Kıbrıs Barış Harekatı’nın 40.yıldönümünü, 19 Temmuz 2104 gecesi Yavuz Çıkarma Plajı’nda Şafak Nöbeti ile kutladık.. Mücahitlerle 40 yıl sonra yeniden kucaklaşmanın tadına doyum olmuyor.
Öte yandan ABD’nin baskısı ile Türk-Rum müzakere süreci ilerliyor. Yani aslında ilerlemiyor da, öyle gibi bir izlenim veriliyor… Çünkü Rumlar, Türkleri yine azınlık olarak görüyorlar. Demek ki, Kıbrıs’ta direniş sürmekte.
Kıbrıs’ta «ÇÖZÜM” veya «ADİL ORTAK DEVLET” müzakerelerine umut bağlamanın ve «gerçek barışı” özlemenin ne kadar uzak olduğunu neet görebiliyoruz…
Hele hele, ABD’nin çözüm sürecinde ne kadar tarafgir (Rum yanlısı) olduğu apaçık izlenmekte. ABD, Rusya’nın Kırım’ı yutuvermesinin rövanşını Doğu Akdeniz’de almanın hesabı içinde neden olmasın ki?…
1974’teki faşist Nikos Sampson Darbesi’nin arkasındaki baş suçlunun, yani hem Yunanistan Cuntası’nı, hem de Sovyet yanlısı olarak gördüğü Makarios’a direnen Kıbrıs Rum faşistlerini doğrudan destekleyen ABD’nin, 40 yıl sonra iki halkı yeniden buluşturmak ve hatta Rumlar lehine birleştirmek için adil biçimde değil, nobran biçimde devreye girmesi (ve hayli etkin olması), çok düşündürücü ve ne yazık ki gerçek barış açısından pek ürperticidir.
58’lerde aniden devreye giren ABD’nin Karamanlis ve Menderes’e baskı uygulayarak, Enosis’çi ve Taksim’ci direnişleri kırarak, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni kurdurabilmiş olması bir başarı sayılabilirdi, ancak bu paradigma 14 yıl zorlukla yaşayabildi ve sonunda 74 Darbesi ile yıkıldı. ABD bu süreçte «kumdan kaleyi yapan ve yıkan yaramaz çocuk” rolü oynamıştır.
Şimdi yine «yapanı oynamakta” hayli hevesli…
Ama 65’lerden beri süre gelen yorgun müzakere sürecinin başarı şansı hiç te net değil. Her iki kesim de «ulusal hakikat belgelerini” öne sürmekte pek hevesli.. Bundan da asla vazgeçmeyeceklerdir.
Yine de, «şimdilik” iyimser olmakta fayda var.
Sonuçta Türk tarafı, 5 temel haktan vazgeçmemelidir:
1- İki kesimlilik
2- İki kurucu ve eşit devlet
3- Türklerin ve Rumların her bakımdan eşitliği.
4- İnsani federalizm
5- Türkiye’nin tarihi garantörlük hakkının korunması
(ÖNEMLİ AYRINTI: Türk tarafına yeniden yerleştirilmek istenen onbinlerce Rum’un yaratacağı inanılmaz sorunlar ve yerleşik Türklerin (sonradan adaya yerleşenler) geri gönderilmek istenmesi de, çözülmesi son derece zor sorunlardır.)
Hiç unutulmaması gereken husus şudur ki, Türk tarafı 1974’den beri insani bir federalizmden yana olmuştur. Rum tarafının «Bağımsız Kıbrıs Cumhuriyeti” tezinin ise, direkt veya dolaylı olarak Yunanistan’la birleşmek (Hellenizm’in gereği) olduğu da hiç unutulmamalıdır. Çünkü Kıbrıs’ta ve Yunanistan’da EOKA ruhu hiçbir zaman ölmez (Şu anda kuzeyde 80 bin silahlı EOKA’cı var) … 74 Nikos Sampson Darbesi, bunun en çarpıcı belgesidir.
Bu bakımdan Türk kesimi son derece uyanık, donanımlı ve dersine iyi çalışmış bir durumda olmalıdır. Türk kesiminde oluşabilecek bir «ideolojik ikilik”, yalnız ve yalnız Emperyalizm’e ve Helenizm’e yarar; bu ikilik yolunu deneyecekler, sonunda son derece vahim ve geri dönülmez bir «ulusal facia” ile karşılaşabilirler.
Yine de…
İyimserce olaya yaklaşmakta şimdilik sayısız fayda var…
Yani, müzakereler sürmeli…
(Bu notu 22 Temmuz 2014 günü düştük.. Bu tarihten sonra müzakereler toplumlararası ortak bir onay ve küresel ferahlamaya yol açarsa ne ala, yok her zaman olduğu gibi yine akamete uğrarsa,«herkes kendi yoluna” (yani KKTC’nin tek başına yoluna devam etmesini kastediyorum) demekten başka çare kalmaz. Nokta.)