2018: Türkiye 68 i 52 Yaşında!

“68, Türkiye’nin bugün uygulamamız gereken devrimci programı üzerinde yükselen bir tarihsel zirvedir. 68’den kopan, sadece devrimcilikten değil, Türkiye’den de kopar; gericiliğin kucağına düşer.”

H. YALÇIN (1)

20. yüzyıldaki önemli kitlesel hareketlerden biri olan 1968 gençlik fırtınasının içinde bulunduğumuz 2018 yılında 50. yıldönümünü yaşaması, dünya çapında belirli ölçülerde konu edilmiş bulunuyor. Her Batı ülkesinde o ülkenin yaşanmışlığı olarak geçmişe dönüldü, kimi anılar tazelendi, hatta “nostaljik” kitaplar bile yayınlandı.

Biz de bu 1968 yılı belirli ölçüde hatırlandı diyebiliriz. Ama toplumu bu konuda tam olarak bilinçlendirme bakımından bir yarar sağlandığı ise söylenemez. Bu yüzden dagarcikturkiye.com’daki yılımızın son yazısını konuya ayırdık. Hem “Batı 68”ini, hem de “Türkiye 68”ini önemleri ve farklılıkları açısından ele alarak bu yuvarlak sayılı “yıldönümü”nü değerlendirmek istedik.

“68”, esas olarak Batı dünyasında kavramlaşmış durumda. Biz de gençlik hareketimizi Batı’da çok sözü edilerek yerleşmiş olan bu tarihle özdeşleştirdik, hatta onlar gibi aynı şekilde adlandırdık. Ve 1960 sonrası yükselen gençlik mücadelesine “68” demiştik.

Batı’nın 68’i

Peki, nedir 68? Evet 68, Batı’nın bir gençlik hareketidir. Hatta gençlikten başka bir kitlesi olmayan bir protesto hareketidir. Batı dünyasında baskılara karşı çıkmak, ayrımcılığa ve ırkçılığa direnmek, düzenin kalıpları dışına çıkarak özgürleşmek yönelimidir. Bunlara kapitalizmi beğenmeme de eklenmiştir. Çünkü Batı gençliği, refah toplumlarının kitlelerinin gençlik yıllarına özgü sorumsuz insan olma dönemini “değerlendirmiştir”.

Batı 68’inin kadın hakları konusunda da ileri bir anlayışın geliştiricisi olduğu biliniyor.

Ve bu yönlerde amaçlaşan eğilimler aynı zamanda dünya halklarının mücadelelerinden yana olmakla birleşmiştir. Küba Devrimi, uyandırdığı heyecanla gençlik arasında büyük bir sevecenlikle karşılanmıştır. 60 sonrasında dünyada en fazla yankı uyandırmış olan savaş, Amerikan emperyalizmine karşı yürütülen Vietnam halkının mücadelesiydi. Bütün dünyada ABD saldırganlığının protesto edildiği o süreçte Avrupa ve ABD gençliği bu mücadeleye destek verdi, dayanışma gösterdi. ABD emperyalizminin teşhirine hizmet eden bu etkinlikler dalga dalga yayıldı.

Küba’daki devrimciler ve Vietnam savaşı, sol görünümlü dünyanın tam bir desteğini aldığından, Sovyet bloku ve Çin Halk Cumhuriyeti, dünya kamuoyu gözünde sivrilmiş bu iki mücadelede taraf olduklarından, Batı’daki, 68 “solcu” olmuştur. Başta Che Guevara, Fidel Castro, Mao Zedung ve Ho Şi Minh olmak üzere dönemin bağımsızlıkçı ve sosyalist önderleri, 68’liler tarafından idolleştirilmiştir. Bununla birlikte bu önderlerin Batı gençliğince örnek alındıklarından söz edemiyoruz.

Böylece 68, Batı’da, efsaneleşmiştir, daha doğrusu efsaneleştirilmiş bir dönem haline getirilmiştir. “Che ve Mao modaları”, 68’le başlamıştı. Bu modaların içinde, örneğin, efsanevi Uzun Yürüyüş’ü dahil, Mao’nun büyük mücadelesinin nasıl yürütülmüş olduğu görünmez durumdaydı, hatta genel anlamıyla bunun üzerinde durulduğu ve yeterince bilinir hale getirildiği de söylenemez. Aynı şekilde, Küba’da Amerikan emperyalizmine karşı mücadelenin özellikleri ayrıntılar olarak kalmıştır. Önemli olan, sempatiyi göstermekten ibaret olan resimler, biçimlerdi.

Kaldı ki, Batı 68’i, anarşistler, Troçkistler, terörist solcular gibi çok çeşitli “sol” akımların da içinde bulunduğu ve etkili olduğu bir gelişme göstermiştir.

