Başarı ya da başarısızlık bir ölçüye, standarta, örneğe kıyasla değerlendirilmelidir. Kıyaslamaya, karşı değerlemeye dayanmayan, yöntemi belirsiz söylemler, dayanaksız, afaki, öznel iddialar olmaktan ileri gitmez. AKP dönemi, yeni Türkiye olarak nitelendirilerek başarı öyküleri anlatılmasına, övgüler düzülmesine, övünmelere karşın, alınan sonuçlar, nesnel ölçülere göre dönemin her açıdan başarısız olduğunu kanıtlamaktadır.
Ekonomideki gelişmeler, dünya geneliyle veya aynı gruba giren ülkelerle kıyaslama yapılarak değerlendirilebilir. Kişi başına gelir ölçüsüne göre Türkiye, orta gelirli grubun alt bölümünde yer almakta; Dünya Bankası 2019 sıralamasında 76., IMF 2020 sıralamasında da 77.sırada yer almaktadır. Gayri safi milli hasıla ölçüsüne göre Türkiye, ilk yirmi grubuna 19.sırada girmekte, sıralamadaki yeri gerilemektedir. 2023 yılında ilk ona girmek hedeflenmiş olmasına karşın, ilk yirminin de dışında kalma olasılığı belirmiştir. Türkiye, orta gelir tuzağıdan uzun yıllar geçmesine karşın kurtulamamıştır.
Başarısızlığın ana nedenlerini, yönetim beceri eksikliği, yönetim hataları, izlenen stratejinin yanlış yönlendirilmesi, uygulamada etik kurallara uyulmaması, usulsüzlüklerin, yolsuzlukların yapılması oluşturur.
Ülkenin amacı, öncelikleri tam bağımsızlık, ulusal devleti güçlendirme, Cumhuriyet kazanımlarını koruma ve geliştirme, toplumsal refahı yükseltmek olması gerekirken; kişisel egoların tatmini, bencillik, iç ve dış baskı çevreleriyle iyi geçinme, yakın çevrenin çıkarlarını kollama, iktidarda kalma süresini uzatma, Cumhuriyet karşıtlığı olunca, diğer yönetim işlevleri de bu doğrultuda şekillenmektedir. Tam bağımsızlığa, toplumsal kalkınmaya yönelik politikalar izlenmediği gibi politika belirlemede tutarlı davranılmamakta, söylem-eylem uyumu sağlanmamakta, iç ve dış destekçi çevrelere ödünler verilmektedir.
Devlet, partizanca AKP’nin çıkarları gözetilecek şekilde yapılandırılmakta, parti örgütü devlet örgütüne dönüştürülmektedir. Atamalarda, liyakat, ehliyet, yetkilik, toplum yararı gözetmek değil, itaat, kişisel bağlılık, sadakat, kullanılmaya elverişli olma gibi özellikler aranmaktadır. Atamalarda gerekli erdem ve yeterlilik aranmadığından, doğal olarak başarılı sonuçlar alınamamasına karşın, başarısızlık kamuya propaganda, algı yönetimiyle başarı olarak sunulmaktadır. Fiili sonuçların başarılı olması değil, kamuda olumlu algının oluşması önemsenmektedir.
Denetim mekanizmaları da etkisiz hale getirildiğinden, yargı bağımsızlığı, kamu yararı gözetme ülküsü de yitirildiğinden, bazı destekçi kesimlere havadan inme kar sağlanmakta, kaynak savurganlığıyla birlikte yolsuzluk söylemleri de artmaktadır.
Yanıltıcı ekonomik ve finansal veriler pusulayı bozduğundan, bozuk pusulayla ekonomi yönü çok iyi bilinmeyen akıntıya kapılmış sürüklenmektedir.
Ülkede sorunlar yaratmış, sorunları ağırlaştırmış bir yönetim alayışından, reform kandırmasıyla sorunların çözümünü beklemek en hafif deyişle aymazlıktır.
Yabancı ülkelerin yöneticileri, temsilcileri, ülkemize karşı açıklamalarında, davranışlarında gereken özeni göstermemektedir. Trump’ın kişi hedefli küçültücü ifadeli mektubu, Biden’ın toplumumuzu hedef alan asılsız suçlaması, saygısızlığı ülkemizin saygınlığının korunmasını öncelikli amaç haline getirdi.
Tam bağımsızlık amacı olmayan, tutarlılık göstermeyen, sık dönüşlerin yapıldığı, ödünlerin verildiği, söylem-eylem tutarlılığı olmayan, iç politika adresli dış politika izlenmesi de Türkiye’ye saygınlık kazandırmadığı gibi, dış güçlerin baskısını artırmaktadır.
Yaşamları boyunca onurlarını korumaya öncelik verenler, kurumların, kuruluşların, ülkenin saygınlığının korunmasında daha titiz davranmaktadırlar.
Aydınlık bir ay dileğimle,