8 Mart Geride Kaldı, Mücadeleye Devam Mı?

“New York’ta bir dokuma fabrikası… Neredeyse 16 saati bulan çalışma süresi ve buna karşılık çok düşük ücret alan 40.000 işçi kadın, 8 Mart 1857’de bu koşulların böyle devam etmeyeceğini söylemek, eşit işten eşit ücret elde etmek ve 10 saatlik çalışma süresi talep etmek için grev başlattı. Ancak polisin fabrika yönetiminin desteğiyle işçilere saldırması ve işçileri fabrikaya kilitlemesinin ardından çıkan yangında fabrika önündeki barikatlardan kaçılamaması sebebiyle 129 işçi kadın yanarak can verdi. Takvimler 27 Ağustos 1910 tarihini gösterirken 2. Enternasyonal’e bağlı kadın toplantısında Clara Zetkin, dokuma fabrikası yangınında ölen işçi kadınlar anısına 8 Mart’ın Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak anılması önerisini getirdi ve öneri oy birliği ile kabul edildi.”

Emeğin, kadının dünya tarihindeki en acı deneyimlerinden biri olan 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü ülkemizde nasıl anılıyor? En çarpıcı örneklere sırayla bakalım: Kozmetik, ev ürünleri ve birçok mağazanın indirim kampanyaları başlatması… Size bedensel güzellik kıstasları ile kozmetik ürünleri dayatan firmalar bir günlüğüne büyük indirimler yapıp daha da güzel olmanıza destek mi verdi? Yüzünüzün her köşesine farklı bir fırça ile uygulayacağınız kusursuz makyaj tüyolarını artık yapabileceksiniz. Kazanım-1.

Peki ya o masum küçük ev aletleri(!) Kadını eve hapseden bütün teknoloji firmalarının reklamları bu hafta boyunca ekranlarda mıydı? Bu özel günde size hediye alınması için yine birbirinden iyi yemekler yapmanızı, bulaşık/çamaşır yıkamanızı, eşinizin gömleklerini ütülemenizi vb. sağlamak için son teknoloji ürünler mi piyasaya sürdü? Ev işleri artık daha kısa zaman alacak ve çocuklarınız okuldan, eşiniz ise işten gelmeden önce kişisel bakımınızı yapabileceksiniz. Kazanım-2.

Kadınların en büyük zaafı olarak gösterilen mücevher firmalarını unutmamak gerek. Sevginin ölçütü haline gelen pırlanta karatları… Dahası aldatılmanın, dayağın, sözlü ya da psikolojik şiddetin göz boyası haline getirilen ışıl ışıl takılarda da büyük kampanyalar mı yapıldı? Vurduğu yerde gül bitmeyen eşinizin aslında sizi ne kadar sevdiğini bu mücevher ile artık herkes görebilecek. Kazanım-3.

İş yerlerinde, sokaklarda dağıtılan o mis kokulu çiçeklere gelelim. Size iş görüşmenizde bekarsanız evlenmeyi düşünüp düşünmediğinizi; evliyseniz çocuk sahibi olmayı düşünüp düşünmediğinizi soran patronunuz, şirket politikanız bir günlüğüne kadın haklarına inanır mı oldu? Kadın erkek personel sayısındaki eşitsizliğe rağmen şanslı bir çalışansınız. Bu gün cinsiyet eşitsizliğiymiş, mobbing’miş, sizin yerinize terfi alan erkek çalışma arkadaşınızmış düşünmeden verimli bir gün geçirebileceksiniz. Kazanım-4.

Tüm bu kazanımları(!) farkındalık ile fırsata çeviren kadın arkadaşlarıma sözüm yok. Firmaların ve çoğu insanın hobi olarak kutladığı bu günde tabi ki akıllıca adımlar da atılabilir. Ancak tüm bu uygulamaların kapitalizme hizmet eden, kadın emeğini yücelten değil; aşağılayan nitelikte olduğunu vurgulamamız gerek.

Yıllar geçtikçe 8 Mart’ın bir anma töreninden daha çok, coşkuyla kutlanan bir törene dönüşmesinin yadsınamaz bir gerçek olduğuna inanıyorum. Çünkü işverene, ekonomik politikalara, sisteme karşı gelerek hak talep eden kadınların birlik ruhu meydanlarda oluşur. Kadın mücadelesinin tek beden, tek ruh olduğu anlardan biridir. Bu nedenle de emekçi kadınları yok edemezler. Bir kadın arkadaşımın cadı şapkasıyla katıldığı 8 Mart gece yürüyüşünde, taşıdığı dövizde belirttiği gibi “bizler yakamadığınız cadıların torunlarıyız!

