Bugünlerde, diktatörler üzerine yazılan kitaplar çok satılıyormuş. Hem ruhsal durumları tam olarak bilinmeyen eski diktatörleri anlatan kitaplara, hem de davranış patolojileri gözlenerek ruhsal durumları iyi analiz edilebilen çağımızın diktatörlerine ilgi büyükmüş.
Bunu nereden mi çıkardım?
Diktatörler üzerine yazılan bir kitabı satın almak için gittiğimde kitapçıdan öğrendim.
Ben, bir doktor olarak işin daha çok hastalık yönünü merak ediyorum. Ama bu kitapları satın alanların da neler düşündüğünü az çok tahmin edebiliyorum. Onlar; ister askeri isterse sivil bir darbe ile ülkesinin başına gelmiş olsun, diktatörlerin nasıl bir süreç sonunda insani duygularını yitirmeye başladıklarını ve bir korku imparatorluğunu nasıl yarattıklarını…
O toplumdaki insanların nasıl olup da, mantıklarını yitirir derecede hipnotize olduklarını ve ruhlarını yaratılan korku atmosferine teslim ettiklerini merak ediyorlardır…
Dedim ya ben ise diktatörleşen seçilmişlerin ‘hastalık’ yanının merakı içindeyim.
Diktatörler ve Diktatör Özentileri
Diktatörler, ‘diktatörsü’ olanlar ya da diktatörlük düşü görenler üzerine yazılmış kitapların belki yüz katı makale var.
Bunları okunduğunda, diktatörlerin hemen hepsinde şu ortak özelliklerin var olduğu görülür;
1-Paranoyak (kuşkucu) kişilik bozuklukları vardır.
2-Başlangıçta daha sosyal olmalarına karşın zaman içinde yalnızlaşırlar. Yalnızlaştıkça da çevresine karşı güvensizlikleri artar, paranoyaları derinleşir.
3- Giderek, diktatörleştiklerinin ayrımına varmazlar. Tam tersine kendilerinin, insanların mutluluğu için yeryüzüne Tanrı tarafından gönderildiğine inanmaya başlarlar.
4- Diktatörleşen liderlerde, daha başlangıçta, masum sayılabilecek ya da nereye varacağı kestirilemeyen bir megalomani vardır. Bu megalomani sayesinde başkalarının sırtında adım adım yükselirler. Yükseldikçe destekçileri giderek artar, daha çok insan ona biat etmeye hatta tapınmaya başlar.
5-Paranoyasının orta aşamasındaki diktatör iktidarını güçlendirecek ve yakın çevresini koruyacak güvenlik duvarı örmeye başlar. Ancak giderek bu da ona yetersiz görünür. Her eylem ve söylentiden etkilenmeye başlayınca (suikast ve darbe söylentileri gibi) yakın çevresinde bile düşmanlarının olduğunu düşünür.
Korkuları dayanılmaz boyutlara ulaştığında, yakaladığı bir hareketi fırsata çevirmeye çalışarak –yakın çevresindekiler dahil- bir temizleme operasyonuna girer.
Bir yandan çevresindekileri sık sık değiştirirken bir yandan da, kendisine her an suikast yapılacakmış korkusu içinde yediğinin ve içtiğinin zehirli olmadığından emin olmak ister.
6- Artık geceleri gözüne uyku girmez olan diktatör, düşmanlarını temizlemek için kendine ‘uydurma’ suikastlar düzenletir. Acımasız önlemlerle, sadece kuşku duyduğu kişileri değil, binlerce kişiden oluşan kitleleri de –şöyle ya da böyle- etkisiz hale getirir.
Elbette ne yasa vardır ortalıkta ne de bir muhalif ses. Diktatörün iki dudağı arasından çıkan her söz, Tanrı sözünden daha güçlüdür!
Bunları okurken, eminim herkesin gözünün önüne ilk gelen diktatör Hitler olmuştur.
Zaten ben de başka birilerini düşünmenizi istemem, çünkü isteyemem!
Ne Hastaymış Bu Diktatörler
Şimdi size, diktatörlerde görülen başka sağlık sorunlarından da söz edeyim de, iyice sıkıntı içinde kalın!
