Din ve Demokrasi: Endonezya Örneği

Bugünlerde uluslararası politikada yoğun bir gündem yaşanmakta. Özellikle NATO ülkelerinin Lizbon Zirvesi’nde füze kalkanı konusunda bir uzlaşmaya varmaları gündemin en önemli konusunu oluşturmakta. İç politikada ise gündemde her zamanki gibi pek çok konu bulunmakta. Bu tartışmaların başında zaman zaman alevlenen bazen de bir süreliğine arka plana itilen, ancak hiçbir zaman unutulmayan türban konusu yer alıyor. Genel seçimlerin yaklaşmasıyla beraber türban konusu da yine ön plana çıkmayı başardı. Hatta öyle ki, türbanın üniversitelerden sonra ilköğretimde de serbest olması gerektiği konusunda görüşler de ortalığa çıkmaya başladı. İktidar partisinin bu konudaki sessizliğini, AKP’nin de konuya sıcak baktığı şeklinde yorumlayanlar var. Yıllardır ülke gündeminden düşmeyen türban konusu sadece kılık kıyafet ya da öğrenim hakkı gibi konulara indirgenemez. Eğer amaç din ve ibadet özgürlüğü ise yapılan uygulamalar bunun tam tersinin gerçekleştirilmeye çalışıldığını göstermekte.

Dini Semboller ve Eşitlik

Türban dini bir semboldür ve diğer tüm semboller gibi belli bir siyasi görüşü temsil etmek amacıyla da kullanılabilir. Bu noktada hiçbir sorun yok. Ancak özellikle kamu hizmeti verenlerin bu tür sembolleri taşımaları (özellikle bu sembolleri taşımak sadece belli bir dini veya siyasi görüşe sahip olanlara verilmişse), daha baştan eşitlik ilkesini zedeleyebilir. Türkiye gibi pek çok din ve mezhebi bünyesinde barındıran ülkelerde bu aslında kamu hizmeti verenlerin kamu hizmetini alanlara karşı önyargılı bir tavır sergilemesine sebep olabilir. Türkiye’de kadın hastalara bakmayan erkek doktorlar ya da erkek hastalara bakmayan kadın doktorlar örneklerinin sıklıkla yaşanması, durumun ciddiyetini gözler önüne sermekte.
Bu noktada kamu hizmeti verenlerle alanlar arasında bir ayrım yapılmalı, bu hizmeti alanların bu tür sembolleri taşımalarına izin verilmeli denilebilir. Ancak bu semboller belirginliği, kamu hizmeti verenlerin yargısını her zaman etkileyebilir. Bu durum sadece kamu hizmeti verenlerin dini veya siyasi inanışına göre türban takan veya takmayanlara karşı önyargılı olmasını sonucunu doğurabilir. Yani eşitlik türban takanların ve takmayanların lehine veya aleyhine bozulabilir. Bu durumun ortaya çıkmamasını önlemek neredeyse imkansız. Özellikle ülkemizde sorunun oluşturduğu kamplaşma, hali hazırda vatandaşların eşitliği ilkesini tehdit edecek boyutlara ulaşmış durumda.

Bu konuda belirtilmesi gereken diğer bir önemli nokta ise, Türkiye’de yaşayan, diğer din ve mezheplere üye vatandaşların durumu. Yapılan tartışmalarda bu durum neredeyse hiç gündeme getirilmiyor. Örneğin daha Alevilerin bile varlığının yeni yeni kabullenilmekte olduğu ülkemizde Sünni müfredata sahip din dersleri zorunlu. Cemevleri gibi ibadet yerleri hala devlet desteğinden yoksun. Gayrimüslimler ise gözden uzak bir şekilde hayatlarına devam etmekteler. Gayrimüslimlerin sayılarının çok az olması, onların bu ülke vatandaşı olduklarını gerçeğini değiştirmiyor.

Endonezya Örneği

Türkiye’nin, altmış yılı aşan demokrasi deneyiminde dini özgürlükler konusunda bir arpa boyu yol alamadığı ortada. Dini özgürlüklerden anlaşılan sadece Sünni Müslümanların durumu. Diğer din ve mezhep üyeleri bu tabloda yer almıyor. Türban tartışması da bu farklılaşmayı ve eşitsizliği arttıracak bir yöne doğru ilerlemekte. Daha on bir yıl önce demokrasiye geçmiş olan Endonezya’daki durum Türkiye için ibret verici bir niteliğe sahip. Endonezya demokrasi ile 1999 yılında yapılan seçimlerle tanıştı ve nüfusunun yüzde 86’sı Müslümanlardan oluşmakta. İslam eğilimli partilerin siyasi arenada hiçbir etkinlikleri yok. Sadece sivil toplum kuruluşu niteliğine sahip iki İslami örgüt bulunmakta. Bu örgütler demokrasi yanlısı ve toplumun bütün kesimlerinin gelişimi için çalışmaktalar.

21 Kasım 2010 tarihli Milliyet gazetesinde yayımlanan bir habere göre, Endonezya’da Türkiye’deki Diyanet İşleri Bakanlığına benzer bir Din Bakanlığı var. Bu Bakanlığın ise İslam, Katoliklik, Protestanlık, Budizm, Hinduizm, Konfüçyanizm’i kapsayan altı alt kolu bulunmakta. Bakanlık, yukarıda belirtilen dinlere mensup vatandaşların ihtiyaçları ile ilgilenmekte ve hepsine aynı muameleyi göstermekte. Gene aynı habere göre, ülkede her dinin kutsal bayramları ulusal tatil olarak kabul ediliyor ve okullarda din dersi seçmeli olarak okutuluyor. Sonuç olarak, Endonezya demokratik deneyim açısından son derece yeni bir ülke olmasına rağmen, din konusunda Türkiye’den çok daha demokratik bir görünüme sahip.

Sonuç

Eğer türban tartışmalarından kasıt inanç özgürlüğü ise, gerçekleştirilmek istenen uygulamalar bunun tersini başlatacak nitelikte. Sadece belli bir dinin belli bir mezhebine tanınan özgürlük olarak algılanabilecek olan türban konusu, inanç ve din özgürlüğü sağlamaktan çok farklı din ve mezhepler arasındaki ayrımı daha da belirginleştirecektir. Şu anda yapılması gereken, din ve inanç özgürlüğü için yapılan çalışmaları toplumun tüm kesimlerini kapsayacak şekilde tekrar düzenlemek ve türban konusu da bu bütünün bir parçası olarak ele almaktır.

Bunları da sevebilirsiniz