Bu amaçla Türkiye’nin dört bir köşesinde eylemler gerçekleştirildi. Antalya, Ankara, Aydın, Balıkesir, Bursa, Eskişehir, Hatay, İzmir, İstanbul, Kayseri, Konya, Manisa, Mersin, Tekirdağ, Zonguldak ve daha birçok ilde feminist gece yürüyüşleri düzenlendi. Alanlarda bir araya gelen binlerce kadın yaratıcı dövizler, kostümler, sloganlar hazırlamıştı. İstanbul’da gerçekleştirilen yürüyüş görüntüleri yurtdışında dahi manşetlere taşındı. Ancak tüm bunlar birilerini o kadar korkutmuş olacak ki bir kısım ilde ise yürüyüşe izin verilmedi. Örneğin İzmir’de sokağın iki ucu polisler tarafından kapatılmış bir alanda toplanıldı. Çünkü bir ülke nüfusunun %50’si ses çıkarırsa, talep ederse ve bunun için harekete geçerse; başka bir dövizde belirttiğimiz gibi “dünya yerinden oynar, kadınlar özgür olsa…”

8 Mart’ın tarihi önemi, anlamı ve 2018 deneyimlerini paylaştıktan sonra asıl sorum: mücadeleye devam mı? Yani tam da 9 Mart tarihi itibariyle; okulda, evde, işte, sokakta düzenlenen tüm etkinliklerde kadın sorunları dile getirilmişken kadın mücadelesine devam ediyor muyuz? Çünkü maalesef ki tarihler gerçekleri değiştirmiyor.

Bir Türkiye gerçeği: Nevin Yıldırım ismini daha önceki yazılarımdan ya da gündemden hatırlıyor olabilirsiniz. Yıllarca cinsel taciz ve tecavüze maruz bırakılan bir kadın, sonunda köy meydanına attığı bir kesik baş ile manşetlere taşınmıştı. İşte bu kadının davası hala sürüyor ve müebbet hapis cezası kararıyla karşı karşıya. Bu adalet sisteminde takım elbise giyerek duruşmaya katılan bir erkek kadar cürmü yok ki iyi hal indirimi dahi uygulanmıyor. Ancak kadın örgütleri onun yanında, bizler onun yanındayız. Bu nedenle sadece Nevin Yıldırım için değil; tüm kadınlar için mücadeleye devam etmeliyiz. Ve biliyoruz yolumuz uzun, yolumuz dikenli…

*Yazıyla ilgili görseller web alıntısıdır.

Kaynaklar:

*https://www.evrensel.net/haber/346172/tarihi-ve-bugunu-ile-8-mart-bizim

*https://www.ntv.com.tr/kadina-siddet/nevin-yildirima-muebbet-hapis,Wo3TTMY0rU66nsFdXK0fhQ

Bunları da sevebilirsiniz

Bir cevap yazın

8 Mart Geride Kaldı, Mücadeleye Devam Mı?

“New York’ta bir dokuma fabrikası… Neredeyse 16 saati bulan çalışma süresi ve buna karşılık çok düşük ücret alan 40.000 işçi kadın, 8 Mart 1857’de bu koşulların böyle devam etmeyeceğini söylemek, eşit işten eşit ücret elde etmek ve 10 saatlik çalışma süresi talep etmek için grev başlattı. Ancak polisin fabrika yönetiminin desteğiyle işçilere saldırması ve işçileri fabrikaya kilitlemesinin ardından çıkan yangında fabrika önündeki barikatlardan kaçılamaması sebebiyle 129 işçi kadın yanarak can verdi. Takvimler 27 Ağustos 1910 tarihini gösterirken 2. Enternasyonal’e bağlı kadın toplantısında Clara Zetkin, dokuma fabrikası yangınında ölen işçi kadınlar anısına 8 Mart’ın Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak anılması önerisini getirdi ve öneri oy birliği ile kabul edildi.”

Emeğin, kadının dünya tarihindeki en acı deneyimlerinden biri olan 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü ülkemizde nasıl anılıyor? En çarpıcı örneklere sırayla bakalım: Kozmetik, ev ürünleri ve birçok mağazanın indirim kampanyaları başlatması… Size bedensel güzellik kıstasları ile kozmetik ürünleri dayatan firmalar bir günlüğüne büyük indirimler yapıp daha da güzel olmanıza destek mi verdi? Yüzünüzün her köşesine farklı bir fırça ile uygulayacağınız kusursuz makyaj tüyolarını artık yapabileceksiniz. Kazanım-1.

Peki ya o masum küçük ev aletleri(!) Kadını eve hapseden bütün teknoloji firmalarının reklamları bu hafta boyunca ekranlarda mıydı? Bu özel günde size hediye alınması için yine birbirinden iyi yemekler yapmanızı, bulaşık/çamaşır yıkamanızı, eşinizin gömleklerini ütülemenizi vb. sağlamak için son teknoloji ürünler mi piyasaya sürdü? Ev işleri artık daha kısa zaman alacak ve çocuklarınız okuldan, eşiniz ise işten gelmeden önce kişisel bakımınızı yapabileceksiniz. Kazanım-2.

