Hukuk Mu Dedin? Hadi Canım Sen De!

Aklı başında hukukçular, Türkiye’deki son yargı kararlarına ateş püskürüyorlar…

Hemen hepsi Balyoz davasından tutuklanmış ve milletvekili seçilmiş olan Mustafa Balbay, Mehmet Haberal ve Engin Alan’ın tahliye edilmemesini bir hukuk skandalı olarak tanımlıyorlar.

Bu karara en yumuşak yaklaşanlar bile, kararı verenleri suçlayan sözler kullanıyorlar. Örneğin AKP’li Ertuğrul Günay karar için, «Yasaya uygun olabilir ama hukuka uygun değil!” diyor…

Bakınız, bu üç tutuklunun tahliye talebini reddeden karar için ülkemizin ünlü hukukçuları neler söylüyorlar:

Prof. Dr. Metin Feyzioğlu (Ankara Barosu Başkanı): «Yüz binlerce oy almış ve milletvekili seçilmiş, milletin iradesini mecliste temsil etmekle görevlendirilmiş bir kişinin tutukluluğunu devam ettirmek hukuka ve vicdana aykırıdır. Milletvekili seçilmiş bir kişinin kaçacağından söz edebilmek için çok sağlam kaçma belirtilerinin olması gerekir.”

Doç. Dr. Ümit Kocasakal (İstanbul Barosu Başkanı): «Bu karar teknik açıdan yanlış. Bu mahkeme şimdi bu insanların hangi kaçma şüphesi ve hangi delilleri karartma şüphesini taşıdıklarını açıklamak zorunda. Geçmişte yargıya karşı her türlü sövmeyi yapan bu kişilerin bu tavırlarını anlayamıyorum.”

Prof. Dr. Hikmet Sami Türk (Eski Adalet Bakanı): «Karar hatalıdır. Milletvekili seçilen kişinin milleti temsil etmesi gerekir. Vekil seçilen insan nereye kaçabilir?”

Turgut Kazan (Avukat): «Bir kere hiç şaşırmadım. Çünkü özel yetkili mahkemeler budur. Özel yetkili mahkemeler kaldıkça kimsenin özgürlüğü ve güvenliği yoktur. Bu mahkemeler varken anayasa falan yapılamaz. En iyi yapacakları anayasa da işe yaramaz (…) AKP hükümeti bu durumdan sorumludur.”

****

Buralara gelmemiz öyle birden olmadı elbette.

Taa ilkokuldan alınarak özel ‘tedrisat’ ile yetiştirilen ve her türlü destekle farklı fakülteleri bitirenlerin artık işin başına geçişidir gördüklerimiz…

Biz, şimdi hukukçuları görüyoruz. Çünkü ülke olarak ve birey olarak şu anda canımızı en çok onlar yakıyorlar…

Oysa ki, böyle özel tedrisattan geçerek bir dünya görüşünün kulu olan başka nice makam sahibi var artık!

Ne valiler, kaymakamlar, emniyet müdürleri, genel müdürler, müsteşarlar var…

Onlar, ‘kendilerinden olmayan’ nice yurttaşımıza kan kusturuyorlar gözlerden uzakta!

Ne öğretmenler, doktorlar, polisler kendi iradelerini bir tarafa bırakıp, gelen talimat ya da göz işaretlerine uyarak veriyorlar kararlarını.

Elbette hakimlerin, savcıların ve yüksek mahkeme üyelerinin verdikleri kararlar, bir yerlerden talimatla olunca daha çok can yakıyor, daha çok konuşuluyor…

Akıl da, vicdan da kabul etmiyor böyle kararları…

Ama, lütfen söyleyin! Bir kişi iki-üç yıl içeride tutulur da, ‘hala deliller toplanamadı’ gibi gülünç bir gerekçeyle -üstelik milletvekili seçilmişken- tahliye talebi nasıl reddedilir?

Akıl da, vicdan da, tansiyon da nasıl isyan etmez böylesi bir yargıya?

****

Balbay’ın, Haberal’ın ve Alan’ın tahliye talebi reddedilince hemen aklıma 8 Haziran tarihli Cumhuriyet’te yer «Yargıya İnce Mesaj” başlıklı haber geldi.

Haber, Başbakan Erdoğan’ın 7 Haziran günü söylediklerine yer veriyor ve daha o günden, bugünkü duruma dikkati çekiyordu!

Erdoğan şöyle demiş: «Demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti içinde eğer hukuk bu işe (yani Balbay, Haberal ve Alan’ın aday olmasına) müsaade ediyorsa benim yapacağım bir şey yok. Ama seçilmiş olmaları onların parlamentoya geleceği anlamına gelmez. Burada yargının bu işe müsaade etmemesi gerekiyor”

Şimdi siz gelin de, Başbakan’ın masum olduğunu ve şimdiki kararları etkilemediğini söyleyin.

İnsana ‘hadi canım sen de!’ derler…

Bunları da sevebilirsiniz