Batı’da gençliğin “milli bağımsızlık” diye bir sorunu yoktu. Bu eksiklik ve toplumsaldan çok kişisele dönük bakış, taleplerin somutlaşamamasında, hatta gereksiz ölçüde çeşitlenmesi, sulanması ve dağılmasında önemli bir rol oynamıştı. Üniversitelerden başlayan hareketlenme, ilk önceleri bütün Batı toplumlarında ilgi görür ve olumlulanırken, kısa bir süre içinde “sorumsuzca hareketler” izlenimini güçlendiren bir gelişme göstermiştir. Düzenin önlemleri de (baskılar, propaganda ve psikolojik savaş) bunlara eklenince, bütün Batı dünyasındaki 68 hareketleri üniversite gençliği içinde kitlesel özelliklerini kaybetmeye başlamış, kısa bir süre sonra da anılara hapsolmuş kalmıştır.

Batı 68’inin savaş karşıtlığı, ABD emperyalizminin Vietnam Savaşı dolayısıylaydı. Amerika’daki gençlik, ABD’nin Vietnam savaşına haklı olarak karşı çıkıyordu, emperyalizm hesabına savaşmak ve ABD saldırganlığına hizmet etmek istemiyorlardı. Bu anlamda barışçıydılar ve bundan antimilitarizm gelişti. Her türlü savaşa karşı çıkma eğilimleri bireysel temelde gelişti. Emperyalizmden kurtulmak için yürütülen bağımsızlık savaşları gölgelendi.

Amerikan emperyalizminin saldırı savaşlarına karşı olmak adına militarizme karşı mücadele öne çıkarıldı. Bunun kaçınılmaz sonuçlarından biri, vatan savunması olan emperyalizme karşı mücadelelerin, haklı savaşların da savunulur olmaktan çıkmasıydı.

68’in savaş karşıtlığı, daha o dönemde şiddeti yücelten anlayışlarla birleşmiş, “sevimli” görüntü de zedelenmeye başlamıştı. Arkasından Batı’daki gençlik hareketleri terörist gruplarca temsil edilir olmuştu.

Aynı şekilde, sosyalizmi savunmayan sol, Batı 68’ini içine aldı. Bunda Sovyetler Birliği’nin Çekoslovakya’yı işgalinin önemli bir payı vardı.

Sosyalizmden uzaklaşma, proletaryanın terkedilmesini, öncülüğün reddini doğurdu. Totalitarizme karşı olmak adı altında hiyerarşi düşmanlığı ve örgütsüzcülük yüceltildi.

Solu sol içinde eleştirme, emperyalizm ideolojisiyle yıpratılan solculuk, savunmaya çekildi, çaresizlik içinde girdi. Sol görünümlü solculuk, 68’e damga vurdu. Özgürlükçülük, barışçılık, çoğulculuk, kültürcülük, sorunun kendi olmaya başladı.

68 çerçevesinde Batı’daki en kapsamlı kitle mücadeleleri, Avrupa’dan çok ABD’dedir. 68, ABD’de daha köklü, daha etkili, daha uzun erimliydi.

Büyük bir baskılamanın Batı gençliğinin önemli ölçüde “aklını başına getirdiği”ni ileri sürmek yanlış olmaz. Batı’daki “68 önderleri”, (sayısal bakımdan ve az oranda tersi olmakla birlikte) ya düzen politikleşmesinin içinde yer almışlar, genel anlamda düzene uymuşlar ya da sıradanlaşmışlardır.

Saman alevi gibi parlayarak yayılan Batı 68’i bıçakla kesilircesine durdu, sonra anılarda kalmak üzere dağıldı gitti.

Her şeye rağmen Batı 68’i Amerikan emperyalizme önemli ölçüde darbe vurmuş, her Batı ülkesinde düzenin sorgulanmasına yol açmıştı.

Türkiye “68”i, 68 mi?

Türkiye 68’i, “küresel 68”in yerel bir örneği değildir, ondan önemli ölçüde farklıdır ve onun çok fazlasıdır. Batı 68’inin etkileyen havası Türkiye 68’ini de etkiledi, güçlenmesine ve yayılmasına katkıda bulundu. Ancak Türkiye 68’i, 1968 yılında değil, o yıldan önce başlamıştı. Türkiye 68’inin başlangıç yılı, 1965-66’dır.

27 Mayıs Devrimi sonrasında demokratikleşme Türkiye 68’inin yolunu açmıştır. Üniversitelerde öğrenimle ilgili talepler, Türkiye üzerinde ABD baskısı ile birleşince hareketlenme başlamıştır. İlk Fikir Kulüpleri 1965 yılında kurulmuş, kulüpler 1966 yılında federasyon halini almış ve önemli ölçüde kitleselleşmiştir.

