ABD, çok istedi ve istediğini aldı: 3. Dünya Savaşı 21 Eylül 2022 itibarıyla resmen başladı.
Putin yaptığı televizyon açıklamasıyla, sadece kısmi seferberlik değil, ABD’ye savaş ilan etmiştir. Aslında daha doğrusu kendisine savaş ilan eden ABD’ye hodri meydan demiştir.
ABD, Rusya’nın harekatının en başından beri (2018’deki Trident Juncture ile hazırlıkları başlatmıştı ABD) Kiev’deki kuklasına, “Asla müzakere etmeyeceksin, son Ukraynalı’ya kadar savaşacaksın” demişti. Ukrayna şu ana kadar en az 61 bin askerini kaybetti ve hala Biden’ın emirlerine uymak konusunda ısrarlı.
Dünya ciddi bir krize doğru gidiyor. Ucunda nükleer savaş da var.
ABD resmen savaş bağımlısı bir ülke. 2. Dünya Savaşı’nda kendi ada/kıtalarında rahatça yaşarken tüm Avrasya ve Afrika’nın mahvoluşu sayesinde yeni dominant emperyalist koltuğuna oturdu.
2. Dünya Savaşı bir yana, resmi ABD Kongre verilerine göre, ABD ordusu 1798’den bu yana, 251’i 1991’deki ilk soğuk savaşın sona ermesinden bu yana olmak üzere toplam 469 dış müdahale başlattı.
Düşünsenize, 1991’de Sovyetler bitmiş, komünizm gitmiş, ama hala NATO var ve hala doğuya doğru genişliyor. 91 sonrası tam 251 Amerikan dış müdahalesi.
Şimdi tam çöküş döneminde daha büyüğüne, 3. Dünya savaşına gözünü dikti.
Washington konsensüsü çerçevesindeki tüm kurum ve kuruluşları kullanıyorlar.
NATO en başta olmak üzere Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu da dahil.
Zaporojye’ye fütursuzca füzelerle saldıran Ukrayna ordusu ve en son komando saldırısı sonrası bile kurum Rusya’yı haksız ve suçlu buldu.
Rusya özellikle de Harkov’a düzenlenen NATO saldırısı sonrası el yükseltti.
Zaten o hikaye sonrası işin renginin değişeceği belli olmuştu.
Dün Donbass ve Zaporojye’de alınan Rusya’ya ilhak için referandum kararları, Putin’in işi, özel harekattan resmen bir savaşa doğru götüreceğinin işaretiydi.
Çünkü artık Rusya olan topraklara yapılan saldırılar açıkça bir savaş demek olacak.
Hem de bu savaş sadece Ukrayna ile değil, NATO’ya karşı.
Putin’in ardından açıklama yapan Savunma Bakanı Sergey Şoygu bunu net biçimde koydu, “Rusya sadece Ukrayna’ya karşı değil kollektif Batı ile savaşıyoruz” dedi.
Şoygu, 70 askeri uydu ve 200 sivil uydu dahil tüm NATO uydu grubunun Ukrayna’nın çıkarları için kullanıldığını belirtti ve Kiev’de de 150’den fazla Batılı askeri uzmanın fiilen komuta görevi yaptığını kaydetti.
23-27 Eylül tarihleri arasında, 4 bölgede yapılan ve yüzde 90 gibi büyük oranlarla evet kararı çıkan Rusya’ya katılım referandumları çok kritik.
ABD ve Batılı müttefikleri, bunu asla tanımayacaklarını söyledi.
27 Eylül’de ABD Rusya’dan Almanya’ya giden Kuzey Akım 1 ve 2 boru hatlarını kundakladı.
ABD resmen üstlenmese de, aylar önce Biden ve Dışişleri Bakan Yardımcısı Victoria Nuland, bu hatları vuracakları imasını açıkça yapmıştı.
ABD bu son hamlesiyle hem Rusya’ya, hem Almanya’ya saldırmış oldu.
Bu da savaş durumunu daha yakıcı ve acil hale getirdi.
Şoygu ne dedi bakın: “Stratejik tatbikatlarda edinilen deneyimi pratikte kullanmanın zamanı geldi.”
