Nicedir iki kitap hakkında yazmak istiyorum…
Ama günü gününe yaşadığımız olaylar izin vermedi… Bugün pazar,
özgürlüğü seçip kitaplara dönüyorum…
Hıfzı Topuz’un “Atatürk Sesleniyor” (Remzi Kitabevi) kitabını bir solukta okudum. 94 yaşındaki yazarın bu yeni kitabı da öncekilerinin özelliklerine sahip.
Yani akıcı bir dil, duru bir Türkçe… Çarpıcı birkaç fırça darbesiyle
koskoca bir manzara resmi ortaya çıkarmak… Kısa, özlü anekdotlarla
kıssadan hisse vermek… Tarih bilgisi, engin bir kültürle öykülemeyi
buluşturmak… Bilgiyi, bilgiçlik taslamadan paylaşmak… Anlatmaktan
sonsuz bir tat almak ve bu tadı okura da geçirmek…
Hıfzı Topuz’un anlattığı insan Neyzen Tevfik ya da Nâzım Hikmet olsun; anlattığı olay Kurtuluş Savaşı ya da Lumumba’nın
direnişi olsun; anlattığı dönem Osmanlı’nın son günleri, Paris ya da
Afrika mevsimleri olsun, hep tutkulu, heyecanlı anlatımın peşinde! Bu
açıdan yaşı kaç olursa olsun, o her daim genç kalıyor ve genç kalacak.
“Atatürk Sesleniyor”da sayısız kaynaktan ve kendi anılarından seçtiği, derlediği anekdotlar, öyküler, tanıklıkları bir araya getirerek yaşayan Atatürk portresi çiziyor.
Atatürk’ün insan yanını vurgulayan, eğlenmeyi, dans etmeyi, şarkı ve
türkü söylemeyi, güreşmeyi, kürek çekmeyi, satranç ve bilardo oynamayı
seven; alçakgönüllü, güleryüzlü, bilime ve ilime tutkun, “Harpçi olamam, çünkü harbin fecaatlerini herkesten iyi bilirim” diyen Atatürk’ü anlatıyor… Bildiğiniz anıları bile yeniden keyifle okuyorsunuz.
Hele şu sahte ve takıyyeci Atatürkçülük yarışı günlerinde sahici ve gerçek olan, tam bir ilaç niteliğinde…
Şeyh Bedreddin sesleniyor
Elimdeki öteki eser, bir ilk kitap. Nurdan Arca’nın “Şeyh Bedreddin: Uzun İnce Bir Yol” adını taşıyor (Kırmızı Kedi Yayınları). Kitabı okurken nasıl mutlu oldum ve ne çok öğrendim anlatamam.
Belgesel sinemacı olan Nurdan Arca daha önce Şeyh Bedreddin üzerine
bir film yapmıştı. Yıllar boyu süren araştırmasını damıtarak yazdığı
kitabı, belgeselden farklı. Çok girift ilişkiler ağının elle tutulur
olmasından; mekânda ve zamanda ileri geri sıçrayışlarla çok geniş
kapsamlı dönemleri, olayları, düşünceleri somut hale getirmesindendi
mutluluğum…
Kitapta birkaç zaman
dilimi var. Bedreddin’in yaşadığı 1415 yüzyıllar; müritlerinin Trakya
topraklarına göçü; 20 yüzyılda Nâzım Hikmet’in Destanı ve günümüzde
Nurdan Arca ve ekibinin Bedreddin’in izlerini arayışı… Tarih ve
coğrafyada (Balkanlar, Anadolu), düşünce ve eylem dünyasında müthiş bir
yolculuk!
600 yıl öncesinden bir Rumeli
çocuğu… Padişahları eğitmiş, kitaplar yazmış bir bilim adamı…
Dünyanın insanlara değil, insanların dünyaya ve kainata ait olduğunu
savunan bir sufi… Irk, dil, din ayırmadan insanlığı kucaklayan…
Adaletin ve ordunun zirvesinde bir kazasker… İsyanlara ilham kaynağı
olmuş, sürgün hapis yemiş… Tuzağa düşürülüp idam edilen bir aydın!
Aydınlanma mirası
Gelin en iyisi Atatürk’le Şeyh Bedreddin’i kitaplar aracılığıyla bir
araya getiren bu yazı Nurdan Arca’dan bir alıntıyla bitsin:
“Şeyh
Bedreddin’in akılla maneviyatı buluşturan düşünceleri daha 15. yüzyılda
erken aydınlanmanın tohumlarını atmıştı. 500 yıl sonra Mustafa Kemal
Atatürk manevi mirası olan akıl ve bilimin rehberliğine giden yolun
taşlarını döşemeye başlamıştı.
Geçmiş
bugünün içinde saklıydı. Yalnız ve güzel ülkemizi çevremizdekilerden
farklı kılan şey, herhalde yüzyıllardır tarihin derinliklerinden gelen o
aydınlıktı.”