Diktatörler ya da diktatörümsü kişiler, epilepsi gibi nörolojik ve diyabet gibi metabolik hastalıklara da sahip olabilirler.
Ayrıca uzmanlar, tam bir paranoyak olmadan önce diktatörlerin, psikopat karakterin tüm belirtilerine sahip olduklarını söylemektedirler. Narsist (özsever) ve sadist (elezer) karakter bunun bir örneğidir.
Bunlar, kendilerini öylesine güçlü görürler ki, zar atarken bile istedikleri zarı getireceklerine inanırlar ve öylesine ‘narsist’tirler ki, ne yasa, ne ahlak ve ne de uzlaşma tanırlar. Korku üzerine kurdukları diktatörlüklerinde tek karar verici kendileridir.
Artık her söylediklerinde bir hikmet arandığını görünce söyledikleri şeylerin gerçek olmasına gerek kalmamıştır. Yalanı, gerçekmiş kadar rahat söylemeye başlarlar. Tıbbi adıyla birer ‘mitoman’ (yalan söyleme hastası) olup çıkarlar.
Söylediği yalanlara hiç kimsenin ses çıkarmadığını gören diktatör veya diktatör özentisi, giderek kendi yalanlarına kendisi de inanmaya başlar ki, bu dönem zaten paranoyaklığın tam olarak oturduğu dönemdir.
Bütün Diktatörler Birbirine Benzer
Diktatör veya diktatörümsü olan psikopatları gözünüzün önüne getirin; göreceksiniz ki hepsi birbirine benzer!
Askeri bir darbe ile gelenlerin yanı sıra seçimle işbaşına gelenler de az değildir. Bunlar, iktidar gücünü tam olarak ele geçirinceye kadar kendilerini özenle saklamayı bilen zeki kişilerdir. Toplumdaki her olaya karışırlar ve gözlerini kırpmadan, ülkenin geleceği üzerinde yıkıcı kararlar alabilirler. Yaptıkları her şeyin en doğru olduğuna inandıkları için asla pişmanlık duymazlar…
Diktatörün Vicdanı
Uzmanlara göre vicdan, insan evriminin en son ve en önemli aşamasıdır. Psikopat kişilik yapısı ise bu evrimin bozuk olduğu halkadır.
Doğası gereği psikopat olan bir diktatörün vicdanı, onun yapacağı yıkımlara dur demediği gibi yaptıklarından pişmanlık duymasına da engel olur. Vicdanın bile canavarlaştığı kişilik yapısıdır diktatörlük.
Psikopat bir lider diktatörleşmeden önce, iktidarı ele geçirmek için, aldatma, farklı görünme ve acındırma yöntemlerini kullanır. Güç kazandıkça yeni güçler elde etmek için, toplum değerlerine uygun olarak yeni yollar üretir.
Bir bakmışsınız, iktidara ‘demokratik’ yolla gelmiş olan bir kişi artık demokrasinin adının geçmeyeceği bir ülke yaratmıştır ama halkın çoğu uyumaya devam etmektedir!
Böyle bir iktidar sahibinden kimse hesap soramaz!
Artık atı alan Üsküdar’ı geçmiş, o ülkenin nur topu gibi bir diktatörü olmuştur.
Hitler işte böyle doğdu…
İkinci Dünya Savaşı’nda milyonlarca kişi işte bu nedenle öldürüldü.
Nereden Nereye
Dedim ya, diktatörlerin hastalıklarını hep merak etmişimdir.
Hitler’in, hem psikopat, hem paranoyak, hem epileptik ve hem de diyabetik olduğunu ve günde 28 ilaç aldığını öğrenince insan her şeyden korkar oluyor.
Hani çok uğursuz bir şeyden söz edildiğinde söylenen bir söz vardır ya, işte akla o geliyor;
Tü tü tü evlerden ırak!”
Başlık altı: Bugünlerde, diktatörler üzerine yazılan kitaplar çok satılıyormuş. Hem ruhsal durumları tam olarak bilinmeyen eski diktatörleri anlatan kitaplara, hem de davranış patolojileri gözlenerek ruhsal durumları iyi analiz edilebilen çağımızın diktatörlerine ilgi büyükmüş.