Bill Clinton Mayıs 1997’de, «Yeni Bir Yüzyıl İçin Ulusal Güvenlik Stratejisi” adı verilen bir belge imzalamıştır. Belgenin özü, temeli ABD çıkarları olan ekonomik milliyetçiliğin gerekirse silah gücüyle dünyaya egemen kılınmasıdır.
Bu belgede şöyle denmektedir: «200 milyon varillik petrol rezerviyle Hazar Denizi Bölgesi (Türkmenistan, Kazakistan, Özbekistan, Kafkasya, İran, Irak’ın kuzeyi, Doğu ve Güneydoğu Anadolu) dünyanın artan enerji talebini karşılamada önemli bir rol oynamaya adaydır. Kendi petrol kaynaklarımız tükeneceğinden, bu bölgedeki kaynaklara ulaşmak ABD’nin yaşamsal çıkarlarından biridir”.
Büyük Ortadoğu Projesi
Fransa Yeşiller grubunun önemli liderlerinden biri olan Yves Cochet: «İnsani ve demokratik giysilere sokulan ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi, aslında bölgedeki tüm petrol musluklarına el koymaya yönelik bir girişimdir” diyerek, petrol kadar kullanımı, stoklanması ve nakliyesi kolay, kullanım alanları çeşitli bir başka sıvı keşfetmeye zaman kalmadığını, başka bir evrensel enerji kaynağına ilişkin yatırımların da on yıl içerisinde 100,000 milyar dolar civarında para gerektirdiğini, kısacası dünyayı bekleyen bir krizin kaçınılmaz olduğunu dile getirmiştir.
Bu geniş coğrafya, dünya enerji kaynaklarının çok büyük bir bölümüne sahiptir. Ve bu büyük bölgede farklı uluslar, kültürler, diller ve dinler yaşamaktadır. Bu alanlarda ABD ekseninde «düzen ve istikrar” kurmanın, dünya egemenliğini büyük bir dayanağa ve güvenceye kavuşturmak olarak algılanacağı aşikârdır.
Başta petrol olmak üzere doğal gaz ve su gibi yaşamsal öneme haiz maddelerin dünya pazarına çıkacak yollarının denetlenmesi, aynı zamanda olası rakip devlet veya devlet gruplarının önünün kesilmesi anlamına gelmektedir.
Şimdiden Irak petrolleri ve Afganistan’daki zengin uranyum kaynakları fiilen el değiştirmiş olup, bu gelişmenin dünya bor tuzlarının % 75’ine sahip olan Türkiye’yi de yakında ilgilendirdiği açıkça görülmektedir.
BOP’nin başka bir hedefi ise, küresel bir sömürü aracı olan doların mevcut hegemonyasını sürdürmektir.
Dünyanın kanıtlanmış doğal gaz rezervlerinin %34’ü Ortadoğu’dadır.
Petrol tüketimi 2020’de 119 milyon varil olacaktır.
Ortadoğu petrolünün kalitesi yüksektir ve maliyeti de ucuzdur.
Ortadoğu dünya petrol rezervlerinin % 69,6’sına sahiptir.
Geleceğin küresel petrol ihtiyacının karşılanabileceği ve bu maksatla üretimin arttırılabileceği tek bölge de Ortadoğu’dur.
Kuzey Amerika’nın 2025’e dek Ortadoğu’dan alacağı petrol % 85 artacak, bunun büyük bir kısmı ABD’de tüketilecektir.
2025’e kadar Avrupa’nın Ortadoğu’dan petrol alımı % 57, Japonya’nın % 50, Çin’in ise % 500 artacaktır.
ABD eksenli kapitalist bloğu, BOP türünden yeni senaryolara itebilecek dört temel tehdit söz konusudur.
1. Çağdaş tatminsiz bireyi arayış sürecinde, «İslami yönelişin adresini saptırmak”,
2. Dünya ekserisini ilgilendiren yoksul bölgelerin isyanı,
3. Kapitalizmin kendi içinde bulunduğu tatminsizlik,
4. Petrol ve su kaynaklarının güvenliğini garanti altına almak.
Kısaca ana amaç, Asya eksenli bir medeniyet başkaldırısının önünü kapatmaktır.
İslamı düşmanlaştırarak, çöken komünizm yerine ideolojik düşman olarak ikame etmek ve terör ile savaş adı altında İslam ile çatışarak, başta enerji kaynakları olmak üzere İslam coğrafyasının zenginliklerini kontrol etmektir. ABD için bu jeopolitik bir ihtiyaçtır.
Medeniyetler Çatışması
Pentagon’un baş stratejisti Anthony Cordesman’ın 18 Eylül 2006 tarihli incelemesi, ABD’nin jeostratejik gayretlerinin ve bu kapsamda medeniyetler çatışmasının nasıl gelişeceğine dair önemli ipuçları vermektedir.
Cordesman küresel terör ve savaş olarak tanımlanan medeniyetler çatışmasında, ABD’nin askeri yeteneklerinde yetersizlik ve stratejik hatalardan kaynaklanan başarısızlıklarını telafi etmek için yeni bir küresel strateji önermektedir. Bu strateji için hedef olarak suni ifratçılığı öne çıkarmakta, tehdit olarak adlandırdığı radikal İslamı yenilgiye uğratmak için savaşı İslam içindeki bir mezhep savaşına dönüştürmekte ve ABD’nin küresel çıkarlarını istemektedir.
Bu strateji BOP’ye yeni bir boyut getirmektedir. Samuel P. Hungtington tarafından kurgulanan medeniyetler çatışmasında çatışan taraflardan birisi olması planlanırken, jeostratejik yeteneklerindeki tehditler, bundan böyle ABD’nin kendisi dışındaki tarafları çatıştırarak jeopolitik amaçlarına ulaşmaya öncelik verebileceğini göstermektedir.
Türkiye Cumhuriyeti içinde gerçekleştirilmeye çalışılan Türk-Kürt, Sünni-Alevi, Laik-Anti laik çatışmalar ve TSK’yi yıpratmaya yönelik asılsız senaryolar, küresel jeopolitik amaçlar için medeniyetler çatışması içinde kurgulanmış büyük bir oyundur ve bu oyuna gelmemek gerekir.