Ortadoğu’da emperyalizmin kucağında dinci, etnikçi ayrışma, çatışma ve savaş, adım adım ülkenin içine yayılıyor.Terör kan kusuyor, insanlık ölüyor.
Saraydan «düzen değişti” resti ve fıkralar o sırada…
Yeni seçim tezgâhları… Bir yanda muhtariyet, diğer yanda özerklik ilanları…
***
Aynı patronun güdümünde, farklı cephelerde görünenlerin sağladığı ayrışma büyüyor…
Özerklik ayaklarına yatıp, kalleş tuzaklarla halk çocuklarının, gençlerin kanını dökenler, bu tezgâhı paslaştıkları karşıtlarıyla birlikte iç savaş söylemini soktular hayatımıza.
Arkalarında küresel güçler, egemenler…
Bir kısım medya, kan gölü büyüsün diye yangına körükle gidecek, diğer bir kısmı ise masumların öldürülmesine terör bile diyemeyecek…
Emperyalizmin farklı coğrafyalarda sahneye koyduğu oyunun, Anadolu versiyonusahnede. Görmüyor musun?
Benzer oyun, çok değil 25 yıl önce Avrupa’nın göbeğinde, Yugoslavya’nın parçalanma sürecinde sergilendi. 300 bini aşkın cana mal oldu, akıl almaz tecavüzlere, yoksulluğa, insanlıktan utanılan manzaralara…
Türkiye’de düne kadar tutmadı, bugün yarın olur mu belirsiz; insanları birbirine kırdıracak.
Sonra Ortadoğu’da olduğu gibi «demokrasi” uğruna ayrıştırılan, bölünen, din, mezhep, etnik köken ayağına birbirlerini yok edenlerin sofralarını çakallar kaldıracak.
Yoksullar ya kendi topraklarında ya da sığınmak istedikleri ülkelerin yollarında, denizlerde çoluk çocuk ölecek…
***
Bu çatışmanın aktörlerine bakın; çok ayrı görünseler de ortak paydaları var.
Mesela Suriye sınırında çatışan bir tarafta dinci, diğerinde etnikçi unsurlar, aslındaABD’nin çocukları.
Emperyalizmin değirmenine su taşıyorlar…
***
Yalan, dolan, sahtekârlık.
Dünün ABD planının çözüm süreci ortakları, birbirine girmiş durumda.
Bir yanda küresel güçlerin gözünde kullanılıp deliğe süpürülecekler, verdikleri yeni ödünlerin sayesinde son kullanım tarihini uzattılar.
Diğer yanda emperyalizmin Ortadoğu’yu yeniden planlamasında rol alan etnikçiler, bir enstrüman olarak işlevlerine devam edecek.
Bu arada Türkiye’de düzen partileriyle yeni bir seçim oyunu denenecek.
Sömürüyü görmeden, sınıf ölçeğinde bakmadan, küresel sermayeye ve kapitalizme, Batı’nın bölgesel planlarına karşı çıkmadan insanlık, barış ve özgürlükadına hiçbir çözüm sağlanamaz.
NATO ve Avrupa Birliği’nden çözüm süreci için destek çağrıları ve beklentisi, boş bir hayal ürünüdür.
Sonra ne mi olacak?
Önceden bildiğiniz, yaşadığımız gibi halk çocukları öldükleriyle, geride bıraktıkları acılarıyla kalacak.
Hiçbir şey olmamış, yaşanmamış gibi yeni süreçlere tanık olacağız…
Ayrımcılığa, etnik milliyetçiliğe, dinciliğe ve mezhepçiliğe yol verenlerin, terörü besleyenlerin, kışkırtanların, «amalarla fakatlarla” meşrulaştıranların gerçek kimlikleri ve niyetleri halk tarafından anlaşılmadıkça işimiz çok zor.