Lijiang’dan yola çıktıktan bir saat sonra Yangtze Nehrinin üzerindeki köprüden geçerek Shangri-La sınırına giriyoruz. Tibet’te doğan ve Şanghay’da Doğu Çin Denizinde sonlanan
6300 km uzunluğundaki Yangtze Nehri, Asya’nın en uzun, dünyanın Nil ve Amazon’dan sonra üçüncü uzun nehridir. Uzun Nehir olarak da bilinen Yangtze, geçtiği yerlerde farklı isimlendiriliyor. Bu bölgede akan bölümünün adı Jinsha, yerel dilde Altın Kum Nehri anlamına geliyor.
Bu rotada, Lijiang’dan 80 km, Shangri-La’dan 96 km mesafede, Jinsha Nehrinin üzerinde doğal bir kanyon olan Sıçrayan Kaplan Boğazını (Tiger Leaping Gorge) ziyaret ediyoruz. Jinsha Nehrinin, Yeşim Ejderha ve Haba Karlı Dağları arasında aktığı yerdeki boğaz 23 km uzunluğundadır. 3900 metre derinliğiyle dünyadaki en derin kanyonlardan biridir. Boğazın en dar yeri 20 metredir. 1993 yılında turistik ziyarete açılan bu kanyon, Dünya Mirası listesindeki Üç Paralel Nehrin bir parçasıdır. Park alanından aşağıdaki nehrin hizasına ulaşmak için 600 basamak inmek, diğer taraftan da o kadar basamak çıkmak gerekiyor. Önce 100 basamak inerek geniş bir manzara platformuna geliyoruz ve tahta merdivenlerden aşağıya inmeye devam ediyoruz. Nehre en yakın platformda kırmızı bir kaplan heykeli yer alıyor.
Nehrin karşı tarafında küçük bir köprü ve taş merdivenler görülüyor. Boğaz, karşıdaki Lijiang tarafından da ziyaret edilebiliyor, ancak o tarafta park yerinden 2.6 km yürümek gerekiyormuş. Kayalık dağlarda toprak kayması olabildiğinden yağmurlu mevsimde o bölüm ziyarete kapatılıyor. Yeşim Ejderha Dağının eteklerinde çağlayan Yangtze Nehri, boğazda daha da coşarak ve küçük şelaleler oluşturarak akıyor. Haziran-Eylül arasındaki yağışlı dönemde suların yükseldiği zamanlar 15-20 misli güç ile akarmış. Boğazın kenarında uzanan yürüme platformunun korkuluklarına binlerce dilek asılmış. Boğazın en dar yerine doğru yürümeye devam ederek daha geniş bir platforma çıkıyor, karşı taraftaki kayalıklarda küçük bir siyah kaplan heykeli ve boğazın ortasında kocaman kaya parçası görüyoruz. 13 metre yüksekliğindeki bu kayaya “Kaplanın sıçradığı kaya” (Tiger Leaping Rock) deniyor. Efsaneye göre avcıdan kaçan bir kaplan bu kayadan sıçrayarak nehrin karşısına geçer ve kurtulur. Boğazın adı da buradan geliyor.
Buradaki merdivenlerden yukarıya çıkıyor ve Shangri-La’ya doğru yola devam ediyoruz.
Lijiang’ın 180 km kuzeyinde yer alan Shangri-La (Xianggelila) şehri, Yunnan eyaletinin kuzeybatısında, Diqing Tibet özerk bölgesinin başkentidir. Şehir, Dünya mirası olan Üç Paralel Nehir (Jinsha/Yantgze, Lancang/Mekong, Nujiang/Salween) bölgesinde yer alıyor. Shangri-La’nın Tibet dilinde anlamı kalpteki ay ve güneştir. Ay: yöntemi, güneş: bilgeliği temsil ediyor. Eski adı Zhongdian olan kasabanın adı, turizmi geliştirmek için 2001’de Shangri-La olarak değiştirilmiş. Shangri-La adı, İngiliz yazar James Hilton’un 1933 tarihli Lost Horizon (Yitik Ufuklar) adlı kitabından esinlenilmiş. Kitapta sözü edilen yeryüzünde cennet gibi bir vadi, bir Lama manastırı ve bilgelikle yönetilen barış ve sevgi dolu toplumun yaşadığı yerin burası olabileceği öne sürülmüş. Bu düşünceyi desteklemek için öne sürülen gerekçelerden biri, kitapta tarif edilen karlı dağların 168 km uzaktaki Meili Karlı Dağları olduğudur. Tibet Budistleri için kutsal kabul edilen, henüz kimsenin tırmanamadığı bu dağlar tüm yıl karlıdır. Ayrıca, kitapta söz edilen insanlar gibi burada yaşayan ve Tibet Budizmini benimsemiş insanlar, inanışları gereği iyi olmak ve iyi karma oluşturmak için ellerinden geleni yapmaya çalışırlar.
