Üç gün önce haberimiz oldu. Askeri Yargıtay Başkanı Tuğamiral Ahmet Zeki Liman mahkemeye başvurmuş ve “kişilik haklarının zedelendiği” iddiasıyla, 19 haberin engellenmesini ve bu haberlere erişimin yasaklanmasını istemiş.
Ne zaman 1 Ağustos’ta… Yani darbe ve “FETÖ” operasyonlarından 15 gün sonra.
Başvurduğu İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliği de hemen ertesi gün, tüm bu haberlerin engellenmesi kararı vermiş.
Evet, çeşitli gazete ve internet sitelerinde yayınlanan bu haberler askeri yargıdaki Cemaat yapılanmasıyla ilgiliydi. Ki, bunu bilmeyen, söylemeyen yoktu. Erdoğan dâhil. Öyle ki, Erdoğan 2 yıldır askeri hâkim ve savcılarla ilgili önüne gelen kararnameleri imzalamıyordu. Dahası geçen yıl askere dokunulmazlık getirecek yasa tasarısı kapsamında Askeri Yargının, Yargıtay içine alınması şeklinde bir düzenleme vardı. Ama nasıl olduysa son anda bu engellendi.
İşin ilginç yanı; Çoğu yıllar önce yayınlanan bu haberlere hiç tepki gösterilmemiş, dava konusu yapılmamışken, darbeden sonra yasaklama istenmesi.
En ilginci de; Haberlerin çoğunda şikâyetçi Askeri Yargıtay Başkanı Tuğamiral Ahmet Zeki Liman’ın adının geçmemesi.
Yasaklananlar arasında benim de bir haberim var. Darbeden bir gün önce Askeri Yargıtay’da görülen Bülent Münger davasının haberi.
Balyoz kumpası mağdurlarının, dönemin 1. Ordu Komutanlığı Askeri Savcısı Bülent Münger hakkında “görevini kötüye kullandığı” iddiasıyla açtığı bu davanın tüm duruşmalarını izledim ve adeta mahkeme tutanağı gibi aktardım. Son iki duruşmada Mahkeme Başkanı Semih Palavaroğlu’nun, Bülent Münger’i hiç görmeden karar verdikleri itirafı, davanın özeti olmuştu.
14 Temmuz’daki son duruşmada tuhaf bir hava vardı. Top çevrildiği hissine kapıldım. O gün yanımda kim oturuyordu hatırlamıyorum, ama “Bugün de karar çıkmayacak gibi. Eylül, Ekim’e atacaklar galiba. Sanki bir şeyler bekleniyor gibi” demiştim. Nitekim bir sonraki duruşma,“Münger’in gelmesine gerek yok.” kararıyla, 7 Ekim’e bırakılmıştı.
Bakalım 7 Ekim’e kadar askeri yargının ve dosyanın akıbeti ne olacak?
Her neyse; İşte Başkan Liman bu duruşma haberini de yasaklatmış. Şahsının adı geçmediğine göre, askeri yargının “itibarını” koruma çabası mıdır?
İyi de darbeden sonra Askeri yargı da hallaç pamuğu gibi atıldı. Buradaki hâkim ve savcıların çoğu ya ifadeye çağrıldı, ya MSB emrine alındı.
Dahasını söyleyeyim; Tamam baktıkları davalarla ilgili olmasa da “darbe planında” görevlendirilenler arasında gösterildikleri için Münger davası heyetinde yer alan bir hâkim albay tutuklanırken, bir diğer albay adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
Kaldı ki, dert “itibar” koruma olsa, zamanında niye harekete geçilip, yasaklama istenmedi?
“Bülent Münger’i koruma.” desek, o da olamaz. Zira Münger’le ilgili diğer haberler için yasaklama talebinde bulunulmadı.
Ha, Münger’i ve askeri yargıyı “koruyup-kollamak” isteyen başkaları da, Ahmet Zeki Liman aracılığıyla harekete geçildiyse, bilemem.
