Batı ülkeleri, gelişmekte olan ülkeler üzerinde en büyük baskıyı ‘İnsan Hakları’ üzerinden kurarlar.
Onlara göre; eşitlik, insan hakları, demokrasi ve özgürlük söz konusu olduğunda sadece kendileri konuşabilirler. Başka hiç kimse, hiçbir ülke onların bu kutsal(!) kavramlarına sahip çıkamaz.
Oysa durum hiç de onların iddia ettiği gibi değildir. Çünkü sömürgeci batı emperyalizmi için asıl olan kendi çıkarıdır. Emperyalist çıkarların olduğu yerde ne insan hakkı dinlerler, ne de başkasının özgürlüğünü.
****
Uluslararası Hak İhlalleri İzleme Merkezi (UHİM), insan hakları konusunda mangalda kül bırakmayan bu batı ülkelerinin sicillerini yazıya dökmüş. UHİM’in verilerinden yararlanarak bazı ülkelerin ihlal karnelerinden bir özet sunuyorum.
İsveç
Dünyaya ‘Nobel Barış Ödülü’nü dağıtan ülke İsveç!
Her türlü hukuksuzluğa karşı çıkan ülke İsveç!
Mutlu ve huzurlu insanların ülkesi İsveç….
Evet böyle sanıyorsunuz değil mi? Ama siz önce, bu ülkenin yapmış ve yapmakta olduğu insan hakları ihlallerini görün de öyle karar verin.
-Skan Diline yasak: Skanya, İsveç sınırları içinde, merkezi Malmö olan ve yaklaşık 1.5 milyon insanın yaşadığı bir bölge. Burada yaşayanlar etnik olarak farklı insanlar. Dilleri de İsveççe’den tamamen farklı. Ama gelin görün ki İsveç bu dili tanımıyor. Üstelik imza koyduğu uluslararası sözleşmelere karşı çıkarak bunun bir dil değil bir lehçe olduğunu iddia ediyor…Ve Skanca da yok olup gidiyor….
-KısırlaştırmaHarekatı: İsveç’te 1920 yılında bir merkez kurulmuş. Adı, İsveç Irksal Biyoloji Enstitüsü.
Amacı, İsveç halkının kalitesini yükseltmek!
Kurulan bu enstitü İsveç’i yönetenler üzerinde çok etkili olmuş. Ve İsveç yönetimi İsveç ırkını bozabilecek tehlikeleri(!) yok etmeye karar vermiş.
Bunun kolay yolunu da bulmuşlar: «Irkımızı bozabilecek olanları kısırlaştıralım!”
Irklarını bozan en büyük tehdit Tatar kızları olmalı ki, işe onlardan başlamışlar. Ama Çingeneler, homoseksüeller, geri zekalılar ve sakatlar da yeterince nasiplerini almışlar.
Sonuçta, 62 bin genç kadın ve erkek yumurtalarını İsveç Devleti’ne teslim etmiş…
Bu olay Nazi Almanya’sından sonra en büyük kısırlaştırma işlemiymiş…
-Samilere ve Çingenelere karşı küçültücü ve yok edici politikalar: Bugün bile sürmekte olan bu politikalar nedeniyle İsveçli Samiler ve Çingeneler büyük sıkıntılar çekmekteymiş…
Belçika
İşte size bir başka insan hakları savunucusu ülkenin karnesi daha…
-Ruanda Katliamı: Ruanda ve Burundi 1962 yılına kadar Belçika sömürgesiydi. Belçika Ruanda’da, nüfusun yüzde dokuzu olan Tutsi’leri tutmuş, yüzde doksanı olan Hutu’ları dışlamıştı. İşin kötüsü bu iki etnik grubu birbirine düşman etmişti.
Bağımsızlıkla birlikte iktidarı alan Hutu’lar hemen o yıllarda 100 bin Tutsi’yi öldürmüş, 160 binini de komşu Uganda’ya sürmüştü. Belçika’nın hazırladığı ortam nedeniyle birbirlerinden nefret eden Hutularla Tutsiler bu kez 1994 yılında çok büyük bir iç savaş başlattı. Bu iç savaşta, yüz günde tam 800 bin kişi katledildi…
Elbette Belçika sayesinde! Bir de Fransa ve ABD’nin garantörlüğü(!) altında…
-Kongo: Belçika sömürgeciliğinden nasibini alan ülkelerden biri… Halkın köleleştirildiği, doğal kaynaklarının Belçika tarafından talan edildiği şanssız ülkelerden…
-Göçmenlere kötü muamele ve İslamofobi de Belçika’nın sicilini bozan gerçeklerden bazıları.
ABD
Amerika kıtasındaki milyonlarca yerliye soykırım yapan ülke ABD…
Milyonlarca Afrikalıyı köleleştiren ülke ABD…
Her dönemde uyguladığı politikalarla, kendinden olmayanı düşman ilan eden ülke ABD…
Böyle bir ülkeden elbette insan hakları adına bir şeyler ummak sadece bir hayal…
1945- 1965 arasında, kapitalizmin ‘altın çağı’ ile dünyayı avucunun içine aldı…
Özgürlük, modernlik, zenginlik ve refahla özdeşleşen bir albeni yarattı dünya üzerinde…
Emperyalizmin tuzağını anlayıp uzak durmak isteyenlere de tehdit olarak komünizmi gösterdi. «İşte bak öcü orada. Gelmezsen seni yer!” diye korkuttu…
Truman doktrini ile saflarını sıklaştırdı, NATO ile perçinledi ve Marshall yardımı ile çocuklarımıza süt tozu dağıttı. Yani karnımızı doyurdu!