NATO’ya ve ABD’ye karşı çıkışlar, milli bağımsızlık amacıyla sömürgeleşmenin bilince çıkması, antiemperyalist mitingler, hep 1966 yılındadır. Bu dönem, gençlik mücadelesinin akademik talepler ve eğitim sorunlarının üzerine çıkarak, aynı zamanda işçi ve köylü taleplerini de kapsayan bir anlayışa evrilmesi dönemidir. Gençlik, işçi ve köylü mücadelelerinin yanında yer almış, içine girmiştir.

Türkiye 68’inin dünya 68’inden ayrıldığı, ayrı olduğu, ilk nokta bu kronoloji ile ilgilidir. Türkiye 68’inin başlangıç yılı 1968 değildir.

Türkiye 68’inin doruk döneminin 68 yılı olması, yanıltıcı olmuştur.

Türkiye 68’i

Türkiye 68’i antiemperyalisttir. Türkiye 68’i, ülkemizin ABD bağımlılığına girmesine, ordumuzun NATO’da Batı’nın hizmetinde olmasına isyandı.

Türkiye 68’i toplumun sorunlarına duyarlıdır ve işçi-köylü haklarını savunmaktadır. Orta Çağ karanlığına savaş açmıştır. Sosyalizme açılmıştır, yayınlanmakta olan Marksist eserler okunmakta, tartışılmaktadır.

Türkiye 68’i Cumhuriyetçidir. Cumhuriyet bilinci, bugünkü gibi değildir, bugünkü kadar önde gözükmez, ancak Cumhuriyet sonuna kadar savunulmuştur. Atatürk hem mücadelelerin merkezindedir, hem de bağımsızlığın simgesidir.

Bilime, bilimcilere saygı, siyasete sosyalizme ilgi, bağımsızlığa düşkünlük, Atatürk’ü öğrenme ve araştırma, sorunları tartışmalar, yayınlar, sanata, okumaya, sinemaya-tiyatroya merak, düzeni ve sömürüyü eleştirme, 27 Mayıs’ın demokratik rüzgarı, antiemperyalizm; bunların hepsi bir aradadır.

Sonraki yıllarda 68, işçi ve köylü mücadeleleriyle tam olarak birleşti. Ve onları ilerletti. 15-16 Haziran’ın 68 dalgası ertesinde olması rastlantı değildir.

Türkiye 68’i ile Batı 68’i arasında bir başka önemli fark: Türkiye’de ideolojik ve siyasal tartışma, son derece canlı. Batı’da hedefler böyle şeyleri gerekli kılmıyor. Orada stratejiden çok taktikler önemli. Türkiye’de ve ezilen ülkelerde strateji her şeyin önünde. Bu yüzden ülkemizde MDD tartışması ve ayrışması oldu.

Temel farklardan biri; tarihe ihtiyaç duyma ve tarihe yapışmadır (Atatürk ve Kurtuluş Savaşı). Batı 68’inin dayandığı bir tarih yok.

“Ya istiklal, ya ölüm” denilen nokta, Batılı gençliğin taleplerinin teferruatlaştığı yerdir. Silahlı mücadele gerektiren yer, silahsız mücadele yürütülen yerden doğal olarak farklı olacaktır.

Türkiye 68’i saman alevi değil, uzun yanan, sönmezcesine yanan, durup durup parlayan ateştir.

Batı, Türkiye 68’ini farketmedi. Türkiye 68’i onun görmek istediği 68 değildi. Oysa bizdeki gençlik mücadelesi Türkiye toplumunun gerçek ihtiyaçlarına karşılık geliyordu.

Batı’da gençlik, ezilen dünya ülkelerinde gençlik birbirine benzemeyen özellikler gösterdi.

Türkiye’nin 68’i: ABD’nin Vietnam Savaşına karşı ama ordu düşmanlığı yok. Emperyalist savaş ve saldırganlığa karşı ama antimilitarist değil. Kurtuluş mücadelelerinden ve bağımsızlık savaşlarından yana.

Türkiye 68’inin havuzu, hayati, vazgeçilmez ve tartışılmaz çıkarların savunulduğu yer, taleplerin ve mücadelelerin somutlaştığı, sertleştiği yerdir.

Türkiye 68’i yürümeye devam ediyor.

