TSKB Üzerine Gündem Dışı Konuşma
Oğuz Oyan
(Türkiye Büyük Millet Meclisi genel Kurul Tutanağı/ 24. Dönem, 3. Yasama Yılı, 56. Birleşim, 23 Ocak 2013 Çarşamba)
Gündem dışı ikinci söz, Tarım Satış Kooperatifleri Birliklerinin güçlüklerinin değerlendirilmesi hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Oğuz Oyan´a aittir. (CHP sıralarından alkışlar)
OĞUZ OYAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tarım Satış Kooperatif Birlikleri 2000 yılında çıkan 4572 sayılı Yasa´ya tabiler ve bu yasa, bilindiği gibi, Dünya Bankası´nın tezgâhından geçerek hazırlanmış bir yasaydı. Ne yazık ki iktidarınız süresince, on bir yıldır da bu yasaya dokunulmadı. Oysa bu yasa ömrünü çoktan tamamladı. Türkiye´nin bağımsız tarım politikalarına ihtiyacı var.
Neden zor durumda TSKB´ler? Çünkü bir kere, çok ciddi birikmiş borçları var. Bu birikmiş borçları, özellikle, Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu´na yani devlete. Bir başka borç birikimi de bankalara. Esas şu anki zorlukların birinci nedeni bu. İkinci nedeni, ürün alımı yapmakta ve aldıkları ürünün bedellerini ödemekte zorlanıyorlar. Çünkü bir yandan borç baskısı, bir yandan da yeterli kaynak, kredi bulamama baskısı yüzünden iş göremez hâldeler.
Bakın, bu DFİF borçları ile ilgili size örnek vereyim: Şu an, 16 birliğin toplam 1 milyar 42 milyon civarında bir DFİF borcu var. Aslında bunun çıkışı, başlangıcı 2000 yılından sonra 250 milyonluk bir kredi açılmasıyla başlamıştı DFİF üzerinden ve bu sürekli döndü. Şu sanılmasın: Yani 250 milyon anapara, gerisi faiz. Bundan ibaret değil, faiz çok daha yüksek. Çünkü sürekli olarak ödemeler var ve bu borç kendini yeniden üretmekte. Mesela, şu an, TARİŞ Zeytinyağının DFİF´e 169 milyon borcu gözüküyor, bunun 104 milyonu faiz. TARİŞ Üzüm Birliğinin 165 milyon borcu gözüküyor DFİF´e; bunun, 111 milyonu faiz. Ama aslında burada gözüken bu 50-60 milyonluk anaparalar yanıltıcı. Neden yanıltıcı? Çünkü 2005 yılından itibaren birliklerin borçlarını faizleri de içine katarak kapitalize etme dönemi başladı. Bu kapitalizasyon dediğimiz -tıpkı kapitülasyon gibi- aslında sanki hiç ödeme yapılmamış izlenimi vermekte. TARİŞ Üzüm Birliğinden örnek vereyim: Şimdiye kadar 128 milyon lira para ödemiş, toplam kullandığı kredi 135 milyon yani aslında kalması gereken borcu 7 milyon olması gerekirken şu an 165 milyonluk borcu gözüküyor. Dolayısıyla, bunun yani her yıl yeniden kapitalize etme üzerinden bu borçların yükseltilmesinin birliklerin belini büktüğünü, dolayısıyla bu bilanço bozulmasına neden olan bu borçlar nedeniyle birliklerin kamu ya da özel bankalardan kredi alırken çok ciddi anlamda ya yüksek faizlere mahkûm oldukları ya da yeterli krediye bulamadıkları gibi bir sonuçla karşı karşıyayız. Birliklerin ürün teminatları kabul edilmiyor bankalar tarafından, bunların gayrimenkulleri de teminat olarak yetersiz kalıyor.
Dolayısıyla değerli arkadaşlarım, birçok kurum görevini, işlevini yapamaz durumda. O zaman niçin esnaf için olduğu gibi Kredi Garanti Fonu gibi bir kredi olmasın, niçin devlet DFİF mekanizmasını gerçekten bir ürün teminatı üzerinden düşük faizlerle yani sıfır faizle aslında doğrusu gerçekleştirmiyor olsun.
