SEVİNMEYİN DAHA ÖLMEDİM…

«Hiçbir hayat kadar şaşırtıcı değildir, tek teselli yazı hariç”.

Orhan Pamuk

Soğan kokan bir mutfaktayken siz hiç Turgut Özben’li, Selim Işık’lı, Hikmet Benol’lu, Süleyman Kargı’lı, Günseli’li ve Beyaz Mantolu Adam’lı bir sofra hayal eder misiniz? Ben çok ettim. Yazarlarına değil o karakterlere sormak isterim kafamdaki soruları bazen gün gelir. Onlar benim hep içimde yaşattığım, ara ara görüştüğüm dostlarım gibidir adeta. Kimi zaman «Türkiye’nin Ruhu’ndan”, kimi zaman hiç yazamadığımız roman karakterlerinden, gülünesi iç sıkıntılarımızdan, kimi zaman da elimizden alınan geleceklerimizden söz eder dururuz. Tutunamayanlar’ı anarız. Aramızdan 1977 yılında henüz 43 yaşındayken ayrılan Oğuz Atay’ı yadederiz. Edebiyat eleştirmenlerinin Türk edebiyatında modernist romanın öncüsü olarak nitelendirdikleri Oğuz Atay’ı… Eserlerinde farklı kurgu/biçim özellikleri kullanan Atay, farklı ontolojilerdeki gerçekliklerin çok katmanlı yazarıdır. Joyce’dan, Nabokov’dan, Dostoyevski’den izler taşır eserleri. Döneminin ilerisindeki yazarlardandır.

Herkesin farklıdır tutundukları hayatta. Kimisi çok sevdiği cüzdanına tutunur, kimisi hep içinde yaşattığı aşkına, kimisi nostaljiye tutunur bu anın gerçekliğinden kaçmak için okşar durur geçmişi, kimisi dostlarına tutunur, kimisi mağrur yalnızlığına… Peki ya hiçbir şeye tutunamayanlar? Onlar neyle avunurlar yaşamlarında? Kabul görmeyenlerin toplandığı bir yer var mıdır? Gerçek ile kurmacayı ne ayırır birbirinden? Bütün tutunamayanların, iç sıkıntısıyla ve sonsuz bir hüzün ile adeta bir «flaneur” gibi şehri tavaf edenlerin, yalnızların ve kaybolmuşların pusulasıdır Oğuz Atay.

1976 yılında beyin tümörü teşhisi konmuştur kendisine ve 13 Aralık 1977’de hayata veda etmiştir. Son gecesi ise şöyledir bazı kaynaklarca Atay’ın:

«Bir dostlarının evindedirler. Atay bir ara banyoya girer, uzunca bir süre çıkmaz, içerdekiler seslenirler. Atay, «sevinmeyin daha ölmedim” karşılığını verir. Sonra yine sessizlik, yine bir merak banyoya koşarlar. Bu defa ölmüştür. Yani son sözleridir, ‘sevinmeyin daha ölmedim’.”

Kaynakça: Aykut Tankuter. (1984). «Ölüme Tutunmuştur”, Sanat Olayı Dergisi, No:26, Temmuz,ss.15, Karacan Yayınları, İstanbul.

Bunları da sevebilirsiniz