Kıtlık Gündemi…

 

 

Kovit 19 küresel ölçekte bir dizi sorun yarattı.

Bunlardan birisi de gıdaya erişim, beslenme ve bunlara bağlı olarak açlık krizi.

Gerçi son yıllarda bir çok çerçevede tartışılıyordu ama virüs salgını sorunu gündemin ilk sıralarına taşıdı.

Nisan ayına girdik. Kovit 19 bu hızla giderse üç beş ay sonra ciddi bir gıda sorunuyla karşılayacağız.

Şu anda geçen yılın ürünlerini tüketiyoruz. Eğer bunların yetiştirilme ve insanlara ulaştırma zincirinde kopukluk olursa ne yiyeceğiz, ne içeceğiz.

Tarım sektöründe tarladaki üretimden başlayarak ihracat boyutuna kadar uzanan bir süreçte yıllardır çalışan arkadaşım Kemal Berişler mart sonunda aradı.

Benim de üstünde düşündüğüm konuyu söyledi.

“Üç beş ay sonra be yiyeceğiz, nasıl besleneceğiz?”

İnsan yaşamının en temel gereksinimlerinden gıda konusu herkesi ilgilendiriyor kuşkusuz. Bu konuyu anımsatırkenKemal Berişler’ingörüşlerine yer vermek istiyorum:

 

“Değerli dostlarım, Hepinizden lütfen, biraz zamanınızı ayırarak aşağıda yazdıklarımı dikkatle okumanızı ve bu konudaki görüşlerinizi bildirmenizi rica ediyorum:


İçinden geçtiğimiz kaotik, karmaşa -Korona- günleri bir biçimde hepimizi etkiliyor, yaşam biçimlerimizi altüst edip değiştirecek ölçüde, damgalayıcı vurgularla bizleri alıştığımız ‘konforlu’ dünyamızdan bambaşka bir ortama sürüklüyor.


Geleceğimizi de belirsizleştiren bir labirente girdik ve tanımsız bir geleceğe doğru, tüm yerküreyle birlikte, yürüyoruz. Buradaki belirsizlik vurgusu, insanın en önemli sığınma limanı olan ‘tarifli yaşamlar’ lüksünü paramparça ediyor. Zor günler bunlar…

Ancak bu günlerin günceldeki belirsizliğinden çok daha önemli olan şey, geleceğin tanım zorunluluğu ve bu tanımlar içerisindeki önceliği alan yaşamın sürdürülebilirliğinin ilk koşulu olan beslenme sorununun üzerine, bu gün neler yaptığımızdır.

Şu anda öncelikli gibi görünen konular kolonya/tuvalet kağıdı ikilemi üzerinden sürdürülürken ve yaşam güvenliğinin kritik olgusu olarak ellerin dikkatlice yıkanmasından, akşamları sağlık çalışanlarının alkışlanmasından başlayıp, gece yarıları ölen ve kalan sayılarının twitter üzerinden yayımlanmasına uzanan bir eksende sürüyor,

Ancak şu anda yaşadığımız bir müthiş olanağın ne yazık ki yeterince farkında değiliz. Her gün haberlerini izleyerek şaşırdığımız ve ama belki aynı zamanda failleri olduğumuz süpermarket yağmalamalarının özellikle taze/kuru/dondurulmuş/konserve sebzeler reyonlarının ertesi günü tekrar rafların yeniden doldurulmuş olmasının müthiş keyfini ve ayrıcalığını yaşamaktayız, fakat bu olanağın tüm bu ürünlerin, bundan 5-6-7 ay önce, üretici kardeşlerimizin emeklerinin sonucunda orada bulunabildiğinin ayırdında değiliz.

Eğer bu gün , şu andan tezi yok, derhal gerekli önlemler alınmazsa bundan iki-üç ay sonra ne yazık ki rafların aynı hızla doldurulabilmesinin bu koşullarda mümkün olamayacağı bir duruma doğru ve hızla ilerliyoruz.


İçinde bulunduğumuz şu günler önümüzdeki yaz-sonbahar sezonunun ürünlerinin ekim-dikim, hazırlık günleridir ve ne yazık ki , görebildiğim kadarıyla toplumumuzun en aşağısından, en yukarısına kadar hiç kimse bu olayın hiç bir şekilde ayırdında değildir. Bu konuda hiç kimse, sofralarına gelen her türlü ürünün, bir kesim insan tarafından ve olağanüstü bir çabayla üretildiğinin ne yazık ki, farkında bile değildir. Bu ürünleri üretmekte olanlar; tohumundan , fidesine, ekiminden bakımına, hasadından, işlenmesine , nakliyesine , dağıtımına, pazarlanmasına kadar koskoca bir sistemi sessiz sedasız , son derece mütevazi bir şekilde yürütmekte/sürdürmekte olan insanlardır ve en az bu yazıyı okumakta olanlar kadar CORONAVİRÜS ün tehdidine maruzdurlar.