Şehre en yakın dağ Shika Karlı Dağı, 4450 metre yükseklikte, teleferik bulunuyor. Shika, Tibet Budizminde uzun ömür ve adaleti simgeleyen hayvanlardan biri olan kızıl geyikle dolu bir dağ anlamına gelir. O nedenle Tibetliler için Shika Dağı kutsal kabul edilir.
Nüfusu 200.000 civarında olan Shangri La’da, en kalabalık grup olan Tibetlilerle birlikte, Lisu, Han, Naxi, Bai, Yi, Hui gibi 13 farklı etnik grup yaşıyor. Geleneksel Tibet kıyafeti, uzun kollu, geniş belli, önü geniş giysilerdir. Siyah giysi giyerler, siyah kaplanın koruyucu olduğuna inanırlar. Erkeklerin giysileri sade ve büyük, kadınlarınki parlak renklerde ve şık dizaynlıdır. Evlenip çocuk sahibi olan kadınlar büyük, kare şeklinde siyah şapka takarlar. Kadın ve erkekler kıyafetlerini güzelleştirmek için süsler takarlar.
Shangri La’da evler çoğunlukla ahşap kabartmalı beton evlerdir. Potatso Milli Parkının batısındaki Luorong köyü ve Niru köyünde, yayladaki soğuk, yağmur ve kara karşı evler tipik ahşap iskeletten yapılır. Alt kat depo ve ağıl olarak kullanılır, üst katta oturma ve yatma bölümleri bulunur. Tibetliler, evlerin dış duvarlarını beyazla dekore ederler, ön kapı kırmızı boyalıdır.
Şehre yaklaşırken, evlerin etrafında rüzgarda dalgalanan beş renkli bayraklar görülüyor. Şehre giriş yolunun ortasında, uzaktan itibaren görülen şehrin en büyük stupası “Hoş geldiniz” der gibi gelenleri karşılıyor.
Mart-Ekim arası ziyaret için en uygun dönem. Şehrin deniz seviyesinden yüksekliği 3300 metre olduğu için yükseklikle ilgili olarak bol su içmek, yavaş hareket etmek, alkolden kaçınmak gibi önlemlere dikkat etmek gerekiyor.
Küçük bir şehir olan Shangri-La’nın merkezinde yürüyerek Dukezong eski şehir sokaklarına karışıyoruz. Nisan ayının başlarında dolaştığımız bu sakin ve tenha sokaklarda, kapı ve pencereleri ahşap oymalı, iki katlı büyük Tibet evleri, hediyelik eşya dükkanları, gümüş takılar, dağcılık giysilerinin satıldığı dükkanlar görüyoruz.
Eski şehrin merkezindeki, kafeler, barlar, turistik dükkanlarla çevrili meydanda Thangka adı verilen, geleneksel ve kutsal bir Tibet sanatı olan, kumaş, deri, ipek üzerine mineral boya, altın, gümüş, turkuaz, inci, mercan, boncuklarla yapılan tabloları görüyoruz. Akşam, bu meydanda yerli ve yabancılar bir arada kalabalık bir grup halinde, müzik eşliğinde ahenkle dans ediyorlar.
Bu meydandan, Shambala antika dükkanının yan tarafındaki sokaktan yürümeye devam ederek çok daha büyük bir meydan olan Yueguang Meydanına geliyoruz. İsmi Ay ışığı anlamına gelen bu meydanda, beyaz bir Yak ve Tibet mastifi görüyoruz. Sahibi ücret karşılığında fotoğrafının çekilmesine izin veriyor.
Diqing müzesinin de bulunduğu meydanın bir tarafında, Guishan parkın yaslandığı tepede yükselen Budist tapınağını görüyoruz. Eski şehir manzarasını panoramik olarak izlemek için buradaki merdivenlerden en üst kata çıkılabilir.
Şehir merkezine 5 km mesafede, Foping Dağı eteklerinde yer alan Songzanglin (Ganden Sumtseling) Manastırı, Yunnan’daki en büyük Tibet Budist tapınak kompleksidir. Sumtseling manzara alanının girişinde aracımızdan inerek, servis aracıyla iki kilometre mesafedeki manastırın ana giriş kapısına gidiyoruz.