Gün geldi komünizm çöktü. Komünizm tehlikesi geçince de, yeni bir ‘şer güç’ yarattı. ‘Sıkı durun, İslam terörü geliyor’ dedi. İslam ve terör karşıtlığı zemininde birliği ve bütünlüğü (!) yeniden sağlamış oldu…
Oysa ki,
-Hiroşima ve Nagazaki’de yüz binleri öldürürken tırnağı bile sızlamadı…
-Ürettiği silahları PKK’ya gönderip binlerce askerimizi öldürtürken, ‘Valla benim haberim yok’ diye yalan söyledi…
-Nikaragua’da Sandinistleri öldürtürken, onlar Nikaragua düşmanı dedi…
-Şili’de Allende’yi devirip Diktatör Pinoche’i ülkenin başına bela ederken, sanki o değilmiş gibi ıslık çaldı…
-Yalan senaryolarla Irak’a müdahale edip en az bir milyon Iraklının ölümüne yol açarken, ‘Biz bunu Iraklılar için yaptık’ diyebildi…
-Guantanamo’da, Ebu Gureyb’de, Bagram’da işkence kampları kurup ölüm hücreleri oluşturdu…
Aslında insan hakları konusunda ABD’yi suçlamaya kimsenin hakkı yok sanırım.
Çünkü zaten, başkalarının hakkı diye bir şey yok ABD’nin literatüründe. Varsa yoksa Amerikalının hakkıdır geçerli olan!
Almanya
CIA’nın gizli cezaevlerinin olduğu ülke Almanya…
Hitler’in üstün ırk saçmalığının hala da ortalama Alman’ın kafasında var olduğu ülke Almanya…
İşkence aletlerini dünyada en çok üreten ve ihraç eden ülke Almanya…
Bırakalım 17 milyon Yahudi’nin, Çingene’nin, engellinin, homoseksüelin soykırıma uğratılmasını, bugün yapılmakta olanlar bile Almanya’nın karnesini yeterince kirletmeye yeter de artar bile…
2002 yılında Alman İçişleri Bakanı Otto Schilly «En iyi entegrasyon asimilasyondur” derken, yabancıya karşı hoşgörüsüzlüğün zirvesindeydi…
Türkleri asimile edemeyenlerin, onları Sollingen’de olduğu gibi katletmelerine şaşmamak gerekir…
«Ya asimile olacaksınız ya da ülkenize geri döneceksiniz. Bizi yeni Solingen’lere zorlamayın” diyen Almanya, hiç insan haklarından söz edebilir mi?
Fransa
Her platformda Türkiye’ye karşı çıkan bu ülkenin yakın geçmişi kirli mi kirli olaylarla dolu…
Cezayir Katliamı: Tam 132 yıl işgal altında tutmuş Cezayir’i. Ne zaman ki Cezayir bağımsızlık istemiş, olanlar olmuş…
Fransızlar özgürlük isteyen tam 1.5 milyon Cezayirliyi katletmişler.
Tunus İşgali: Tunus’ta da 78 yıl kalmışlar. Yine baskılar, yine katliam…
Ruanda Katliamı: Belçika işgali süresince Hutular ve Tutsiler birbirine düşman olmuşlardı. Ama bu düşmanlığın katliama dönüştüğü 1994’te pimi çeken iki ülke vardı. Fransa ve ABD…
Fransa’nın daha başka ayıpları da var elbette…
Çad’da, Burkina Faso’da, Moritanya’da, Vietnam’da…
Ülke içinde göçmenlere karşı ayrımcı politikaları da Avrupa’nın ortak ayıplarından bir başkası…
İngiltere
Gizli politikalar uygulayan, saman altından su yürüten stratejiler geliştiren ülke İngiltere…
İşgalcilikte ve sömürgecilikte öylesine ileri gitmiş ki, üzerinde güneşin batmadığı bir imparatorluk yaratmış…
İrlanda, Hindistan, Orta Doğu, Avustralya ve bazı Afrika ülkeleri İngiliz sömürgeciliğinin acısını yaşamışlar…
Avustralya denince akla Aborjinler, yani yerliler gelir!
Bir İngiliz sömürge yöneticisi, «Aborjin avlamak serbest” diyecek kadar insanlıktan çıkmış olabilir mi!
Hayvan avlar gibi insanları öldürdüler. Bu bir soykırım değildir de nedir?
Ülke içinde de İngiltere’nin karnesi iyi mi sanki?
Göçmenlere karşı ayrımcılık ve İslam fobisinin yanısıra, yıllarca sömürge ülkelerden yaptıkları çocuk ticareti bu ülke için kara lekeler değil mi?
****
UHİM’in listesinde İtalya, Danimarka, Hollanda, Portekiz de var.
İnsan hakları söz konusu olduğunda mangalda kül bırakmayanları yakından tanımak için bu kadarı bile yeter sanıyorum.