Analiz 108

AKP iktidarı, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi hazır, birikmiş ve kolay sağlanabilen kaynakları tükettikten sonra olağan olmayan zorlama da olsa yeni kaynak arayışı aşamasına girdi.

Kaynak sağlamanın en kolay, geniş kitleleri kısa sürede rahatsız etmeyecek yolu kamu mallarının satışı, iç ve dış borçlanmadır. Süreç özelleştirme borçlanma olarak 24 Ocak 1980 Kararları ile başladı. Karar alındığında kamunun geniş mal varlığı vardı. Ülkenin dış borcu 15 milyar ABD Doları dolayında, borç faizinin merkez yönetim giderleri içindeki payı ise yüzde üç düzeyinde idi.

Satış ve borçlanma AKP iktidarı ile hızlandı. 2018 yılına gelindiğinde dış borç stoku 460 milyar ABD Dolarına ulaşmış, merkezi yönetimin iç ve dış borç stoku tutarı 1 trilyon TL’yi aşmış, satılabilecek çok az kamu malı kalmış, sıra silah fabrikalarının satışına kadar gelmişti.

Ülke dünyanın en kırılgan ekonomileri arasına girdiğinden dış borçlanma zorlanmış, maliyeti artmış, güvenceler istenmeye başlanmıştı.

Bu koşullarda, zoraki de olsa varlık barışı, imar barışı, bedelli askerlik kaynak arayışının uygulamaları oldu. Ancak bulunan kaynaklar geçici, giderek büyüyen açıklar içinde yeterli olmadığından, özel sektör varlıklarının Hazine’ye, Varlık Fonuna devri bir süre kaynak ihtiyacını karşılayabilir. Aktarma sürecine Türkiye İş Bankası ile başlanması da amaca uygun olabilirdi. “CHP’nin hisseleri bedelsiz Hazine’ye aktarılıyor.” yaklaşımıyla, toplumun bir kesiminin CHP’ye alerjisinden de yararlanarak aktarmaya kamu desteği sağlanabilecekti.

CHP, aslında Atatürk’ün vasiyetini, iradesini yerine getirmekte bankadaki yüzde 28,09 oranında hisse karşılığı alınan kar payını aynen Türk Dil ve Tarih Kurumlarına aktarmaktadır.

CHP’nin Türkiye İş Bankasını yönlendirmesi, kredi kararlarında etkenliği de söz konusu olamaz. Bankanın sermayesinin yaklaşık yüzde 40’ı banka çalışanlarının kurduğu Munzam Sosyal Güvenlik ve Yardımlaşma Sandığı Vakfı’na aittir. Yönetim Kurulu’nda CHP temsilci bulundurmakla beraber çoğunluk Munzam Sandık Temsilcilerinden oluştuğundan banka kendi çalışanlarının, emeklilerinin temsilcileri tarafından yönetilmektedir.

CHP’nin bir vasiyeti yerine getirmesi, gelir elde etmemesi, banka yönetiminde etkili olmaması gerçeğine karşı kamuda “CHP banka kredilerini yönlendiriyor.” algısı yaratarak olası girişimi haklı gösterecek ortamı oluşturma girişimi başlamıştır. Hisselerin ilk aşamada Hazine’ye devri, devrin yasa ile gerçekleştirilmesiyle, “mümtaz” hukukçulardan fetva alınmasıyla da el koymanın haklılığı desteklenebilecektir.

Türkiye İş Bankası girişiminin ne gibi yararlar sağlayacağı sorgulanabilir. Bankanın yönetiminde Hazine’nin, Cumhurbaşkanlığı makamının ağırlığı duyulmaya başlandığında, bankanın kredileri kamu bankalarının kredilerinde olduğu gibi, direktifler doğrultusunda belli kişilere, kurumlara yönlendirilebilir.

Bankanın Türkiye Şişe ve Cam Fabrikası A.Ş., Türkiye Sınai Kalkınma Bankası başta olmak üzere önemli iştirakleri vardır. Türkiye İş Bankası kontrol altına alınarak iştiraklerin, özellikle TSKB’nin kredilerinin yönlendirilmesi olanağı elde edilir.

Türkiye İş Bankası hisse senetleri kısa bir zaman aralığıyla Varlık Fonu’na devredilerek, Varlık Fonu güçlendirilerek dış kredi bulma olanağı arttırılabilir. AKP iktidarı Osmanlı döneminde olduğu gibi dış kaynak bulmakta zorlanmakta, yüksek faiz yanı sıra teminat talepleri ile de karşılaşmaktadır.

Varlık Fonu gelirlerinin kredinin teminatını oluşturması dış kredi sağlanmasını kolaylaştırır. Temettü alınamayan, kullanımı kısıtlı satılamayan hisselerin Varlık Fonu’na devrinin bu bağlamda katkısı sorgulanabilir.

Vasiyet bir şekilde yasalarla, kararnamelerle delinmeye başlandığında geleceği tahmin etmek zorlaşacaktır. Gelecekte, işlevleri kalmadığı gerekçesiyle Türk Dil ve Tarih Kurumları tarihe karışabilir, hisse senetlerinin kullanım hakları da Hazine’ye geçebilir.

Türkiye İş Bankası’nın Hazine’nin Cumhurbaşkanlığı makamının denetimine girmesiyle, Atatürk’ün isminin bir kurumdan daha silinmesi de o amaca uygun olarak sağlanır.

Kaynak ihtiyacı arttığına göre, büyük tepki gelmemesi halinde Türkiye İş Bankası’nın Hazine’ye devri ile başlayan süreç büyük özel firmaları da kapsayarak yaygınlaşabilir. Ancak Hazine’ye devir sürecinin başlayabileceği öngörüsüyle özel firmalar yatırımlarını yurtdışına kaydırabilir. Hisselerin Hazine’ye devir girişiminin olabilecek bu tür olumsuz etkileri de göze alınmalıdır.

Analiz 108’e özel bir sonla;

yüreğinizden vicdan, aklınızdan aydınlık eksik olmasın.

Bunları da sevebilirsiniz