Tibet Budizminde din adamlarına Lama denir, manastır Lama manastırı olarak adlandırılır.
Songzanlin Manastırı, 1679 yılında, Qing imparatoru tarafından beşinci Dala Lama için yaptırılmış. Tibet’in başkenti Lhasa’daki Potala sarayına benzediği için, küçük Potala sarayı olarak da tanımlanan bu manastır, Tibet ve Han insanları tarafından üretilen, her hanedanlıktan biriken birçok altın Buda heykelleri, altın lambalar, gümüşler, buhurluklar gibi değerli koleksiyonlardan oluşan hazineyi barındırıyor.
Manastırın giriş kapısından geçerek yokuş yukarı yürüyor ve manastırın ana salonuna ulaşmak için 146 basamaktan yukarı çıkıyoruz. Manastır binaları, üç ana salon ve keşişlerin yaşadığı Khamtsen adı verilen 8 birimden oluşuyor, bu birimler lotusun 8 yaprağını simgeliyormuş. Kültür devrimi esnasında yıkılmış, 1983’de bağışlarla restore edilmiş. O dönemde burada 2000 rahip yaşarmış, günümüzde 300 civarında rahip yaşıyor.
Merdivenlerin sonunda geniş bir avluya çıkıyoruz. Terastan baktığımızda, manastırın ön tarafında Lamuyangcuo Gölü görülüyor. Gölün isminin anlamı: cennet peri gölünün ruhu. Budistler, evrenin tanrıçasının ruhunun oturduğuna inanılan bu kutsal gölün çevresinde yürüyerek ibadet ederlermiş. Biraz soluklandıktan sonra, avluda sıralanan büyük manastır binalarını dolaşmaya başlıyoruz. Salonların içinde fotoğraf çekilmesine izin verilmiyor.
Salonlarda Yak tereyağından yapılmış çiçekler görüyoruz, doğayı öldürmemek için gerçek çiçek kullanmazlarmış. Üstad Tsongkhapa salonu, pırıltılı altın çatısı nedeniyle Altın Kiremit Tapınak olarak da tanımlanır. Salondaki 18 metre boyundaki oturan Tsongkhapa heykeli, Tibet bölgesindeki ilk Buda heykeli olarak bilinir. Alanı 1500 metrekare, yüksekliği 39.6 metre olan Dratsang salonu, Buda Shakyamuni, Maitreya, Tsongkhapa, beşinci ve yedinci Dalai Lama heykellerini barındırıyor. Sakyamuni salonunda, oturan Manjusri Bodhisattva heykeli ile Buda’nın yaşamından duvar resimleri bulunuyor. Bütün kötülükleri kesip atmak için sağ elinde kılıç taşıyan heykel, Buda’nın öğrencilerinden biri ve akıllısı olduğundan, buraya gelen insanlar bu zekayı elde etmek için adak adarmış. Camın içindeki küçük heykel, en eski heykel olup Buda’nın aydınlanma öncesini simgeler. Beşinci Dalai Lama’nın rahiplere hediyesi olan %100 som altın heykel, kültür devriminden kurtulan nadir eserlerden biriymiş.
Manastırın sakin, huzurlu ortamında, temiz havası, karlı dağlarla çevrili manzarasında, kırmızı giysili rahipler arasında yapıları dolaşmaya devam ediyor, aynı şekilde merdivenlerden geri dönüyoruz.
Manastıra 10 dakika yürüme mesafesinde, Beng Ra adlı küçük bir Tibet köyü bulunuyor. Evlerin bahçelerinde otlayan Yaklar görüyoruz. Tibetliler yemeklerinde, tsampa dedikleri arpa unu, Yak yoğurdu, Yak tereyağını kullanıyorlar.
Shangri-La’dan 22 kilometre mesafedeki Potatso Milli Parkı, Qinghai-Tibet Yaylasının güneydoğu kenarındaki Hengduan Dağlarında, Jinsha Nehrinin doğu kıyısındaki vadide yer alır. Üç Paralel Nehir Dünya Mirası bölgesinin önemli bir bölümünü oluşturan Potatso Milli Parkı, Çin anakarasındaki ilk milli park olup 2007’de ziyarete açılmış. Deniz seviyesinden ortalama 3500 metre yükseklikte yer alan 602 kilometrekarelik alanı kapsar. Pota: Sanskritçe yaşamı korumak, Tso: Tibetçe göl, Potatso: Yaşamı koruyan göl anlamına gelir.