Putin ne demişti bu sabah ondan önce: “Batı, bariz bir şekilde barışçıl çözümden memnun olmuyor, bu yüzden belirli uzlaşmalara vardıktan sonra Kiev’e doğrudan tüm anlaşmaları rayından çıkarma emri verildi. Rusya’ya karşı saldırgan söylemler kullananlara hatırlatmak isterim ki, bu ülkenin çeşitli silahları var, bazıları NATO ülkelerinin sahip olduğundan daha modern. Toprak bütünlüğümüz tehdit edilirse Rusya mevcut tüm yolları kullanacak, bu bir blöf değil.”
Ben, Semerkant’taki 15-16 Eylül’de yapılan ŞİÖ Zirvesi’ndeki Şi – Putin görüşmesini merak ediyordum.
Ukrayna ve Tayvan ekseninde önemli bir buluşma olacaktı bana göre.
Ama görüşme sonrası yapılan açıklamalarda çok önemli bir gelişme olmadığı, ekonomik konuların (ki onlar da çok önemli, tüm mesele doların pabucunun dama atılacak olmasından kaynaklanıyor) görüşüldüğü söylendi.
Fakat bir detay vardı ki çok dikkat çekmedi.
Rusya Güvenlik Konseyi Sekreteri (Eski FSB Başkanı ve Putin’in engüvendiği adamlardan) Patruşev’in 19 Eylül’de Çin’in başkenti Pekin’de olacağı haberiydi bu.
Nikolay Patruşev, Çin Komünist Partisi Merkez Politbürosu üyesi ve Çin Dış Politikası’nın en önemli mimarlarından Yang Cieçı ile bir araya geldi.
Patruşev, stratejik olarak tanımladığı Çin-Rus ilişkilerinin dış etkilere kapalı olduğunu söyledi.
Rusya Güvenlik Konseyi Basın Dairesi’nden yapılan “stratejik açıklamaya göre Patruşev ve Yang, Asya-Pasifik bölgesinde ABD’nin eylemleri nedeniyle gerilimin tırmanmasından endişe duyduklarını ifade ederek askeri ve askeri-teknik işbirliğini genişletme konusunda mutabakata vardı.
Bu görüşmeden 2 gün sonra, Putin’in kritik açıklaması sonrası bu kez Şi Cinping, Çin Halk Kurtuluş ordusuna savaşa hazır olma emri verdi!
ABD için asıl rakip Çin ve asıl hedef Asya Pasifik.
Ama bundan önce Avrasya’daki birleşik yapıyı parçalamayı hedefliyor.
Rusya’dan başladığına bakmayın, Rimland’daki (kenarkuşak) Türkiye, İran ve Pakistan da hedefte.
Türkiye’yi Yunanistan, Suriye, Ermenistan, Irak ve Güney Kıbrıs üzerinden tehdit ediyor.
İran’ı iç karışıklıklar ve İsrail ile hedef alıyor.
Pakistan’da Avrasyacı İmran Han’ı devirdi.
Bu savaş üçüncü dünya savaşı, aynı zamanda üçüncü dünyaya karşı Batı’nın “altın milyar”ının savaşı.
İçine göçleri, pandemiyi, ekonomik krizleri, tedarik sabotajlarını, yaptırımları, ayrılıkçı ve dinci törerü, aklınıza ne gelirse koyabilirsiniz.
Hibrid savaş zaten bu şekilde sürüyordu.
Ama şimdi iş, başta da dediğim gibi büyük güçler arasında delice gibi gözükse de konvansiyonel ve nükleer bir hesaplaşmaya doğru adım adım gidiyor.
Donbass ve Karadeniz kıyısındaki Rus bölgeleri artık Rusya toprağı.
Putin, buraya yapılan saldırıların artık anavatana yapılmış sayılacağını açıkça söyledi.
ABD’yi akıllı sanmayın, alakası yok.
Şu an CIA Başkanı olan William Burns, 2006’da Moskova’da Amerikan Büyükelçisi iken merkeze çektiği telgrafta (Julian Assange ve Wikileaks sağolsun), Çeçenistan’da zor durumda olan Putin’in çökeceğini yazmıştı.
Buradan anlayın Batı’daki çapsız lider ve bürokratların yaratabileceği çılgınca kaosları.
