Bir yılı daha geride bırakıp, yeni bir seneye umutsuzca girerken ülkede ya da dünyada meydana gelen olayları değerlendirmek yerine, kendi hayatımda doğrudan ya da dolaylı olarak yaşadıklarımı ele almaya karar verdim. Bu nedenle farklı bir yazı olacak bu sefer; sayısal veriler olmayacak, resmi kurum ve kişi adları olmayacak. Mesele yalnızca kadın olmakla ilgili olacak…
Eğer ki kadınsanız, menstrüasyon dönemine ilk girdiğinizde ailenizdeki bir kadından yediğiniz tokat daha başlangıçtır. Bu durum okulda, işte, kafede ve evde pedinizi saklayarak, utana sıkıla geçilen koridorlarla devam eder. Alay konusu haline gelirsiniz, gel gitleriniz vardır mesela. Dahası kültürel norm ve önyargılarla kirli, pis, işlevsiz olarak görülürsünüz. “Örneğin İtalya’da regl olan bir kadın hamura dokunursa hamurun kabarmayacağından endişe ediliyor. Romanya’da regl olan bir kadının çiçeklere dokunması yasak çünkü çiçeğin çabucak kuruyup öleceğine inanılıyor. Aynı şekilde Japonya’da kadın şeflerin regl dönemlerinde mutfağa girmeleri pek istenen bir şey değil, çünkü bu dönemde şeflerin ağız tadının bozulduğu düşünülüyor .” ( http://bianet.org/biamag/toplumsal-cinsiyet/181999-hasta-degilim-regl-oldum ) Ve geçtiğimiz günlerde Nepal’de 15 yaşındaki bir kız çocuğu regl olduğu için sürgün edildiği barakada ölü bulunmuştu.
Eğer ki kadınsanız, okullaşma oranı, istihdam edilme oranı, siyasal temsil edilme oranı gibi bir çok alanda düşük rakamların sembolüsünüz. Her yıl yüzlerce yapılan anket ve istatistikler kadınların hak ve hizmetlere erişimde ne kadar düşük sayılara sahip olduğunu gösterse de değişen hiçbir şey olmamaktadır. Bu duruma son vermek için mücadele etmeye başlarsın; okur, yazar, sorgular ve ses çıkarırsın. Ama ilk mücadeleyi en yakınlarına karşı vermek zorundasındır. Senin için üzülen, endişe eden sevgiline, arkadaşlarına ve ailene “sadece kadın olduğum için maruz kaldığım haksızlıklara karşı benimle, yanımda olarak, sende mücadele etmelisin” iknasını sağlayamayacağını bile bile…
Eğer ki yalnız bir kadınsanız, evinize öyle elinizi kolunuzu sallaya sallaya istediğiniz saatte giremezsiniz. İstediğiniz saatte girmek konusunda inat ederseniz; ancak güvenliğinizden de endişe ediyorsanız, sizi arabayla bir erkek arkadaşınız bırakamaz. Hoş, o saatten sonra kadın arkadaşınız bıraksa da sonuç değişmez. Apartman görevlisi, ev sahibi, komşular, esnaf sokağın başında göründüğünüz anda sizi kontrol etmeye başlar. Diyelim ki eve uygun bulunan saatlerde girmeye karar verdiniz ve alışveriş yaptınız, poşetinizde öyle aleni alkol vb. taşıyamazsınız. Kızlı erkekli arkadaşlarınızı evinize davet ettiniz, kapınızı kapatana kadar gözetleniyorum hissi peşinizi bırakmaz. Arkadaşınızla yürüyorsanız, kahkaha atmak ya da yüksek sesle konuşmak kesinlikle hoş karşılanmaz. Mahalle baskısını iliklerinize kadar hissedersiniz.
Eğer ki kadınsanız, bir sokakta taciz edilme oranınız, o yolda günde gerçekleşen trafik kazası oranından daha yüksektir. Sizi baştan aşağı gözleriyle süzerek yanından geçen adam yüzünden ‘bende mi bir şey var?’ sorgulamasına düşersiniz. Bu sorgulamadan kendinizi kurtarsanız, öfke patlamasıyla ruh haliniz alt üst olur.
Eğer ki çalışan bir kadınsanız, çocuk ve yaşlı bakımı sorumluluğunuz nedeniyle 1-0 geride başlarsınız. Çocuğunuz hasta olur; izin almak için çırpınırsınız, çünkü kocanız izin almaz. Bu onun üstesinden gelebileceği bir iş değildir. Daha çocuğun bezini bile bir kere değiştirmemiştir. Aile büyüklerinden biri hasta olur; izin almak için çırpınırsınız, çünkü gelin ya da kız çocuğu olarak öncelikli sorumluluk sizindir. İş yerinde maruz kaldığınız psikolojik ya da fiziksel tacize ses çıkaramazsınız. Ekonomik olarak bağımlı olduğunuz bu işte işverenin, bir kadın olarak sizin lehinizde karar verme ihtimali çok düşüktür. Asıl şaşılacak nokta başınıza gelenleri yöneticinize anlatma gücünü kendinizde bulmanız olarak görülür. Çünkü Türkiye’de mobbing özellikle kadın işçilerin en temel sorunu iken, şikayet mekanizmalarına başvuru yok denecek kadar azdır.
Eğer ki hayatında erk olan bir kadınsanız, eşinden veya birlikte yaşadığı kişiden fiziksel şiddet gören her 4 kadından birisiniz zaten. Bu nedenle kadın cinayetleri haberlerinde yer almanız an meselesidir. Hayatındaki yok edici erkeği mazur görmeye çalışan kadınlar, toplumsal norm ve dayatmalar ile erkek şiddetini kabullenilmesi gereken bir olay sanmaya devam etmektedir. Bu kadınlar flört döneminde ya da evliliği süresinde fiziksel ya da psikolojik şiddete maruz kalmaya devam etmektedir. Dahası namus kıstası altından babası ya da erkek kardeşleri tarafından öldürülme ihtimalleri de vardır.
Tüm bunlar bir kadın olarak hiç birimizin yabancı olmadığı olaylardır. Bu nedenle 2017’de kadınları neler mi bekliyor? Kaybettiğimiz tüm kız kardeşlerimiz anısına mücadele dolu bir ömür…