Değerli arkadaşlarım, bu durum, ortaya çıkan bu durum yani birliklerin görevlerini, işlevlerini yapamaz duruma gelmesi hem IMF Dünya Bankası politikalarının sonucudur hem de bu politikaları büyük bir azimle uygulayan iktidar partisinin, AKP´nin sorumluluğu nedeniyledir. Neden? Çünkü, 4572 sayılı Yasa´yı yenilemediler, olağanına bıraktılar, yürüsün gitsin birlikler çözülsün çöksüne bıraktılar, bağımsız tarım politikaları geliştirmediler, kooperatifçiliği desteklemeyi asla gündemlerine getirmediler, şov olsun diye kooperatifçileri topladılar ve tarım satış kooperatiflerinin vazgeçilmezliğini bir türlü anlayamadılar. Şimdi ne yapmalı, ne yapmalı? Anapara dâhil DFİF´lerin tasfiyesi gerekiyor. Ürün alımlarına mutlaka düşük faizle ya da sıfır faizle kredi getirilmesi gerekiyor. Tarım Kanunu´nun uygulanması yani tarıma yüzde 1 desteğin, millî gelire oranla yüzde 1 desteğin mutlaka yapılması ve fark ödeme sisteminin getirilmesi gerekiyor ve 4572 sayılı Yasa değişmeli. Bu konuda benim bir kanun teklifim var, her dönem, her yasama döneminde veriyorum, yeniden verdim, bunu mutlaka gündeme getirin ve tabii bağımsız tarım politikalarını da uygulamayı da birazcık aklınıza getirin.
Son olarak şunu söyleyeyim: Yarın İzmir´de, İzmir Büyükşehir Belediyesinin duruşması var. İzmir Büyükşehir Belediyesi üzerindeki siyasi baskıların, yargının bir silah olarak kullanılmasının yeni bir safhasını göreceğiz. Ben İktidara şunu söylüyorum: İzmir´den elinizi çekiniz çünkü İzmirliler´in buna karşılığı bugün çok daha sert olacaktır.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
(Türkiye Büyük Millet Meclisi genel Kurul Tutanağı/ 24. Dönem, 3. Yasama Yılı, 56. Birleşim, 23 Ocak 2013 Çarşamba)
Gündem dışı ikinci söz, Tarım Satış Kooperatifleri Birliklerinin güçlüklerinin değerlendirilmesi hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Oğuz Oyan´a aittir. (CHP sıralarından alkışlar)
OĞUZ OYAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tarım Satış Kooperatif Birlikleri 2000 yılında çıkan 4572 sayılı Yasa´ya tabiler ve bu yasa, bilindiği gibi, Dünya Bankası´nın tezgâhından geçerek hazırlanmış bir yasaydı. Ne yazık ki iktidarınız süresince, on bir yıldır da bu yasaya dokunulmadı. Oysa bu yasa ömrünü çoktan tamamladı. Türkiye´nin bağımsız tarım politikalarına ihtiyacı var.
Neden zor durumda TSKB´ler? Çünkü bir kere, çok ciddi birikmiş borçları var. Bu birikmiş borçları, özellikle, Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu´na yani devlete. Bir başka borç birikimi de bankalara. Esas şu anki zorlukların birinci nedeni bu. İkinci nedeni, ürün alımı yapmakta ve aldıkları ürünün bedellerini ödemekte zorlanıyorlar. Çünkü bir yandan borç baskısı, bir yandan da yeterli kaynak, kredi bulamama baskısı yüzünden iş göremez hâldeler.
Bakın, bu DFİF borçları ile ilgili size örnek vereyim: Şu an, 16 birliğin toplam 1 milyar 42 milyon civarında bir DFİF borcu var. Aslında bunun çıkışı, başlangıcı 2000 yılından sonra 250 milyonluk bir kredi açılmasıyla başlamıştı DFİF üzerinden ve bu sürekli döndü. Şu sanılmasın: Yani 250 milyon anapara, gerisi faiz. Bundan ibaret değil, faiz çok daha yüksek. Çünkü sürekli olarak ödemeler var ve bu borç kendini yeniden üretmekte. Mesela, şu an, TARİŞ Zeytinyağının DFİF´e 169 milyon borcu gözüküyor, bunun 104 milyonu faiz. TARİŞ Üzüm Birliğinin 165 milyon borcu gözüküyor DFİF´e; bunun, 111 milyonu faiz. Ama aslında burada gözüken bu 50-60 milyonluk anaparalar yanıltıcı. Neden yanıltıcı? Çünkü 2005 yılından itibaren birliklerin borçlarını faizleri de içine katarak kapitalize etme dönemi başladı. Bu kapitalizasyon dediğimiz -tıpkı kapitülasyon gibi- aslında sanki hiç ödeme yapılmamış izlenimi vermekte. TARİŞ Üzüm Birliğinden örnek vereyim: Şimdiye kadar 128 milyon lira para ödemiş, toplam kullandığı kredi 135 milyon yani aslında kalması gereken borcu 7 milyon olması gerekirken şu an 165 milyonluk borcu gözüküyor. Dolayısıyla, bunun yani her yıl yeniden kapitalize etme üzerinden bu borçların yükseltilmesinin birliklerin belini büktüğünü, dolayısıyla bu bilanço bozulmasına neden olan bu borçlar nedeniyle birliklerin kamu ya da özel bankalardan kredi alırken çok ciddi anlamda ya yüksek faizlere mahkûm oldukları ya da yeterli krediye bulamadıkları gibi bir sonuçla karşı karşıyayız. Birliklerin ürün teminatları kabul edilmiyor bankalar tarafından, bunların gayrimenkulleri de teminat olarak yetersiz kalıyor.
