Ulusal Egemenlik ve Siyasi Zemin

Ulusal egemenlikten geriye ne kaldı?

Biliyorum can sıkıcı bir soru, ancak irdelenmeli…

Cumhuriyet, kurucu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ten sonra dönüşüm sürecine sokuldu.

Anadolu topraklarında bozguna uğrayan küresel sermayenin rövanş programı adım adım sürdürüldü.

Yıllarca iktidarlar kadar meclis muhalefetini de düzenleyen sermaye düzeni, AKP örgütüyle cumhuriyetin temelini sarstı, büyük ölçüde dönüştürdü.

Bağımsız Türkiye’den, küreselleşmenin güdümünde, tam bağımlı ülkeye uzanan bir süreç yaşadık.

Cumhuriyet devriminin karşıdevrime dönüşmesi, aşama aşama yürütüldü…

Kemalist diktatörlük” dediler, “Atatürk düzeni” dediler yıllarca. Hangi Kemalist düzen, hangi Atatürk!..

Yıllardır Atatürk’ün kurduğu kamucu, halkçı değil,  Batı’nın boyunduruğunda, emperyalizmle işbirliği yapan, dışa bağımlı iktidarlarla vahşi bir sömürü düzeni söz konusu oysa. 

Cumhuriyetin kuruluşundaki bağımsız tutum terk edildi. ABD’nin, NATO’nun işbirlikçileri yönetti ülkeyi. Buna karşın utanmadan sıkılmadan Atatürk’ü suçladılar.

Oysa iktidarların asker ve sivil bürokrasi, sahte Atatürkçülük kisvesiyle Atatürk devrimlerini, Cumhuriyet ilkelerini erozyona uğrattı yıllarca. 

Komünizmle mücadele adı altında, aydınlanmanın, solun, önü kesildi. Anımsayın, bugünkü şartları sağlayan, AKP iktidarının yolunu açan 12 Eylül darbesi ve cunta lideri Kenan Evren, Atatürk’ün adını ağzından düşürmüyordu, onun ilkelerini, değerlerini bozguna uğratırken.

***

İktidarın toplum mühendisliği adım adım yürütülüyor.

Sürece karşı çıkanlar, sorgulayanlar, eleştirenler psikolojik bir harekâtla yüz yüzeler.

Kimi yandaş, kimi liberal, dinci, dönek eski solcu, etnik ayrımcı AKP’nin akil adamları yıllardır sahnede.

Ulus devleti çözüp, emperyalizmin isteği doğrultusundaki yapılanmanın peşinde siyasal islamcısı, etnik ayrılıkçısı, NATO’cu demokratları, dönek solcuları,  neo liberalleri, iktidarda ya da muhalefette fark etmez, aynı projenin unsurları olarak değişik cephelerde çalışıyorlar.

Ulusal egemenliğin kuruluş sürecindeki kamucu yaklaşımlar çoktan terk edildi yerine iktidarı muhalefeti özelleştirmeyi, sermayeyi savunuyor var gücüyle.

***

Meclis muhalefetinin ana unsurlarının hali ortada.

Karanlığın aydınlanması için milyonların “umudu” olan parti, olan biten karşısında ne yapıyor, açık ve anlaşılır tavrı ne?

Genel başkan yardımcısı düzeyinde görev yapan kimi yöneticileri, Atatürk dönemini diktatörlük olarak nitelendirme cüretini gösteriyor, emperyalizmin projesine yol veriyor.

Her partinin listesi CIA elemanı FETÖ unsurlarıyla dolu. Bununla da kalmıyor, sözüm ona iktidar için genişlemek, farklı çevrelere uzanmak, yeni söylemler geliştirme zorunluluğunu savunuyor. Bu uğurda partinin temel fikirlerine, ilkelerine uymayan söylemler dile getiriliyor.

Cumhuriyetin ilkelerini ve değerlerini savunanlara yönelik suçlamaları parti içinde bile kullananlar var…Emeği savunan halkçı anlayış terk edilip, sermayenin talepleri, istekleri öne çıkıyor. 

Milletvekili listelerinde parti tabanının asla onaylamadığı isimlere yer veriliyor.

Giderek sağcılaşan, gericilerle işbirliği yapan bir kimliğe bürünüyor. Nihayetinde ulaşabilecekleri yer, Avrupa sosyal demokrasisi düzeyidir ki onların hali de ortada. Kapitalist emperyalist sistem batı ve Avrupa halkları için de çıkmaz bir sokaktır. Bu yolu seçen bütün uluslar ve halklar  küresel sistemin iflasının sonuçlarını yaşıyor bugün.

23 Nisan’la ulusal egemenliği taçlandıran günlerden bu karartılmış döneme, küresel sistemin iş birlikçileriyle gelindi. Ancak sistemin açmazı geniş kitlelere yayıldıkça gerçekler algılanıyor.

AKP iktidarı son perdeyi oynuyor. Kaybetmemek için yapmayacakları şey yok.

Ancak AKP  yandaşlığı, yolsuzluğu, yoksulluğu, pahalılığı, adaletsizliği ve çözümsüzlüğüyle siyasal İslamın da çare olmadığını gösterdi. Kuşkusuz toplum bundan bir sonuç çıkaracaktır. Tarikatları, vakıf ve cemaatleri, örgütleriyle siyasal islam çökmüştür.

Şimdi ulusal egemenliği gerçek anlamıyla yaşama geçirecek, anti emperyalist bir savaşla kazanılan cumhuriyetin yıkımını dönüştürüp kamucu, halkçı, emeği temel alan, Atatürk’ün bağımsızlık ilkesini öne çıkaran ve nihayetinde sosyalist düzene doğru ilerlemenin zamanıdır…

Bunları da sevebilirsiniz