“Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e Geçiş” Derken!

HDP İl Başkanı HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Tuncer Bakırhan kasım ayı sonunda yaptığı konuşmada, “Muhalefet, Kürtlerin oyunu alabilecek bir aday çıkarmak durumundadır. Peşinen söylüyorum, böyle bir tartışmamız yok henüz ama Mansur Yavaş veya ona benzeyen bir adaya asla ve kat’a oy vermeyiz” diyerek çok net bir mesaj verdi.

Açıklamanın önemli bulduğum ve açıklığa kavuşturulması gerektiğini düşündüğüm kısmı, “Muhalefet, Kürtlerin oyunu alabilecek bir aday çıkarmak durumundadır” şeklindeki, sözler.

Bu sözler çok önemli bir soruyu içerisinde barındırıyor. Aday olacak kişi, ne diyecek, ne yapacak da, Tuncer Bakırhan’ın ifadesiyle Kürtlerin oyunu alabilecek?

HDP’li Bakırhan’ın, bu sözleriyle gündeme gelen ve âmâsız, fakatsız yanıtlanması gerektiğini düşündüğüm bu sorunun yanıtı yani “Kürtlerin oyunu alabilecek” adayın niteliklerinin ne olduğu, aslında gizli saklı bir şey ya da sır değil. Yanıt, HDP sözcüleri tarafından çok uzun zamandır, üstelikte yüksek sesle dile getiriliyor.

Bahsettikleri şey, mevcut Anayasamızda değiştirilemez, değişmesi teklif dahi edilemez maddeler arasında yer alan devletin “üniter” niteliğinin, AB Yerel Yönetim Özerklik Şartının bütünüyle kabulünü olanaklı kılacak şekilde değiştirilmesi.

AKP iktidarının ilk gününden yani 2002 yılından itibaren dile getirdikleri, 2004 yılında AB’ye uyum denilerek Anayasanın 90. Maddesinde yapılan değişiklikle ciddi mesafe alsalar da bütünüyle halledemedikleri bir talep. Kökleri 12 Eylül ‘ün Başbakan Yardımcısı bunun sonucu olarak o dönem Bakanlar Kurulunca alınan tüm kararların ortak sorumlusu Turgut Özal’a dayanan, “yerel yönetimlerin güçlendirilmesi” adı altında sanki “devletin niteliğiyle” değil de, “demokrasiyle” ilgili bir konuymuş gibi sunulan, şekerle kaplanmış, zehirli elma.

12 Eylül günlerinden günümüze yaşanan süreci, 2017 tarihinde Odatv’de yayınlanan bir yazıda ayrıntılı olarak anlatmış, konunun 12 Eylül sonrası iktidara gelen/iktidar ortağı olan tüm partilerce nasıl ısıtılıp ısıtılıp, farklı bir şeymiş gibi toplumun önüne getirildiğini, ekonomik kriz ortamlarının, bu tür zehirli elmaları, topluma yutturmak için uygun ortam hazırladığını göstermeye çalışmıştım.

Bu yazı ekinde linkini sizlerle paylaştığım söz konusu yazıda da göreceğiniz üzere, bu konuda son 40 küsur yılda, gerektiğinde Anayasa çiğnenerek, gerektiğinde AB’ye girme havucu bahane edilerek çok ciddi mesafe alındı. Milliyetçisi, muhafazakarı, dincisi, solcusu, sosyal demokratı hep birlikte üniter devleti sulandırmak, yok etmek için elden gelen şey yapıldı.

Şimdi sıra geldi işi tamamlamaya yani, işin Anayasal yani üniter devlet boyutunu halletmeye.

Altılı Masa’nın, “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçiş” adı altında kamuoyuyla paylaştığı Anayasa değişikliği önerilerine bakıldığında, aranan çözümün bulunduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Masanın bulduğunu düşündüğüm çözüm, mevcut anayasamızın 90. Maddesine göre “kanun hükmünde” kabul edilen Uluslararası Anlaşmaların, “Anayasa hükmü” seviyesine çıkarılması. Mevcut Anayasa’nın, anayasa değişikliği için zorunlu kıldığı hukuki süreç işletilmeksizin, Anayasanın, uluslararası antlaşmalar yoluyla fiilen değiştirilebilir hale getirilmesi.

Bu nokta da kullanılacağını düşündüğüm Uluslararası Antlaşma ise 6’lı Masa üyeleri tarafından çekinceler kaldırılarak/koşulsuz onayının yapılacağı defalarca kamuoyuna açıklanmış olan Avrupa Yerel Yönetim Özerklik Şartı.

Bakalım, Anayasa hukukçuları bu konuda ne diyecekler.

Ahmet Müfit

Kaynakça:

https://www.veryansintv.com/hdpden-mansur-yavas-aciklamasi-asla-ve-kata-oy-vermeyiz/

https://www.odatv4.com/makale/belediyecilik-sistemi-alarm-veriyor-2212171200-129777

https://media.chp.org.tr/yayinlar/files/2022/11/28/1fa07d8b-9dff-4d4b-af63-c38f3c411169.pdf?tick=1669625848096

https://www.anayasa.gov.tr/tr/mevzuat/anayasa/

http://tbbdergisi.barobirlik.org.tr/m2007-70-320

Bunları da sevebilirsiniz