Dolayısıyla değerli arkadaşlarım, birçok kurum görevini, işlevini yapamaz durumda. O zaman niçin esnaf için olduğu gibi Kredi Garanti Fonu gibi bir kredi olmasın, niçin devlet DFİF mekanizmasını gerçekten bir ürün teminatı üzerinden düşük faizlerle yani sıfır faizle aslında doğrusu gerçekleştirmiyor olsun.
Değerli arkadaşlarım, bu durum, ortaya çıkan bu durum yani birliklerin görevlerini, işlevlerini yapamaz duruma gelmesi hem IMF Dünya Bankası politikalarının sonucudur hem de bu politikaları büyük bir azimle uygulayan iktidar partisinin, AKP´nin sorumluluğu nedeniyledir. Neden? Çünkü, 4572 sayılı Yasa´yı yenilemediler, olağanına bıraktılar, yürüsün gitsin birlikler çözülsün çöksüne bıraktılar, bağımsız tarım politikaları geliştirmediler, kooperatifçiliği desteklemeyi asla gündemlerine getirmediler, şov olsun diye kooperatifçileri topladılar ve tarım satış kooperatiflerinin vazgeçilmezliğini bir türlü anlayamadılar. Şimdi ne yapmalı, ne yapmalı? Anapara dâhil DFİF´lerin tasfiyesi gerekiyor. Ürün alımlarına mutlaka düşük faizle ya da sıfır faizle kredi getirilmesi gerekiyor. Tarım Kanunu´nun uygulanması yani tarıma yüzde 1 desteğin, millî gelire oranla yüzde 1 desteğin mutlaka yapılması ve fark ödeme sisteminin getirilmesi gerekiyor ve 4572 sayılı Yasa değişmeli. Bu konuda benim bir kanun teklifim var, her dönem, her yasama döneminde veriyorum, yeniden verdim, bunu mutlaka gündeme getirin ve tabii bağımsız tarım politikalarını da uygulamayı da birazcık aklınıza getirin.
Son olarak şunu söyleyeyim: Yarın İzmir´de, İzmir Büyükşehir Belediyesinin duruşması var. İzmir Büyükşehir Belediyesi üzerindeki siyasi baskıların, yargının bir silah olarak kullanılmasının yeni bir safhasını göreceğiz. Ben İktidara şunu söylüyorum: İzmir´den elinizi çekiniz çünkü İzmirliler´in buna karşılığı bugün çok daha sert olacaktır.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
TSKB Üzerine Gündem Dışı Konuşma
Oğuz Oyan
(Türkiye Büyük Millet Meclisi genel Kurul Tutanağı/ 24. Dönem, 3. Yasama Yılı, 56. Birleşim, 23 Ocak 2013 Çarşamba)
Gündem dışı ikinci söz, Tarım Satış Kooperatifleri Birliklerinin güçlüklerinin değerlendirilmesi hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Oğuz Oyan´a aittir. (CHP sıralarından alkışlar)
OĞUZ OYAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tarım Satış Kooperatif Birlikleri 2000 yılında çıkan 4572 sayılı Yasa´ya tabiler ve bu yasa, bilindiği gibi, Dünya Bankası´nın tezgâhından geçerek hazırlanmış bir yasaydı. Ne yazık ki iktidarınız süresince, on bir yıldır da bu yasaya dokunulmadı. Oysa bu yasa ömrünü çoktan tamamladı. Türkiye´nin bağımsız tarım politikalarına ihtiyacı var.
Neden zor durumda TSKB´ler? Çünkü bir kere, çok ciddi birikmiş borçları var. Bu birikmiş borçları, özellikle, Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu´na yani devlete. Bir başka borç birikimi de bankalara. Esas şu anki zorlukların birinci nedeni bu. İkinci nedeni, ürün alımı yapmakta ve aldıkları ürünün bedellerini ödemekte zorlanıyorlar. Çünkü bir yandan borç baskısı, bir yandan da yeterli kaynak, kredi bulamama baskısı yüzünden iş göremez hâldeler.
