Panajachel-Guatemala

Antigua’dan yola çıktıktan iki saat sonra Atitlan Gölü’nü yukarıdan görüyoruz ve manzara eşliğinde virajlı yollardan geçerek göl kıyısında yerleşmiş Panajachel’e geliyoruz. Kısaca Pana denen Panajachel, Antigua’dan sonra turistlerin en çok geldiği, kabile halinde Maya insanlarının yaşadığı doğal bir şehir. İspanyollar bu taraflara pek gelmediği için yerliler özelliklerini korumuş.

 

Göl kıyısındaki otelimiz Porta del Lago’ya yerleşiyoruz. Odamızın Atitlan Gölü manzaralı balkonundan, karşı tarafta Toliman ve arkasında Atitlan Volkanı, sağ tarafta San Pedro Volkanı görünüyor. Sahil boyunca, pek çok hediyelik eşya ve yiyecek tezgahının sıralandığı kalabalık bir yürüme yolu uzanıyor. Göle doğru uzanan tahta iskelelerde tekneler demirlemiş, birkaç gezinti teknesi gölde dolaşıyor. Her yerde geleneksel giysili Maya kökenli yerlileri görüyoruz.

Gün sonunda yerliler ve turistler seyir teraslarında toplanıp gün batımını izliyor, fotoğraf çekiyor. Sahildeki yol, merkeze doğru Santander Caddesi olarak devam ediyor. Şehrin ana caddesi olan Santander Caddesi üzerinde restoranlar, hediyelik eşya dükkanları, turizm büroları sıralanıyor.

Sabah kahvaltıdan sonra geleneksel Maya köylerinin bulunduğu Atitlan Gölü’nde, tekneyle önce San Juan La Laguna adlı köye gidiyoruz. Atitlan, suların arasında anlamına gelir. Yerel insanların deniz dediği Atitlan Gölü, 84.000 yıl önce volkan patlaması sonucu meydana gelen bir krater gölü olup, dünyanın en eski göllerinden biridir. 1560 metre rakımda yer alan gölün alanı 130 kilometrekare, derinliği 330 metre. Yazar Aldoux Huxley, burayı dünyadaki en güzel göl olarak tanımlamış. Orta Amerika’daki en derin göl olan bu gölün çevresinde, 3020 metre yüksekliğindeki San Pedro Volkanı, 3158 metre yüksekliğindeki Toliman Volkanı, 3537 metre yüksekliğindeki Atitlan Volkanı ve 12 köy yer alıyor. Dağların eteklerindeki köylerde yaşayan insanlar sadece deniz yolu ile ulaşım sağlıyor, kara yolu yokmuş. Gölde Xocomil fenomeni adı verilen bir doğa olayı gerçekleşiyor; Güneyden gelen sıcak su ve kuzeyden gelen soğuk su akıntıları gölde türbülans meydana getirdiği için göl gezintilerinin sabah saatlerinde yapılması tercih ediliyor. Köylerde yaşayanlar kahve, balıkçılık, dokuma ile geçimini sağlıyor; Maya etnik grupları kendi dillerini konuşuyor.

Tekne ile yarım saat yol aldıktan sonra San Juan La Laguna’nın iskelesine yanaşıyoruz. İskelede “Tz’utujiles Toprağı” yazan bir tabela bizi karşılıyor. Sahilde, 2010’da göldeki suların yükselmesiyle ağaçların su üzerinde kalmış olan kısımları göze çarpıyor. İskeleden çıkıyoruz, doğal boyalı kumaşlarıyla ünlü 7000 nüfuslu köyün, sağlı sollu butiklerin, resim-sanat galerinin sıralandığı ana caddesinden yokuş yukarı 300 metre kadar yürüyoruz. Yokuşun bitimindeki caddede bir dokuma atölyesine giriyor ve dokuma aşamaları ile ilgili bilgi alıyoruz. Bu el emeği dokuma örneklerinden alışveriş yaptıktan sonra tekneye dönüyoruz.