Şimdi eğer şu andan tezi yok bu konu, tüm toplumumuzun, en altından en üstüne kadar, gündemine, en az sağlık sorunları/hastane problemleri/kolonya/sabun/


Bu arada da özellikle ülkemizde olmak üzere, yöneticiler, şimdilik sadece güncel sağlık önlemleri ve arka arkaya sıralanan, insanların yüreklerini daraltan ve nereye kadar süreceği bilinmeyen aralıksız yasak emirleriyle süreci yönetmeye çalışmaktalar. Geniş kitlelerde zaten var olan güvensizlik ve korku/panik duygularını daha da körükleyecek şekilde belirsiz bir kapalılıkta ve şeffaflıktan uzak tanımsız bir yöntem sürdürmekteler, üstelik de bu yöntemlerinin nasıl oluyorsa pek de beğenmekteler.


Bu gün içerisinde, gıda üretiminin, kısa vadede bir kaosa ve kıtlık sendromuna dönüşmeksizin sürdürülmesine ilişkin önerilerimi ve çağrılarımı yazacağım.


Tüm organizmaların en birincil gereksinmeleri olan enerjilerini temin ettiği yaşamsal girdileri olan, gıda temininin, bir aksama olmaksızın nasıl sürdürüleceği sorununu derhal gündemimizin en ön sırasına almamız gerekmektedir.


Bu gün itibariyle tükettiğimiz her şey, en çok bir yıl önceden ilgili toplumsal katmanlar; tarım işçileri, tohum, gübre, ilaç üreticileri, tarım makineleri üreticileri, tamircileri, su düzenekleri üreticileri, kurucuları, her düzeyde nakliyeciler, ambalaj üreticileri, gıda sanayicileri, dağıtım kanalları, çiftçiler, hayvan besleyicileri vb. gibi pek çok bileşenin bir tür eko-sistem oluşturarak ve tüm sorunlarına ve yönetim politikalarının en az 30-40 yıllık sistemi ihmal ve hatta kasıtlı ihmallerine ve dünyadaki hakim ülke ve tarım tekellerinin ağır ve akıl almaz olumsuz yönlendirmelerine rağmen hala mutfaklarınıza kadar gelebilmektedir.



Şimdilik bir süre daha bunları bulabileceğinizi ilan eden yetkililer stoklarımızda bir sorun olmadığını ilan etmektedirler. Umalım öyle olsun.

Sorunun Tespiti ve Ne Yapılmalı; 1.Önümüzdeki yaz döneminin her türlü sebze ürünlerinin şu anda tohumları temin edilmiş ve gerek çiftçilerin kendi olanaklarıyla, gerekse fide işletmelerinde büyük çoğunluğuyla fideye dönüştürülmüştür.

  1. Arazilerin büyük bir çoğunluğu, Ege ve Akdeniz bölgelerinden başlamak üzere ekim, dikime geçtiğimiz aylarda hazır hale getirilmiştir ancak iç Anadolu, egenin ve Karadenizin iç kesimleri ve doğu Anadolu’da hala hazırlıklar sürüyor.

    3. Bakliyat, tahıl, soğan, patates sonbahar aylarında ekildi hasat bekleniyor durumdadır.

    4. Çok yıllık bitkilerde, meyvalarda hasat dönemine doğru ilerliyoruz.

    5. Sera tarımının yapıldığı yörelerin çoğunda sonbaharda dikilmiş tüm çeşitlerin hasadı sürmektedir ve haziran ortası itibariyle sona erecektir. Ege kıyıları, iç bölgeleri, Akdenizin yüksekleri, iç Anadolu ve karadenizdeki ve diğer bölgelerdeki yaz ve sonbahar ürünlerinin ekim dikim hazırlıkları henüz yapılmakta, ya da yapılacaktır.

    Genel durum budur: Bu verili durum altında gördüğümüz eğer koşullarda bir değişiklik olmazsa yaz aylarının başında yeni dönem ürünlerinde, bu günlerden başlamak üzere gerekli önlemler alınmayacak olunursa,ciddi temin güçlüklerinin başlayacağı bir sürece giriyoruz.

