Uzun zamandır böylesi karamsar bir hava görmedim.
Konuştuğum CHP’liler- neredeyse söz birliği etmişçesine- partinin geleceğinde bir umut ışığı göremediklerini söylüyorlar…
Kılıçdaroğlu’nun ilk döneminde CHP’de yöneticilik yapmış olan bir kişi, «Halimiz duman!” diyor ve devam ediyor;
«Kılıçdaroğlu, tam 4 yıldır CHP’nin başında. Bu süre içinde 4 kez seçim ya da referandum kaybetti. ‘Çatı aday’ konusunda duvara toslayınca da, yitirmiş olduğu özgüvenini yeniden kazanabilmek umuduyla kurultaya gitti…”
Konuşmasının burasında gülmeye başladı…
«Neden gülüyorsun?” diye sordum.
«Kurultaya gidiyoruz deyince, Kılıçdaroğlu’nun hiçbir oyunun içinde olmayacağını sanmıştım. İşte bu saflığıma gülüyorum,” dedi ve konuşmasını sürdürdü;
«Kurultay’da ‘anahtar liste’ oyununu oynadı. Buna rağmen, kendisinin adaylığı için imza verenler bile oy vermedi. Seçimi kazanmasına kazandı ama CHP örgütlerinin de artık kendisinden vazgeçmekte olduğunu anladı.”
PİRUS ZAFERİ
Haklıydı. Kılıçdaroğlu, dışa karşı yaşadığı seçim ve referandum yenilgilerinden sonra bir de içerden darbe yedi. Kurultaydan genel başkan olarak çıktı belki, ama bu ‘Pirus Zaferi’ gibi bir şeydi. Yani artık inişe geçtiğini, CHP’lilerin ondan umutlarını kesmekte olduğunu gördü.
Kurultayda, Parti Meclisi’ne seçilenlerin çoğunluğu da 1218 delegeden ancak üçte birinin oyunu alabildi.
CHP tarihinde bir ilk olan bu durum, sadece Kılıçdaroğlu’nun değil, onunla çalışacak olanların da parti örgütü tarafından onaylanmadığını gösterdi.
«ŞAKA GİBİ” BİR CHP YÖNETİMİ
Bugünkü CHP yönetiminin acaba kaçı CHP’lidir, söyler misiniz?
Biraz daha ileri giderek şu soruyu soralım:
Bugünkü CHP yönetiminde kaç kişi; Atatürk’e, altı oka ve (birinci) cumhuriyet değerlerine bağlıdır…
Kılıçdaroğlu’nun yeni yönetiminin en az yarısının, CHP değerlerinde buluşma yerine, AKP’nin hayat vermeye çalıştığı «açılımda” buluşanlardan oluştuğu açıkça görülmektedir…
Atatürk’e «kefere” diyen mi ararsın, ülkenin bölünmesini doğal bir süreç kabul eden mi!…
Zaten Kılıçdaroğlu da, ne sonuçlar vereceğini çok iyi bildiği ‘Avrupa Yerel Yönetimler Şartı’nın uygulanması için-yüzünü doğuya dönerek- söz vermiyor mu?
YA BATI NE OLACAK?
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, gerçekten de sık sık, yüzünü doğuya dönerek konuşuyor…
Bu nedenle olacak, batıda nelerin olup bittiğinden habersiz.
Ona, batıda nelerin olduğu belki şöyle özetlenebilir;
Türkiye’nin batısı sizin gibi düşünmüyor. Batıyı yitiriyorsunuz Sayın Kılıçdaroğlu!
Siz, çevrenizdeki- hadi ulusalcı demeyeyim!- sağ kökenli ama millici olanları bile temizleyip, CHP’yi açılımcılarla yönetmeye kalktıkça batı sizden uzaklaşıyor…
Aytun Çıray’ı MYK’ya alırken onun millici yanının olduğunu ve sizin açılımınıza uymadığını bilmiyor muydunuz?
Bırakalım millici olmasını, ona yaptığınız muamele insani açıdan hoş mu oldu?
Altmışıncı dakikada maça giren ama yetmişinci dakikada dışarı alınan bir oyuncu gibi, Aytun Çıray’ı sadece birkaç ay MYK’da ‘konuk’ etmenin, onun onurunu kıracağını düşünmediniz mi?
KILIÇDAROĞLU’NUN GERİ DÖNÜŞÜ
Sayın Kılıçdaroğlu CHP’ye genel başkan olduğunda ona destek verenlerden biriydim. Çünkü onun Gandhi benzeri bir bilge tavrı var gibi gelmişti bana. Ayrıca o bilgeliğin altında, CHP’nin ve Türkiye’nin kırmızı çizgileriyle uyum içinde bir kişiliğin de yattığını düşünüyordum.
Bu düşünceyle, ilk aylarda gösterdiği seçim performansını büyük beğeniyle izlemiş ve onun parti başkanlığından ‘önderliğe’ doğru gitmekte olduğunu yazmıştım…
Yanılmışım!
Şu anda Kılıçdaroğlu, liderlik bir yana, parti başkanlığında bile zorlanıyor…
2015 SEÇİMLERİ
Bir komutanın ‘Pirus zaferi’ kazandığından söz edildiğinde, o komutan artık ikinci bir savaşa giremez, girmemelidir. Çünkü geri kalan her şeyin yok olması kaçınılmaz olur…
Her seçimde geri giden ve kendini «anlamlı artış başarıdır!” diyerek, yüzde yirmi beşleri başarı kabul eden bir genel başkanın artık gitme zamanı gelmiş demektir…
«Hele bir seçim olsun. Ona göre gideriz ya da kalırız!” diye düşünmek sanırım başta CHP olmak üzere hiç kimseye yarar sağlamayacaktır…