İfşa etmek “gizli bir şeyi ortaya dökmek, açığa vurmak, yaymak, ilan etmek, afişe etmek, reklam etmek” (TDK) olarak tanımlanmıştır. Geleneksel Türk aile yapısında çok da uygulama bulamayan bu yöntem, gün geçtikçe kadın hareketinin vazgeçilmezi haline gelmekte. Çünkü taciz, şiddet gizli kalması gereken bir şey değildir! Ve kol kırılır yen içinde kalır öğretisiyle büyütülen kadınların artık canına tak etmiştir!
Fiziksel, cinsel, psikolojik vb. tüm şiddet türlerinde kadının mağdur olarak haberleştirilmesi, olayın asıl öznesini görünmez kılmaya devam ediyor. Şiddetin uygulayıcısı olan erkek (baba, koca, sevgili, partner, devlet) olayın gizli öznesi adeta. Çünkü kadın evinde, ilişkisinde, ailesinde yaşadığı her durumu gizlemeyi görev edinmiş halde. Oysaki bu fıtratımızda olan bir şey değil; aksine öğretilen ve toplum tarafından dayatılan bir şeydir. Nasıl mı?
En güvendiğin ailen der ki: “kocandır, sever de döver de…”
İlahiyat alanında bir profesör der ki: “kadın tahrik edici şekilde giyinmişse, erkek de kendini tutamadıysa suç ortaktır”
Seni korumakla görevli polis memuru der ki: “yuvanı yıkmaya değer mi?”
Suç olayını aydınlatmakla görevli emniyet müdürü der ki: “kızlarına sahip çıksalarmış…”
Koruyucu, önleyici tedbirleri almakla sorumlu devlet yetkilisi der ki: “kadına şiddet abartılıyor”, “kadın ile erkeği eşit konuma getiremezsin…”
Tüm bu söylemler şiddetin meşrulaştırılmasını sağlamaktadır. Bu algıyı televizyon, gazete ve birçok medya unsuru sürdürmektedir. Özellikle kadına yönelik şiddet haberlerinin görsellerinde kadın fotoğrafı kullanılması, şiddeti uygulayan erkeği gizlemektedir. Çünkü kadının mağdurlaştırılması ile vicdanlı haber yaptığını düşünen bir yapı ile karşı karşıyayız. Ayrıca okuyucunun trajediyi görme isteği ile güçsüz, zayıf, korkmuş, dayak yemiş kadın görselleri sürekli ekranda. Oysa suçlu erkeğin görüntüsünde, yüzü özenle kapatılıyor. Haber köşelerinde eylemi yapan değil; etkilenen gösterilmekte. Bu tamamen şiddeti meşrulaştırmanın bir diğer yöntemidir. Bu şekilde sistem bir yandan şunu öğretir: kadının başına bir şey gelirse ve bunu etrafa duyurursa o afişe olur; ancak erkek gizlenir. Bu nedenle evde, okulda, iş yerinde, sokakta başına bir şey gelen kadınlar susmaktadır. Eşine, dostuna durumu anlatmamakta, anlatamamaktadır. Şikayet edebileceği mercilere gitmemekte, gidememektedir.
“Bu sistem nereye kadar bu şekilde gidebilir?” dediğimiz anda kadınlar artık ses çıkarmaya başlamıştır. Çünkü gün artık şikayet etmenin, isyan etmenin ve ifşa etmenin günüdür! Daha önceki yazılarımda ayrıntılı olarak bahsettiğim (http://dagarcikturkiye.com/flort-siddeti-uygulayan-uygulanan-misiniz-hd-1001.html ) şiddet türlerinden birini yaşadığınızı düşündüğünüz an neler yapabilirsiniz? Başvuru yollarını çeşitlendirmeye devam edelim. Çünkü kadın dayanışması bunu gerektirir.
https://media.giphy.com/media/3oge7Ve0gmIOhJkhOg/giphy.gif
Üniversitelerin tacize karşı destek birimleri hızla kurulmaktadır. Eğer ki aşağıda isimleri bulunan üniversitelerin öğrencisi ya da mezunuysanız, yaşadığınız cinsiyet ayrımcılığı, şiddet ya da tacizi bu birime bildirebilirseniz. Başvurunuz incelendikten sonra, şikayette bulunduğunuz üniversitenin öğrencisi, hocası, personeli hakkında inceleme başlatılmaktadır. Bana göre bu birimlerin en hayati uygulaması “Kadının beyanı esastır” ilkesiyle hareket etmeleridir! Türkiye’deki hukuk sistemine emsal olmasını dilerim.