Kadınların en büyük zaafı olarak gösterilen mücevher firmalarını unutmamak gerek. Sevginin ölçütü haline gelen pırlanta karatları… Dahası aldatılmanın, dayağın, sözlü ya da psikolojik şiddetin göz boyası haline getirilen ışıl ışıl takılarda da büyük kampanyalar mı yapıldı? Vurduğu yerde gül bitmeyen eşinizin aslında sizi ne kadar sevdiğini bu mücevher ile artık herkes görebilecek. Kazanım-3.

İş yerlerinde, sokaklarda dağıtılan o mis kokulu çiçeklere gelelim. Size iş görüşmenizde bekarsanız evlenmeyi düşünüp düşünmediğinizi; evliyseniz çocuk sahibi olmayı düşünüp düşünmediğinizi soran patronunuz, şirket politikanız bir günlüğüne kadın haklarına inanır mı oldu? Kadın erkek personel sayısındaki eşitsizliğe rağmen şanslı bir çalışansınız. Bu gün cinsiyet eşitsizliğiymiş, mobbing’miş, sizin yerinize terfi alan erkek çalışma arkadaşınızmış düşünmeden verimli bir gün geçirebileceksiniz. Kazanım-4.

Tüm bu kazanımları(!) farkındalık ile fırsata çeviren kadın arkadaşlarıma sözüm yok. Firmaların ve çoğu insanın hobi olarak kutladığı bu günde tabi ki akıllıca adımlar da atılabilir. Ancak tüm bu uygulamaların kapitalizme hizmet eden, kadın emeğini yücelten değil; aşağılayan nitelikte olduğunu vurgulamamız gerek.

Yıllar geçtikçe 8 Mart’ın bir anma töreninden daha çok, coşkuyla kutlanan bir törene dönüşmesinin yadsınamaz bir gerçek olduğuna inanıyorum. Çünkü işverene, ekonomik politikalara, sisteme karşı gelerek hak talep eden kadınların birlik ruhu meydanlarda oluşur. Kadın mücadelesinin tek beden, tek ruh olduğu anlardan biridir. Bu nedenle de emekçi kadınları yok edemezler. Bir kadın arkadaşımın cadı şapkasıyla katıldığı 8 Mart gece yürüyüşünde, taşıdığı dövizde belirttiği gibi “bizler yakamadığınız cadıların torunlarıyız!

Bu amaçla Türkiye’nin dört bir köşesinde eylemler gerçekleştirildi. Antalya, Ankara, Aydın, Balıkesir, Bursa, Eskişehir, Hatay, İzmir, İstanbul, Kayseri, Konya, Manisa, Mersin, Tekirdağ, Zonguldak ve daha birçok ilde feminist gece yürüyüşleri düzenlendi. Alanlarda bir araya gelen binlerce kadın yaratıcı dövizler, kostümler, sloganlar hazırlamıştı. İstanbul’da gerçekleştirilen yürüyüş görüntüleri yurtdışında dahi manşetlere taşındı. Ancak tüm bunlar birilerini o kadar korkutmuş olacak ki bir kısım ilde ise yürüyüşe izin verilmedi. Örneğin İzmir’de sokağın iki ucu polisler tarafından kapatılmış bir alanda toplanıldı. Çünkü bir ülke nüfusunun %50’si ses çıkarırsa, talep ederse ve bunun için harekete geçerse; başka bir dövizde belirttiğimiz gibi “dünya yerinden oynar, kadınlar özgür olsa…”

8 Mart’ın tarihi önemi, anlamı ve 2018 deneyimlerini paylaştıktan sonra asıl sorum: mücadeleye devam mı? Yani tam da 9 Mart tarihi itibariyle; okulda, evde, işte, sokakta düzenlenen tüm etkinliklerde kadın sorunları dile getirilmişken kadın mücadelesine devam ediyor muyuz? Çünkü maalesef ki tarihler gerçekleri değiştirmiyor.

Bir Türkiye gerçeği: Nevin Yıldırım ismini daha önceki yazılarımdan ya da gündemden hatırlıyor olabilirsiniz. Yıllarca cinsel taciz ve tecavüze maruz bırakılan bir kadın, sonunda köy meydanına attığı bir kesik baş ile manşetlere taşınmıştı. İşte bu kadının davası hala sürüyor ve müebbet hapis cezası kararıyla karşı karşıya. Bu adalet sisteminde takım elbise giyerek duruşmaya katılan bir erkek kadar cürmü yok ki iyi hal indirimi dahi uygulanmıyor. Ancak kadın örgütleri onun yanında, bizler onun yanındayız. Bu nedenle sadece Nevin Yıldırım için değil; tüm kadınlar için mücadeleye devam etmeliyiz. Ve biliyoruz yolumuz uzun, yolumuz dikenli…

*Yazıyla ilgili görseller web alıntısıdır.

Kaynaklar:

*https://www.evrensel.net/haber/346172/tarihi-ve-bugunu-ile-8-mart-bizim

*https://www.ntv.com.tr/kadina-siddet/nevin-yildirima-muebbet-hapis,Wo3TTMY0rU66nsFdXK0fhQ

Bunları da sevebilirsiniz

Bir cevap yazın