    BU SORUN HALKIMIZIN BESLENME SORUNUDUR TÜRKİYE BUNU AŞACAK GÜÇTEDİR, DENEYİM VE BİRİKİME SAHİPTİR…

    Öncelikli mesele durumun farkına varmak ve geniş platformlarda yapılması gerekenleri tartışarak paylaşmaktır. İçinden geçtiğimiz günler, espri, şaka, gırgır, siyasi düşmanlık, ayrımcılık, sen ben günleri değildir. Herkesin bu günleri HAYAT MEMAT meselesi olarak algılayıp, başta ülkeyi yönetenler olmak üzere, tüm halkımızın üzerine düşenleri layıkıyla yapacağına olan inancımı yinelemek istiyorum belki daha doğrusu inanmak istiyorum ve çağrımı yineliyorum.

    1. Tartışmamızı başlangıç olarak, genelde tek yıllık bitkilerle ve özel olarak da sebze grupları ve pirinç, patates, mısır gibi kitlesel tüketime konu ürünler üzerinde yoğunlaştırmak istiyorum: a. Tarım İşçileri I. Öncelikle tarlalarımızda çalışan Tarım İşçilerimizden başlamak isterim. Şu anda en acil olarak, dikime hazır fidelerimizin toprağa aktarılması aşamasındayız. Bu insanlar, genelde mahalli olarak ve dayıbaşılık denilen bir sistemle organize edilerek, yaşamlarını sürdürdükleri yerleşim yerlerinden, işin yapılacağı tarlalara muhtelif taşıma araçları ile taşınırlar.

    Bu durumda tüm bu işçi gruplarının öncelikle çalışmaya devamı gerekir ve ardından da bu insanların hem kendi sağlıkları hem de bulaştırma ajanı olma ihtimallerini göze alarak, işçiyi seçen ve işe yönlendirenler tarafından, evlerindeki sağlık koşullarının gözlenmesi, olası bulaşmaların yaşandığı mahallerde işçi seçimlerinde azami titizliğin gösterilmesi, taşıma koşulları, taşındıkları araçların dezenfeksiyonu, yemek sorunlarının en uygun koşullarda halledilebileceği şartların hazırlanması, çalışırken oluşacak temaslara ilişkin olarak her türlü hijyen malzemesinin kolaylıkla elde edilebilmesinin temini, bu grupların ve başlarındaki gerek çiftçi, gerekse işçi başların özel bir çalışma ile bilinçlendirilmesi hususunda tarım teşkilatlarımız tarafından gerekli eğitim çalışmalarının yapılması gibi ayrıntıları sıralayabiliriz.

    II. Tam bu günlerde, gerek önümüzdeki tarımsal faaliyetlerin sürdürülmesi, gerekse , hemen başlayacak çapalama, bakım vs gibi kültür işlemleri ve sonucunda hasat döneminde olgunlaşan ürünlerin toplanması sürecinde çalışmak üzere özellikle Doğudan gelecek ve ayrıca Suriye kökenli büyük gruplar halindeki işçilerle, yine dayı başları aracılığıyla anlaşmaların yapıldığı bir dönemi yaşıyoruz. Bu işçi grupları, bu günlerde Türkiye’nin, başta Ege olmak üzere, pek çok bölgesine taşınmak üzere, aileler halinde, bebelerden dedelere, yola çıkacaklardır ve çalışacakları yörelerde, son derece sağlıksız koşullarda 4-5 aylarını geçirecekleri çadır kentlerini kurarak, yerleşeceklerdir. Bu koşullarda, bu insanların istihdamı zorunluluğu yıllardır sürmektedir ve her hangi bir çözüm bulunamamıştır.

    Ancak içinde bulunduğumuz günlerin şartlarında, bu konuda gerek ulaşım, gerek yerleşim konularında derhal konunun tüm bileşenleriyle birlikte sürdürülebilir bir eylem programı yapılmalıdır. Ayrıca olası sokağa çıkma yasaklarında bu grupların seyahat imkanlarının mutlaka temini gerekir.

    b. Bu süreçte, en önemli unsur olan çiftçilerimizin bireysel karar aşamalarında şu anda ileride pazar koşullarının ne olacağı belirsizliğinin acilen yapılacak kesin ve güvenilir açıklamalarla giderilmesi ve çiftçilerimizi ekim dikimden vazgeçirecek bir ruh halinden uzaklaştırıcı, somut eylemlerin derhal planlanarak yürürlüğe konulması, bu meyanda:

    I. Çiftçilerin ihtiyaçları olan tüm girdilerde, gübre, mazot, ilaç, elektrik ve tohum vs. gibi kalemlerde derhal KDV sıfırlanmasına ve eğer var ise bu girdilerdeki ek vergilerin derhal kaldırılmasına

    II. Çiftçilerin kooperatif, banka, elektrik, su vs. borçlarını derhal ertelenmesine ve makul sürelere yayılarak ertelenmesine,

