Zamanların birlikteliğine, zamanda yolculuğa inancım sonsuzdur. Kumru telaşı bir hayat yaşadığım içindir ki , zamanı bu kadar önemsemem. Bir an gelir şu an içinde bulunduğum andan ve ortamdan çok uzaklara gidebilirim. Hayaller hepimiz için, herkesin hayalleri kendine özel ve kendi sınırları çerçevesinde şekilleniyor elbette. Kırdım zincirlerimi…Ne mutlu bana..!
Mutluluk bir avuç deniz kabuğu kadar basit ve sanatsal bir olgu benim için. Sabırla, emekle, zamanla vuran her bir dalgada şekilllenip, renklenen deniz kabukları kadar, yalın, kendine has, istisnasız özellikte nesnelerdir deniz kabukları. Çocukken ne çok severdim deniz kabuklarını. Bende ki de laf; sanki şimdi daha az seviyormuşum gibi. Ah şu deniz kabuklarının dili olsa… Güneşin değdiği her varlık ayrı bir özel, ayrı bir güzel gözümde. Onunla parlayan taşlar bile, yıldızlar kadar narin ve merak uyandırıcıdır benim için. Karanlığa hapsolmuş hayatlar, güneşin onları kucaklayacak zamanı sabırsızlıkla beklemekte ve gizemini sürdürmekte.Güneş, bir anlık dokunuşuyla hayatın çehresini sarıp sarmalıyor ve ustalıkla onu güzelleştiriyor. Kendi varlığının ayrılmaz bir parçası olan ışık demetlerini, yüzlerce, binlerce nesnenin, ve en güzeli de zeytin ağaçlarının onun ışıklarıyla can bulan yapraklarının boşlukta oluşturduğu renkli ışık şölenini keyifle izliyor adeta.
Toskana´daki zeytin ağaçlarını hayal ediyorum…
İtalyan tenor Andrea Bocelli, Güneş’in dokunuşuyla ışıklanan zeytin ağaçlarının ve üzüm bağlarının çevrelediği bir çiftlikte doğması ve çocukluk yıllarını burada geçirmesi nedeniyle Güneş’in doğada yarattığı mucizelere âşina bir sanatçı. Doğuştan glakom hastası olması ve görme yeteneğinin diğer akranları kadar gelişmemesi engel olmamış onun için etrafında oyun oynayıp şarkılar söylediği zeytinliklerde saklanan mucizeleri görmesine. Küçük Andrea Bocelli, 12 yaşındayken bir kaza geçiriyor ve zaten kısıtlı olan görme yeteneğini tamamen yitiriyor. Küçük bir çocuğun, üstelik de İtalya’nın Toskana Bölgesi’ndeki bir çiftlikte, doğanın mucizevi güzellikleriyle iç içe yaşayan bir çocuğun sonsuz bir karanlığın içinde yaşamak zorunda olduğunu görmek çok acı verici olmalıdır diye düşünüyorum.
İç gözümüzün her daim açık olması dileğiyle….