Gölde beş dakika yol aldıktan sonra San Pedro La Laguna adlı, daha büyük, 15.000 nüfuslu bir köye geliyoruz. 

San Pedro Volkanının eteklerinde yer alan bu köylerde Tzutujil denen Maya dili konuşuluyor. Panajachel’de konuşulan Maya dili ise Kaqchiquel. İskeleden çıkınca tuktuklara binerek kiliseye doğru yokuş yukarı epeyce yol alıyoruz.

Yerli motifleri taşıyan ve şehrin azizi St. Peter’e adanmış kilisenin 1800’lerde yapılan ilk hali yıkılmış, yerine 1990’da yenisi yapılmış. Bahçesinde, azizin elinde anahtar diğer tarafında horoz bulunan renkli bir heykeli bizi karşılıyor. Beyaz kilisenin ön cephesinde, kapının iki tarafında yükselen kırmızı kolonlar, arada sarı şeritler, daha dışta yeşil sarmallı kolonlar, aradaki nişlerdeki kırmızı çiçekler, kiliseye renkli ve farklı bir görünüm veriyor.

Kiliseden çıkınca arka tarafındaki pazar yerine yöneliyoruz, yerli kadınların çoğunlukta olduğu pazarda günlük hayatın akışına tanık oluyoruz. Kasabanın sokaklarında sarı, yeşil parlak renkli Chicken bus adı verilen otobüsleri görüyoruz. Yokuş aşağıya yürüyerek iskeleye doğru giderken yol üzerinde çok sayıdaki resim galerileri dikkati çekiyor. Yerel sanatçıların tablolarından almadan geçmiyoruz.

Sahildeki Chiles Latina adlı kafede, göl manzarasını yerel Gallo birası tadarak izliyoruz. Tekneyle Panajachel’e dönmemiz 10 dakika civarında sürüyor. Aracımızla 40 kilometre mesafedeki Chichicastenango’ya doğru yola koyuluyoruz. Tepelik alanlarda virajlı yoldan ilerleyerek 1.5 saat sonra Chichicastenango’ya geliyoruz. Ülkenin en büyük yerli pazarının kurulduğu Chichicastenango, yerlilerin yaşadığı, turist gruplarının pazar yerini görmek için mola verdiği bir nokta. Hava serin, dağlık bölgede 2000 metre rakımdayız. Dar sokaklardan yürüyerek, önünde pazar yeri kurulan kiliseye doğru gidiyoruz. Chichicastenango, yüzyıllar boyunca Guatemala’nın en önemli hazinelerinden birini gizlemiş, Guatemala’da yaşayan en büyük Maya topluluğu Quiche’lerin yazdığı Popol Vuh adlı kutsal kitabı buradaki kiliseye saklanmış. Pazar yerinin doğu tarafındaki, yerli ve Hristiyan özellikler taşıyan 1540 tarihli Santo Tomas Kilisesine geliyoruz. İspanyol öncesi tapınak platformunun üzerine inşa edilen dışı beyaz renkli kilisenin, tapınak kalıntısı merdivenlerinden çıkıyoruz. Katolik ve Şamanizm karışımı özelliği taşıyan bu kilisede ilginç ayinler yapılırmış.

Kilisenin önünde uzanan, sebze, meyve, el sanatları ürünleri satılan pazarı dolaşmaya başlıyoruz. Tam karşı tarafta, daha yeni görünümlü beyaz renkli El Calvario Kilisesi görülüyor.

Günlerden çarşamba ve pazar yeri pek sakin görünüyor. Perşembe ve pazar günleri asıl pazarın kurulduğunu ve çok kalabalık olduğunu öğreniyoruz. Chichicastanengo’dan yola çıktıktan yaklaşık üç saat sonra Antigua’ya geliyoruz. Gece Antigua’da konakladıktan sonra, sabah yolculuğumuz El Salvador’a doğru devam edecek.

Bunları da sevebilirsiniz