Bir Latin atasözü: “Zevkler ve renkler tartışılmaz (De gustibus et coloribus non est disputandum).” der, fakat konu milli takımların formasına gelince, bu atasözünün hiçbir değeri kalmıyor. Dünya Kupası öncesi milli takım formalarının lansmanlarının yapılmasıyla tartışmalar da alev aldı. Dünya Kupası’nın en önemli favorilerinden biri olan İspanya milli takımının; yeni forması, ülke genelinde infial yarattı. Eleştirilerin çıkış sebebi; yeni formanın renklerinin, İspanya Krallığı’nın renklerinden daha çok 1931-1939 yıllarında hüküm süren İkinci İspanya Cumhuriyeti’nin renklerine benzemesiydi. Bu formanın 1936-1939 yıllarında meydana gelen iç savaştaki acı verici olayları hatırlatabileceği görüşü hakim oldu. Gelen eleştirilerin ardından sponsor ve forma tasarımcısı olan Adidas ve İspanya Futbol Federasyonu, bu formanın politik bir anlamı olmadığını, sadece 1994’te ABD’de düzenlenen Dünya Kupası’nda İspanya’nın giymiş olduğu formadan ilham alınarak tasarlandığını açıkladı.
Bu açıklamalara rağmen İspanya’da tartışmalar dinmek bilmiyor. Anti monarşist, cumhuriyetçi sol kanat formaya övgüler yağdırırken; sağ kanat, bu formanın bir hakaret içerdiğini iddia etti. Bu durumu daha da hassaslaştıran en önemli etken ise kuşkusuz Katalonya’nın bağımsızlık referandumu oldu. Barcelonalı futbolcu Gerard Pique, Katalonya’nın bağımsızlık referandumuna açık destek vermesinin ardından İspanya milli takımıyla çıktığı ilk antrenmanda taraftarlar tarafınca protesto edilmiş ve antrenmanı terk etmek zorunda kalmıştı. Bu olay, Pique’nin taraftarlarla ilk kez karşı karşıya geldiği olay değildi. Daha önce de milli takım formasının kolundaki İspanya bayrağını temsil eden sarı kırmızı şeritleri keserek ve milli marşı söylemeyerek tepki çekmişti.
1931’de İkinci İspanya Cumhuriyeti’nin yönetimi ele geçirmesiyle tahtından olan XIII.Alfonso, Madrid Futbol Kulübü’nü Real (Kraliyet) unvanıyla taçlandıran kraldı. Hem bu takımın (Real Madrid’in) hem de İspanya milli takımının kaptanlığını yapan Sergio Ramos’un, Gerard Pique ile arası bir hayli gergin. Son olarak Pique’nin Katalonya bağımsızlık referandumuna destek veren tweetine cevap veren Ramos, bu tweetin taraftarın Pique’yi ıslıklamasına engel olmayacağını, zamanlamasının yanlış olduğunu ve kendisine takımdaki iyi atmosferi korumasında yardımcı olmadığını dile getirerek Pique’yi eleştirdi. Ezeli rekabetlerinden dolayı geçmişte de birçok defa karşı karşıya gelen ikili, 2010 Dünya Kupası’nda aynı defans hattında yer alarak kupaya uzanırken, 2012 Avrupa Kupası’nda da Ramos’un stopere evrilmesiyle İspanya’nın stoper tandemini oluşturmuş ve yine şampiyonluğa ulaşmışlardı. İspanya, bu kadar çetrefilli problemler yaşamasına rağmen bir şekilde çözüm üretmeyi başarırken; biz, milli takımdaki en ufak problemleri bile devlet meselesi haline getirdik, maalesef.