Askeri yargı çevrelerinde konuşulanları aktarmakla yetineyim; “Darbeden önce öyle güçlülerdi ki, tepki gösterme ihtiyacı ve gereği duymadılar. Ama şimdi panikleyip, geçmişi sıfırlamaya çalıştıkları anlaşılıyor.” yorumu yapılıyor.
Bir de hangi askeri hâkim ve savcıların hem de darbe öncesinden başlayarak siyasilerin kapısını aşındırıp, “Biz Cemaatçi değil, AKP’liyiz” diye yemin ettikleri sorulup, sorgulanıyor.
Öte yandan yasaklama talebini kabul eden mahkemenin, söz konusu haberlerin içeriğini inceleyip-incelemediği, incelediyse adı geçmediği halde Liman’ın “kişilik haklarının zedelendiği” kararına nasıl vardığı da ayrı bir mesele.
Münger Noter Oldu
Bu vesileyle Balyoz kumpası mağdurlarının da, mahkeme heyetinin de hiç görmediği Bülent Münger’le ilgili bir gelişmeyi paylaşayım.
1. Ordu Komutanlığı Askeri Savcılığı’ndan emekli olduktan sonra AKP milletvekili bir yakının referansıyla İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda Hukuk Müşavirliği görevine başlayan Münger buradan ayrılıp, noter olmuş. Bir süredir küçük bir ilimizdeki bir ilçede noterlik yapıyormuş.
Ahmet Erdoğan’a İhraç Mı?
Balyoz kumpası ve Münger’le bağlantılı bir diğer isim Ahmet Erdoğan cephesinden de haberlerimiz var.
Balyoz mağdurları, “bavulcu” gazeteci Mehmet Baransu’nun teslim ettiği sözde “darbe” belgelerinde bilirkişilik yapan ve Münger’in talebi üzerine, “Belgeler gerçekse, bu bir darbe planıdır.” şeklinde rapor veren – O zaman Kurmay Yarbaydı – Kurmay Albay Ahmet Erdoğan aleyhinde de “gerçeğe aykırı bilirkişilik yaptığı” iddiasıyla dava açmıştı.
Dosyası yıllardır askeri yargıda gidip geldi. Hatta dönemin Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz “yargılanmasın” yönünde görüş bildirdi.
Nihayetinde daha öne Erdoğan hakkında “kovuşturmaya yer yok” kararı veren İstanbul 3. Kolordu Komutanlığı Askeri Mahkemesi, “gerçeğe aykırı bilirkişilik yapma suçunun askeri değil, adliyeye karşı işlenen suçlar kapsamında olduğunu” belirtilip, “görevsizlik” kararıyla birlikte “Sanığın müsnet suçtan yargılanması” için dosyayı İstanbul Anadolu Asliye Ceza Mahkemesine gönderdi. Ancak Erdoğan’ın avukatları bu defa da, “Konu askeri bir konudur. Davanın 3. Kolordu Askeri Mahkemesi’nde görülmesi gerekir” diyerek, itirazda bulunsa da süreç, yargılamanın Anadolu 32. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yapılması kararıyla sonuçlandı.
Ahmet Erdoğan’ın yargılanacağı Anadolu 32. Asliye Ceza Mahkemesi de geçtiğimiz haftalarda ilk duruşma için 6 Aralık’a gün verdi.
Bilindiği gibi, bilirkişiliği döneminde 3. Kolordu Komutanı Hulusi Akar’ın icra subayı olan Ahmet Erdoğan’ın 2 yıl önce İngiltere Kraliyet Hava Kuvvetleri’ne gönderildiği ortaya çıkmıştı.
Halen İngiltere’de olan Erdoğan’ın 15 Temmuz darbesinden sonra açığa alındığı, bugün yapılan YAŞ toplantısında da muhtemelen hakkında ihraç kararı çıkacağı öne sürülüyor.
İşte bu gelişmelerden sonra normalde ay sonunda Türkiye’ye dönmesi gereken Erdoğan’ın gelip, gelmeyeceği, haliyle de yargılanıp yargılanmayacağı daha çok merak edilir oldu.