Bakın, bu DFİF borçları ile ilgili size örnek vereyim: Şu an, 16 birliğin toplam 1 milyar 42 milyon civarında bir DFİF borcu var. Aslında bunun çıkışı, başlangıcı 2000 yılından sonra 250 milyonluk bir kredi açılmasıyla başlamıştı DFİF üzerinden ve bu sürekli döndü. Şu sanılmasın: Yani 250 milyon anapara, gerisi faiz. Bundan ibaret değil, faiz çok daha yüksek. Çünkü sürekli olarak ödemeler var ve bu borç kendini yeniden üretmekte. Mesela, şu an, TARİŞ Zeytinyağının DFİF´e 169 milyon borcu gözüküyor, bunun 104 milyonu faiz. TARİŞ Üzüm Birliğinin 165 milyon borcu gözüküyor DFİF´e; bunun, 111 milyonu faiz. Ama aslında burada gözüken bu 50-60 milyonluk anaparalar yanıltıcı. Neden yanıltıcı? Çünkü 2005 yılından itibaren birliklerin borçlarını faizleri de içine katarak kapitalize etme dönemi başladı. Bu kapitalizasyon dediğimiz -tıpkı kapitülasyon gibi- aslında sanki hiç ödeme yapılmamış izlenimi vermekte. TARİŞ Üzüm Birliğinden örnek vereyim: Şimdiye kadar 128 milyon lira para ödemiş, toplam kullandığı kredi 135 milyon yani aslında kalması gereken borcu 7 milyon olması gerekirken şu an 165 milyonluk borcu gözüküyor. Dolayısıyla, bunun yani her yıl yeniden kapitalize etme üzerinden bu borçların yükseltilmesinin birliklerin belini büktüğünü, dolayısıyla bu bilanço bozulmasına neden olan bu borçlar nedeniyle birliklerin kamu ya da özel bankalardan kredi alırken çok ciddi anlamda ya yüksek faizlere mahkûm oldukları ya da yeterli krediye bulamadıkları gibi bir sonuçla karşı karşıyayız. Birliklerin ürün teminatları kabul edilmiyor bankalar tarafından, bunların gayrimenkulleri de teminat olarak yetersiz kalıyor.
Dolayısıyla değerli arkadaşlarım, birçok kurum görevini, işlevini yapamaz durumda. O zaman niçin esnaf için olduğu gibi Kredi Garanti Fonu gibi bir kredi olmasın, niçin devlet DFİF mekanizmasını gerçekten bir ürün teminatı üzerinden düşük faizlerle yani sıfır faizle aslında doğrusu gerçekleştirmiyor olsun.
Değerli arkadaşlarım, bu durum, ortaya çıkan bu durum yani birliklerin görevlerini, işlevlerini yapamaz duruma gelmesi hem IMF Dünya Bankası politikalarının sonucudur hem de bu politikaları büyük bir azimle uygulayan iktidar partisinin, AKP´nin sorumluluğu nedeniyledir. Neden? Çünkü, 4572 sayılı Yasa´yı yenilemediler, olağanına bıraktılar, yürüsün gitsin birlikler çözülsün çöksüne bıraktılar, bağımsız tarım politikaları geliştirmediler, kooperatifçiliği desteklemeyi asla gündemlerine getirmediler, şov olsun diye kooperatifçileri topladılar ve tarım satış kooperatiflerinin vazgeçilmezliğini bir türlü anlayamadılar. Şimdi ne yapmalı, ne yapmalı? Anapara dâhil DFİF´lerin tasfiyesi gerekiyor. Ürün alımlarına mutlaka düşük faizle ya da sıfır faizle kredi getirilmesi gerekiyor. Tarım Kanunu´nun uygulanması yani tarıma yüzde 1 desteğin, millî gelire oranla yüzde 1 desteğin mutlaka yapılması ve fark ödeme sisteminin getirilmesi gerekiyor ve 4572 sayılı Yasa değişmeli. Bu konuda benim bir kanun teklifim var, her dönem, her yasama döneminde veriyorum, yeniden verdim, bunu mutlaka gündeme getirin ve tabii bağımsız tarım politikalarını da uygulamayı da birazcık aklınıza getirin.
Son olarak şunu söyleyeyim: Yarın İzmir´de, İzmir Büyükşehir Belediyesinin duruşması var. İzmir Büyükşehir Belediyesi üzerindeki siyasi baskıların, yargının bir silah olarak kullanılmasının yeni bir safhasını göreceğiz. Ben İktidara şunu söylüyorum: İzmir´den elinizi çekiniz çünkü İzmirliler´in buna karşılığı bugün çok daha sert olacaktır.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.