Dünya Kupası’nın bir diğer favorisi olan Brezilya milli takımının, forma tanıtımında 7-1’lik Almanya mağlubiyetinden bir fotoğrafın kullanıldığı ortaya çıktı. Bu durum sosyal medyada alay konusu olsa da Simeone Bernardo adlı bir yazar, makalesinde Nike’nin bu fotoğrafı Brezilyalıların bu mağlubiyeti geride bırakabilmeleri için özellikle seçtiğini yazdı. Brezilya Federasyonu’nun bu durumu kabul etmesi bana bir hayli ilginç geldi. Şaşırmamın sebebi ise geçmişte saklı. 1950 Dünya Kupası Finali’ni kendi evinde Maracana Stadyumu’nda 199.584 kişinin önünde Uruguay’a karşı oynayan Brezilya, bu maça mavi yakalı beyaz formasıyla çıkmıştı. Ağır favori olmasına rağmen sahadan 2-1’lik skorla mağlup ayrılan Brezilya, siyahi kalecileri Barbosa’yı günah keçisi ilan ederken, milli formalarını da uğursuzluk getirdiği gerekçesiyle değiştirmeye karar vermişti. Bir Rio gazetesinin yeni formanın tasarımını belirlemek adına açtığı yarışmayı kazanan isim, coğrafi olarak Brezilya sınırları içerisinde yer almasına karşın kültürel olarak Uruguay’ın tesiri altında kalan Jaguarao’da doğan, 19 yaşındaki Aldyr Garcia Schlee olmuştu. Tasarımıyla Brezilya’nın bugünkü sarı ağırlıklı formasını yaratan Schlee’nin, Uruguay taraftarı olması da bir hayli ironik. Finali kaybettiği için formasını bile suçlayan Brezilya Federasyonu’nun, Nike firmasının yeni forma lansmanında, yine Brezilya’da düzenlenen bir Dünya Kupası’nda yaşanan 7-1’lik yarı final hezimetinden bir fotoğraf kullanmasına müsaade etmesi daha da ironik.
Ülkemizde de milli forma tartışmaları hararetli bir şekilde devam ediyor.
“Türkiye’nin forması bantlı formadır.” fikrini savunanlar kendi içinde üçe bölünmüş durumda. Bunlardan bir grup, klasik formadan esintiler taşıyan yeni formamızı modernize edildiği için beğenirken; diğer grup, geçtiğimiz dönemde giydiğimiz Örümcek Adam kostümünü andıran formayı da hesaba katarak federasyon ve Nike’yi ölümü gösterip sıtmaya razı etmekle suçladı. Son grup ise formanın iki arada bir derede kaldığını, bundan dolayı bir şeye benzemediği düşünüyor.
Ben ise Türkiye formasının bantlı forma olması gerektiğini düşünmeyen azınlık gruptanım. Günümüzde futbolun endüstriyelleştiğini ve ülke ekonomilerine etki eden başlı başına bir sektör haline geldiğini unutmamakta fayda var. 23 yıl milli takımımıza sponsorluk yapmış olan Adidas’ı, 2003 yılında saf dışı bırakarak Türk Milli Futbol Takımları’nın forma, ayakkabı ve ekipman sponsoru olan Nike firması, şu anda 8 milyon €’ya yakın federasyonumuza yıllık ödeme yapmaktadır. Bu durum göz önüne alındığında ürün farklılaştırması yaparak forma satışını arttırmayı amaçlamak, sponsor firmanın en doğal hakkıdır. Burada mühim olan; tasarlanan formaların, bize sempati duymayan ülkelerin vatandaşlarının bile sempatisini kazandırabilecek seviyede olmasıdır, fakat maalesef son dönemlerde Nike tasarımcılarının milli takımımızın formalarına gerekli özeni göstermediği düşüncesindeyim. İstedikleri zaman gayet şık formalar tasarlayabileceklerini ABD’nin formalarına bakarak görmemiz mümkün. Kim bilir, belki de kendi ülkelerine iltimas geçmişlerdir.
İzlanda milli takım sponsoru olan İtalyan firma Errea, milli forma için tasarım yarışması düzenleyip, kazanan yarışmacıya 100,000 ISK vereceğini açıklamıştı. İzlanda Akademisi’nde moda tasarımı bölüm başkanlığı yapan Linda Björg Arnadottir ise bu ödülün çok az ve tasarımcılara bir hakaret olduğunu dile getirmişti. İzlanda’daki asgari ücretin 280,000 ISK (2600 $) olduğunu düşündüğümüzde Errea firmasının cimrilik yaptığını söylemek, pek de yanlış olmaz. Bu anlaşmazlıktan dolayı projenin iptal olması ve yeni formanın İzlandalılar tarafından tasarlanmaması, ülkede tartışmalara yol açtı.
Ülkemizde birçok değerli forma tasarımcısının olduğunu düşündüğümüzde federasyonumuzun yapması gereken şey, Nike ile tekrar masaya oturup herkesin katılabileceği bir tasarım yarışması düzenlemektir.
Milli takımımızın yeniden Dünya Kupası’na katılabildiği bir gelecek dileğiyle…