En yüksek noktası 4670 metre, en alçak noktası 2347 metre olan bölge, düşük irtifa bölgesindeki büyük jeolojik değişime bağlı olarak, kuzey ve güneydeki bitki ve hayvanlar açısından bir geçiş ve kavşak noktası oluşturur. Alp bitkileri, bahçe süs bitkileri, endemik çiçeklerin dahil olduğu 2275 bitki türü, 20’si nadir olmak üzere 76 tür hayvan, 276 tür kuş bulunur. Milli parkta bulunan altı tür balıktan Ptychobarbus chungtienensis, sadece Bita ve Shudu Göllerinde bulunan endemik ve soyu tehlikede olan bir türdür.
Potatso, Tibet Budizmi açısından önem taşır. Lhasa’daki Putuo Dağı ve Potala sarayına benzer şekilde, adını Bodhisattva Avalokitesvara’nın efsanevi meskeni Potalaka Dağından alır. Potatso, Avalokitesvara’nın öğretiyi açıkladığı önemli bir yerdir, doğal kutsal Potala olarak kabul edilir. Sekiz kutsal sembol olan: güneş şemsiyesi, altın balıklar, büyük hazinenin vazosu, lotus çiçeği, beyaz deniz kabuğu, sonsuzluk düğümü, zafer levhası ve Dharma tekerleğinin, Bita Gölünün çevresindeki çeşitli manzaralarda doğal olarak görülebildiği söylenir. Bu sembolleri, bölgedeki birçok hediyelik eşya ve takılarda da görüyoruz.
Potatso Milli Parkı, Yunnan ile Sichuan arasındaki tarım-kırsal geçiş bölgesinde yer alır, ekolojik tarım ve şifalı bitki kültürü gelişmiştir. Yüksek bölge arpası ve Yak, Tibet kültürünün ve tarımın temel materyalleridir. Tibet insanları, dağlar ve nehirlerin çevresinde yaşar. Dağlık bölge arpası, Qinghai-Tibet yaylasında üretilen temel tahıldır, besin değeri yüksektir, 3500 yıllık tarihi vardır. Un ve Tibetlilerin geleneksel yiyeceği olan tsampa yapımında kullanılır. Shangri La’da sonbahar ortası, festival ve hasat zamanıdır.
Parkta ziyaret edilebilecek üç farklı alan bulunuyor; kuzeyde Shudu Gölü, güneyde Bita Gölü, ortada Militang Alp çayırı. Milli parkın turist merkezinden servis otobüsüne binip, 15 dakika sonra Shudu Gölü yakınında iniyoruz. Shudu Gölünün çevresinde 3.3 km ahşap yürüme yolu bulunuyor. Gölün kıyısına doğru yürüyüşümüz esnasında çevrede otlayan Yakları, zirvesi karlı dağları görüyoruz. Yaz ayları yağmur ve çiçek mevsimi olduğundan çiçeklerin görülebilmesi açısından en iyi ziyaret döneminin yaz ve sonbahar olduğu söyleniyor. Göl kıyısına yaklaştığımızda, gölün dışına yayılan sularının oluşturduğu, sopalarla balık avlanan yer anlamına gelen Dangquka adı verilen alanları görüyoruz.
Alanı 1.2 kilometrekare, derinliği 20 metre olan gölde, tekneyle 15 dakika süren gezinti yapıyoruz. Shudu Gölü, deniz seviyesinden 3595 metrede, Yunnan’daki en yüksek tektonik göldür. Jinsha Nehrinin bir kolu bu gölü besler. Çevresi çam ormanlarıyla, karlı dağlarla çevrili Shudu Gölü, İsviçre veya Kanada’da bir göl izlenimi veriyor. Shudu, taş gibi dayanıklı peynir anlamına geliyor. İyi peynir yapılan bölge olduğu için bu ad verilmiş.
Seyahatimizin devamında Sichuan eyaletinin Chengdu şehrine gitmek için, şehir merkezine 20 dakika mesafedeki Shangri-La havalimanına geliyoruz. Günde 4-5 uçak kalkan küçük, sade, temiz, huzurlu bir havalimanı burası. Duvarları yerel desenlerde büyük tablolarla süslü. Yolcular arasında kırmızı giysili rahipler de görüyoruz. Zirveleri karlı dağların manzarasıyla başladığımız uçuşumuz, Chengdu’ya kadar 1 saat 20 dakika sürüyor.