Musluk Suyu İçin !

 

Başlığı bir öğüt olarak algılayıp hemen musluktan akan suyu içmeye kalkışmayın derim. Bu konu nereden aklıma geldi? Avrupa Erkekler Voleybol Şampiyonası’nda Türkiye’nin maçlarını izlerken gördüğüm bir tanıtımdan : “drinktapwater” (musluk suyu için)

https://www.syke.fi/projects/tapwater/tapwaterfromfinland

Türkiye grup maçlarını Finlandiya’nın Tampere kentinde oynadı. Araştırdığım zaman “musluk suyu için” hareketinin küresel ölçekli olduğunu fark ettim. Finlandiya gibi su varsılı bir ülkenin bu konuda söz sahibi olması elbette şaşırtıcı gelmedi bana.

Türkiye su varsılı bir ülke değil. Son yıllarda kendisini gösteren ve her geçen yıl daha fazla duyumsatan kuraklık koşullarında Türkiye’nin su yoksunluğunu kestirmek olası. Her ne kadar isteyen evinin, işyerinin önünü serbestçe sulasa ve sokakta araba yıkama konusunda sınırlama olmasa da gerçek budur.

Finlandiya’ya dönersek!

Finlandiya’da musluk suyu içmenin sıradan bir durum olduğunun deneyimli tanığıyım. Bu ülkede marketlerde şişelenmiş su satışı olsa da evlere damacana ya da başka kaplarda su alımı yapılmadığını, bizdeki gibi su ticareti çılgınlığı yaşanmadığını gözlerimle gördüm.

Türkiye’de ise musluktan akan suyun “içilemezliği” neredeyse bir tabudur. Musluktan akan suyun içilebilir olduğu yılları anımsamaya yaşım yetiyor.

En kötü olasılıkla yakındaki bir kaynaktan doldurulan bidonlar lezzetli su gereksinimini karşılamaya yeterdi. Kırk yıldır yaşadığım İzmir’de, çok değil, 10-15 yıl öncesine kadar belediyenin kaynak suyu pınarlarından simgesel bedellerle yararlanmak olanaklıydı. Bu hizmete son verildiği gibi ilginç bir şekilde belediye de su ticaretinin albenisine kapılmaktan alıkoyamadı kendisini.

Zamanla yerini ticarete bırakan bir alan oldu en temel gereksinim olan içme suyu!

Adım başı içme suyu pazarlaması yapan yerlerle kuşatıldık.

Su gibi temel gereksinim ürününün parayla satılması ayrıca tartışılması gereken durumdur.

Cam şişelerdeki içme suyunun bu alanda her geçen gün daha da derinleşen rekabetin de etkisiyle pet ve polikarbon kaplarda satılmaya başlandığına tanık oluyoruz günümüzde. Sağlıklı olsun diye tercih edilen ticari içme suyunun içinde bulunduğu kap aracılığıyla sağlıksızlık kayağına dönüşmesi ironik bir durum olmalı. Neyse ki, çoğu kimse bu durumun farkında bile değil.

Marketlerdeki poşetlerin çevreyi koruma gerekçesiyle parayla satılmaya başladığı Türkiye’de her nedense hiç kimselerin içme suyu kaplarının yarattığı geri dönüşü güç kirliliğe değinmediğini ibretle izliyoruz.

https://www.sozcu.com.tr/2021/ekonomi/yilda-9-milyar-pet-sise-satilan-turkiye-niye-cop-ithal-ediyor-6645963/?utm_source=anasayfa&utm_medium=free&utm_campaign=sag_textmanset

Yılda 9 milyar pet şişeli içecek satılan Türkiye’de bu alandaki aslan payının suda olduğunu kestirmek hiç de güç olmasa gerektir. Temiz ve sağlıklı su içme serüveninin çevre kirliliğiyle sonuçlandığı oldukça açıktır.

İçme suyunu hatırı sayılır bir harcama kalemi olmaktan çıkartmanın önemi yadsınacak gibi olmadığına göre yerel ve genel yönetimler bu konuda alabildiğine zorlanmalıdır. Finlandiya örneğini paylaştığım “musluk suyu için” hareketinin dünyanın başka ülkelerinde de yaygın olduğunu küçük bir araştırmayla belirlemek olasıdır.

Soluduğumuz hava parayla satılamadığına göre içme suyunun satılabilir oluşu sorgulanmayı hak eden bir durumdur.

Can alıcı soru budur.

Türkiye su varsılı olmasa da vatandaşlarına tatsız, renksiz, kokusuz içme suyu sunacak kaynağa sahiptir. Bunun için öncelikle kamucu anlayışa geri dönüş olmazsa olmaz koşuldur. Bu sağlanmadıkça içme suyunun ticari ürün olmasının önüne geçmek pek kolay olmayacaktır.

Yereliyle, geneliyle, seçilmişiyle, atanmışıyla yöneticilerimizin bu konuda söyleyecekleri var mıdır?

Sormalıyız!

Bunları da sevebilirsiniz