlendirilmesine yatırım yapacak.
*Halihazırda oluşmakta olan gelecekteki dünya düzeni, küreselciler değil, güçlü egemen devletler tarafından oluşturulacaktır. Kimse kimsenin içişlerine karışmayacak.
*Gemi yola çıktı. Artık geri dönüşü yok.
9-Türkiye de bütün bunlardan ders almalı. Batı’nın vassalı olarak varılacak bir liman yok. Bakın bizi beğenmeyen Avrupa’ya. Tam rezil oldular. Kukla oldukları, Amerikan uşağı yöneticilere sahip oldukları kabak gibi gün yüzüne çıktı. Kendi ayaklarına sıktılar ve bundan sonra da düzelecek bir durumları yok. Yıllarca peşinden koştuğumuz AB’nin aynı NATO gibi ABD ayakçısı olduğu, bir vesayet örgütü olduğu ortaya çıktı. NATO’dan çıkalım diyorum, bazıları karşı çıkıyor; ‘NATO’dan çıkarsak bize saldırırlar’ diye. Sank İNATO içindeyken bize saldırmıyorlar. Fare gibi temelimizi kemirdiler 70 yıldır. Türkiye’yi her koşulda haksız bulan, Batı’ya karşı her koşulda koşulsuz tavizi savunan NATO tipi Selim Kuneralp, Ünal Çeviköz, Yalım Eralp gibileri görüyoruz. Kenan Evren gibi NATO’cuları, Taraf’a, FETÖ’ye teslim olup kozmik odayı açanları görüyoruz. Amerikan vakıflarının temsilcisi gazeteci yazarları, Batı fonlarıyla beslenen “Hep Türkiye haksızcı” sözde bağımsız gazetecileri, Kıbrıs’ı verelim Yes be annemcileri, açılımcıları görüyoruz. Hele de Batı işbirlikçisi her renk ve çeşitten siyaset erbabını, iş adamlarını, akademisyenleri ibretle izliyoruz. Geldiğimiz yer SADECE ekonomik değil, ahlaki, siyasi ve kültürel olarak topyekün iflastır.
Türkiye artık bir silkinmeli.
Artık Batı kampında asker olmanın, Amerika’nın ileri karakolu, kenar kuşağın dış mandalı olmayı bırakmalı ve yeni cesur dünyaya, Avrasya’ya gelişen Güney’e katılmalı. Sömürge ülkesi olmayı bırakmalı, sınırlarına, tarihine, kimliğine ve Atatürk ruhuna sahip çıkmalı.
Putin’in isabetle dediği gibi; “Egemenliğin birazı olmaz. Ya egemensin, ya sömürge!”