“1968” Sonrasında Türkiye “68”i

1970’lerde Türkiye 68’i, hem kitlelerden kopma yönündeki gidişinden, hem de 68 gençlik hareketi üzerinde şiddetlenen baskı yüzünden meşru ve yasal zeminden uzaklaşmıştır. Şiddete ve teröre olumsuz bakılmaması ve bunlara yaklaşılması kitleler üzerindeki olumlu izlenimlerin zedelenmesine yol açmıştır. Kaldı ki, Türkiye 68’i, hem 12 Mart 1971 öncesinde başlatılmış olan, hem de 1971 Amerikancı askeri darbe sonrasında en yüksek düzeyde yürütülen baskı, karalama ve olumsuz propaganda kampanyaları yüzünden belirli ölçülerde olumsuzlaştı. Olumlu izlenim ve olumlu etkileri önemli ölçülerde kaybettiği gibi, aynı zamanda büyük bir siyasal ve ideolojik saldırıya uğramıştır.

Bugüne bakacak olursak, “50. yılı”nda “Türkiye 68”i, biraz da şaşırtıcı bir şekilde, 60’lı yılların Türkiye gençlik mücadelesinin devlet katında da meşrulaştığı bir dönem olmaya başlamıştır. (2)

İkinci bir nokta, Türkiye 68’inin bütün liderleri ve önemli önderleri toplumun ilgi alanındadır. 68 on yıllardır ara vermeksizin tartışılmaktadır.

Bunlardan çıkartacağımız sonuç, devrimci Türkiye 68’i yaşamaktadır. Bugünün TGB’si ve TaLeBe’si, Türkiye 68’inin devamıdır. Yalnız kuru bir devamlılık değil, ilerlemiş, gelişmiş, ders almış, derinleşmiş bir yeni 68’dir.

Çünkü Türkiye 68’inin programı bugün de geçerlidir.

Dipnotlar

1) Hasan Yalçın, “Çiviyazısı / 68’in Kenara Attıkları” (Aydınlık, sayı 564, 10 Mayıs 1998), 68’in Sırrı, Kaynak Yayınları, İstanbul 2005 içinde, s. 105.

2) Mustafa Solak, “Ders Kitabında ABD Tehdidi”, Teori, sayı 346, Kasım 2018, s. 81-82.

Yararlanılan Kaynaklar

Cüneyt Akalın, “Batıda 68: Liberal Arayışlardan Postmodernizme”, Teori, sayı 221, Haziran 2008, s. 21-31.

Cüneyt Akalın, Düşler ve Gerçekler / Tanıklarıyla Dünya’da ve Türkiye’de 68, Sarmal Yayınevi, İstanbul 1995.

68’den 98’e: Kapak (Korkut Boratav, Hasan Yalçın, Haşmet Atahan, Kamil Dede, Abdullah Yılmaz), Teori, sayı 101, Haziran 1998, s. 9-44.

68’in 30. Yılı / Dünya Gençlik ve Türkiye Sempozyumu, 68’liler Birliği Vakfı Yayınları, (?) 1998.

Hannah Arendt, Şiddet Üzerine / Seçme Eserler 6, İletişim, İstanbul 1997.

Dany Cohn-Bendit, Biz Devrimi Çok Sevmiştik, Afa Yayıncılık, İstanbul 1987.

Çağdaş Cengiz (der.), Şu Çılgın Gençler / TGB, Kaynak Yayınları, İstanbul 2016.

Oral Çalışlar, 68’ / Başkaldırının Yedi Rengi, Milliyet Yayınları, İstanbul 1988.

Aydın Demirer (der.), Gerçekçi Olun, İmkansızı İsteyin / ’68 Fransa, Metis Yayınları, İstanbul 1987.

Barbara ve John Ehrenreich, ’68 Öğrenci Ayaklanması / Uzun Yürüyüşün Kısa Baharı, Kıyı Yayınları, İstanbul 1987.

Alev Er, 47’liler 20 Yıl Sonra Başkaldırıyı Anlatıyor / Bir Uzun Yürüyüştü ’68, Afa Yayıncılık, İstanbul 1988.

Turhan Feyizoğlu, Deniz / Bir İsyancının İzleri, Ozan Yayıncılık, (?) 2005.

Atilla Keskin, Acılara Yenilmeyen Gülümseyişler / 12 Mart, Deniz, Yusuf, Hüseyin, İdamlar, Tekin Yayınevi, İstanbul 2008.

Erdal Öz, Gülünün Solduğu Akşam, Can Yayınları, İstanbul 1987.

Doğu Perinçek, Arkadaşım Deniz Gezmiş, Kaynak Yayınları, İstanbul 2012.

Doğu Perinçek, “FKF’den Dev-Genç’e Uzanan Pratiğin Teorik Mirası”, Teori, sayı 146, Mart 2002, s. 3-29.

THKP-C / Doğuşu ve İlk Eylemleri, Kaynak Yayınları, İstanbul 1987.

Hasan Yalçın, 68’in Sırrı, Kaynak Yayınları, İstanbul 2005.

Ali Yıldırım, Belgelerle FKF, Dev Genç (1965-1971), Yurt Kitap-Yayın, Ankara 1988.

Bunları da sevebilirsiniz