CHP İzmir İl Başkanlığı’nca düzenlenen «Cumartesi Söyleşileri”nin üçüncüsü, 27 Kasım 2010 günü, Partinin il binasında gerçekleştirildi. «Cumhuriyetimizin 100. Yılı Eşiğinde Öğretmenlerimiz ve Sorunları” başlıklı söyleşinin konuşmacısı, Ege Üniversitesi, Fen Fakültesi, Astronomi Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Ömer Lütfü Değirmenci’ydi
2009 Martı’ndan bu yana, Eğitim- İş Sendikası’nın İzmir Şube Başkanlığını yürüten, CHP İzmir Bilim, Yönetim ve Kültür Platformu üyelerinden Değirmenci, sendika faaliyetleri sırasında edindiği izlenimleri ve konu üzerine yaptığı araştırmaları dinleyiciler ile paylaştı.
Değirmenci konuşmasının başında, cumhuriyetin ilk yıllarında Mustafa Kemal Atatürk’ün, Türk milletine özgü bir Milli Eğitim sistemini savunduğunu ve eğitim programlarının bu anlayışla oluşturulmasının gerekliliğini vurguladığını anımsattı. Atatürk’ün eğitime verdiği önemin bir göstergesi olarak, henüz savaş devam ederken Eğitim Şurası’nı topladığına değinen Değirmenci, köylü ile devlet arasındaki bağın bu yıllarda öğretmenler tarafından sağlandığını belirtti. Köylere Türk bayrağının öğretmenlerin ulaştırdığını, milli bilincin bu şekilde oluşturulduğunu dile getirdi.
Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda Milli eğitim teşkilatında 12.266 öğretmen, 361.514 öğrenci olduğunu belirten Değirmenci, günümüzde öğrenci, öğretmen ve yöneticilerden oluşan yapıda yaklaşık 16 milyon kişi olduğunu söyledi. Teşkilatın sorunlarının da bu sayı ile doğru orantılı olarak büyük olduğunu sözlerine ekledi.
Değirmenci Milli Eğitimle ilgili sorunları şu şekilde sıraladı;
– Ülkemizde yüksek nüfus artışı nedeniyle büyük bir okullaşma/eğitim alma sorunu bulunmaktadır. Her sene yaklaşık 1.300.000 öğrenci okula başlamaktadır. Bu da derslik ve okul problemlerine neden olmaktadır.
– Köyden kente göç nedeniyle köyler küçülmekte ve köy okulları kapanmaya başlamaktadır. Bu da taşımalı eğitime dönüşü beraberinde getirmektedir. Göç, henüz önüne geçilememiş bir olgu olduğu için, bu problemin çözümü için de bir girişimde bulunulamamaktadır.
– Eğitimde yapılan değişikliklerin sonuçları yaklaşık yirmi yıl sonra alındığı için, sistemde alt yapısı hazırlanmadan çok sık değişikliklere gidilmesi kayıp nesillerin oluşmasına neden olmaktadır. Bu nedenle ihtiyaçları karşılayan bir sistem oluşturulmalıdır.
Konuşmasında ülkemizdeki okuma oranının düşüklüğüne de değinen Değirmenci, bunun sebebi olarak, öğrencileri tembelliğe iten ve okuma- yazma alışkanlığı kazandırmayan sistemi gösterdi. Türkiye’deki okullarda nitelik olarak eksiklikler olduğunu belirterek, spor salonu, müzik odası, drama derslikleri, fen laboratuarları bulunmayan okulların çocukların gelişimi için yeterli olanakları sağlamadığını söyledi.
Değirmenci, öğretmenlerle ilgili kavramsal sorunların da olduğunu belirtti. Öğretmenlik mesleğini yürütenler eskiden «ülkü eri” olarak adlandırılırken, günümüzde bu meslek herkesin yapabileceği alelade bir mesleğe dönüşmüştür. Bu durum, formasyonla ilgili yapılan düzenlemelerin, fakültelerden mezun olan kişi sayısı ile atama yapılan öğretmen sayıları arasındaki büyük uçurumun bir sonucudur.
Öğretmenlerin; seminerler, planlar, raporlar, istatistikler gibi iş yüklerinin çok fazla olması, okullarda veliyi müşteri gibi gören liberal anlayışın hakimiyeti, yöneticilerin seçiminde yetenekten öte hemşehricilik gibi diğer etkenlerin bulunması, öğretmenlerin ekonomik problemleri, eğitim fakültesi mezunlarının uzun yıllar atama beklemeleri, öğretmen yetiştiren kurumların da kendi içinde bölünmeler yaşaması, öğretmenler arasında başöğretmen, uzman öğretmen, sözleşmeli öğretmen gibi ayrı haklara sahip bölünmeler ile çalışma barışının engellenmesi, eğitim sisteminde öğretmenlerin karşılaştığı önemli sorunlar olarak göze çarpmaktadır.
Dinleyicilerin deneyimlerini paylaşmalarıyla ve sorularıyla söyleşi daha interaktif bir hal aldı.
Değirmenci’nin konuşması sonunda söz alan ve değerli katkılarından dolayı teşekkürlerini sunan Platform Başkanı Prof. Dr. Engin Berber, bahsedilen sorunların ana başlığının küreselleşme olduğunun altını çizdi. Küreselleşmenin gelişmekte olan ülkeleri etkilediğini belirten Berber, mevcut hükümetin Milli Eğitim ve sağlık alanını, artık bir kamu hizmeti olarak görmediğini ve özelleştirmek için gerekli altyapıyı hazırladığını sözlerine ekledi.