    III. Çiftçilerin yetiştirecekleri ürünlerin satın alınmasının devlet garantisi altında olacağının derhal açıklanmasına,

    IV. Olası sokağa çıkma yasakları halinde bu üretim sürecinin tüm bileşenlerinin , sağlık şartlarının azami düzeyde kollanmasına dair tedbirlerin de alınması koşuluyla serbest dolaşımlarına ilişkin olarak hiç bir bürokrasiye tabi olmadan belgelerinin oluşturulmasına,

    V. Tarımsal girdi temininde ve fiyatlarında özellikle son dönemdeki yükselen kurlar nedeniyle oluşmaya başlayan istikrarsızlığın derhal önlem alınarak giderilmesine,

    c. Çiftçilerimizle birlikte en büyük çabayı harcayan ve Türkiye’nin sanayi anlamında üretiminin hemen tümünü tedarik eden, kontratlı tarım anlaşmalarıyla ve çiftçilere yaptıkları maddi, ayni, ve eğitim destekleriyle realize eden, işleyen, pazarlayan, ihraç eden, dağıtan, stoklarını sağlayan her türlü işlenti yapan gıda üretim fabrikalarımızın;

    I. işçi temin ve uygun taşıma koşullarının sağlanmasında eğitim ve katkı gerekir,

    II. Bu fabrikaların zaten en yüksek düzeyde sürdürdükleri hijyen şartlarını gerek insan ilişkilerinde, gerekse ürün üretiminde oluşturmak için kullanacakları tüm malzemelerin bu günkü koşullardaki temin güçlükleri göze alındığında rahatlıkla sağlanabileceği bir ortam oluşturulması gerekir

    III. Bu fabrikalarda çalışan işçilerin ve tüm personelin SGK primlerinin sıfırlanarak elde edilecek kaynağın , hem işçilere daha yüksek ücret sağlamakta hem de yüksek hijyen koşullarını oluşturmak için kullanılmasını sağlamakta kullanılmalıdır.

    IV. Bu fabrikaların enerjileri kesiksiz olarak sağlanmalıdır ve enerji giderlerinde derhal ciddi indirimler yapılmalıdır.

    V. Buralara girdi temin eden ambalaj, palet, kasa, laboratuar malzemesi, analiz laboratuarları vs. gibi iş yerlerinin mutlak surette çalışır halde tutulması gerekir.

    VI. Tüm bu faaliyetlerin sürdürülebilmesini için gerek iç, gerekse dış nakliyelerin sağlıklı bir şekilde yürütülecek şekilde organizasyonlarının sağlanması gerekir.

    V. Üretimin sürdüğü koşullarda, dış pazarlara ulaşmakta doğabilecek aksamaların olması ve/veya ihracatın tamamen durması ihtimaline binaen firmaların ayakta kalabilmelerine olanak sağlayacak gerek vade, gerekse faizler açısından son derece uygun krediler sağlanması için ön hazırlıkların yapılması gerekir.

    VI. Tüm bu firmalara yetecek miktarlarda ateş ölçerlerin, maskelerin, dezenfektanların, eldivenlerin temini ve dağıtımının sağlanması gerekir.

    VII. Gerek bu fabrikaların organize ettiği tarımsal faaliyetlerin, gerekse diğer tüm ekim faaliyetlerinin fide teminini sağlayan firmaların desteklenmesi, nakliye olanaklarının temini gerekir.

    VIII. Bizler zaten derhal pozisyonlarımızı alıp Coronavirüse ilişkin işletme önlem paketlerimizi ve davranış kurallarımızı belirleyen normları hazırlayarak, gerek işçilerimize, gerekse sürekli personellerimize düzenli olarak eğitimlerimizi veriyoruz ve her türlü gerekli önlemlerimizi almış bulunuyoruz.

    Şu anda ilgili pek çok meslektaşlarımızla Türkiye ölçeğinde oluşturduğumuz gruplarda sorunu her boyutu ile izlemeye ve tartışmaya açtık ve tüm gayretimizle akıllarımızı birleştirmeye gayret ediyoruz. Katkısı olabilecek herkesin çekinmeksizin düşüncelerini bekliyorum.

    TÜRKİYE AÇ KALMASIN !!! TARLALARIMIZA, FABRİKALARIMIZA, TÜM ÇALIŞANLARIMIZA, İŞÇİLERİMİZE SAHİP ÇIKALIM !!! ÖNÜMÜZDEKİ SÜREÇTE ONLARI ALKIŞLAMAYA HAZIRLANALIM

 

Bunları da sevebilirsiniz

Bir cevap yazın