Ankara Üniversitesi- Cinsel Tacize Ve Cinsel Saldırıya Karşı Destek Birimi
Orta Doğu Teknik Üniversitesi- Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini Destekleme ve Cinsel Tacizi Önleme Birimi
Gazi Üniversitesi- Mobbing Birimi
Hacettepe Üniversitesi- Akademik Etik Kurulu
Dokuz Eylül Üniversitesi- Cinsel Tacize ve Saldırıya Karşı Destek Birimi
Ege Üniversitesi- Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini Destekleme Ve Cinsel Tacizi Önleme Birimi
İzmir Ekonomi Üniversitesi – Etik Komitesi
İstanbul Bilgi Üniversitesi- Cinsel Tacizi ve Saldırıyı Önleme Birimi
İstanbul Teknik Üniversitesi-Cinsel Taciz ve Ayrımcılığı Önleme Kurulu
Boğaziçi Üniversitesi – Üniversite Yaşamı Etik Kurulu
Mimar Sinan Üniversitesi- Cinsel İstismara Karşı Etik Komitesi
Sabancı Üniversitesi- Cinsel Tacize Karşı Önlem ve Destek Çalışmaları Komitesi
Koç Üniversitesi- Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Araştırma ve Uygulama Merkezi
Altınbaş Üniversitesi- Cinsel Tacize ve Cinsel Saldırıya Karşı Destek Birimi
Üsküdar Üniversitesi – Disiplin Kurulu
Okan Üniversitesi- Cinsel Tacize Karşı Önlem ve Destek Çalışmaları Komisyonu
Mustafa Kemal Üniversitesi – Etik Kurulu
Anadolu Üniversitesi- Psikolojik Taciz (Mobbing) Önleme Kurulu
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi- Cinsel Taciz Ve Cinsel Saldırıyla Mücadele Kurulu
Kadir Has Üniversitesi- Toplumsal Cinsiyete Dayalı Taciz, Cinsel Taciz ve Cinsel Saldırıyı Önleme Birimi
Doğu Akdeniz Üniversitesi- Cinsel Tacize ve Cinsel Saldırıya Karşı Destek Birimi
Atatürk Üniversitesi- Kadın Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi- Cinsel Tacize ve Cinsel Saldırıya Karşı Destek Birimi
Gebze Teknik Üniversitesi- Psikolojik Taciz (Mobbing) İle Mücadele Birimi
Gün geçtikçe kadınların seslerini duyurabilecekleri kurumlar, platformlar çoğalıyor. En dikkat çekicilerinden biri ise “Sen de Anlat!” web sitesidir (https://sendeanlat.harassmap.org/tr ). “HarassMap” olarak 2010 yılından itibaren Mısır’da etkin olan bu platform, Türkiye’de “Sen de Anlat” adıyla kuruldu.
“Sen de Anlat, kamusal alanda cinsel tacize ve/veya cinsel saldırıya maruz kalan veya tanık olanların yaşadıklarını paylaşabilecekleri, psikolojik ve hukuksal destek konusunda rehberlik yapan dijital bir paylaşım ve dayanışma platformu.”
Bu site aracılığıyla başınıza gelen taciz olayını isimsiz bir şekilde bildirebiliyorsunuz. Aynı zamanda bu tür bir olaya şahit olduysanız ya da bir başkası tarafından size aktarıldıysa bile olayın konumunu ve içeriğini paylaşabiliyorsunuz. Bu platform bir şikayet mekanizması değil; sesimizi duyurabileceğimiz, olayları ve kişileri ifşa edebileceğimiz bir yer. Bildirdiğimiz olaylarla sitedeki Türkiye haritasındaki sayılar her geçen gün artıyor. Ve isimsiz olarak paylaşılan hikayeleri okuduğunuzda karşınıza şöyle bir buton çıkıyor: “Yalnız değilsin/ Destekliyorum!” Bunun ne kadar önemli bir adım olduğunu tarif bile edemiyorum. Bir kadına lütfen ama lütfen “yalnız değilsin/ destekliyorum” deyin. Çünkü yaşadığı sözlü, fiziksel, cinsel ya da psikolojik şiddeti öncelikle kendi içinde bile seslendiremeyen bir kadının açılmasını sağlayabilmemiz için ilk adım yalnız olmadığını hissettirebilmemizdir.
“Sesimizi duyurmak” üzerinde bu kadar durmamın bir diğer nedeni, birçok çocuğun taciz/istismar durumunu adlandıramaması ya da kime söyleyebileceğini bilememesi gerçeğidir. Evet, bir çocuğun çıkaramadığı ses olmak zorundayız. Ama en önemlisi o çocuğa ses çıkarmayı öğretmek zorundayız. Bu yüzden lütfen ama lütfen çığlık atın. Avazınız çıktığı kadar çığlık atın. Çocukların kimsenin dokunamayacağı özel bölgelerini bilmelerini sağlayın. Genç bireylere flört döneminde gösterilen imtiyazların, sevgi belirtisi olmadığını anlatmaya çalışın. Telefonunu karıştırmanın, sosyal medya hesaplarının şifrelerini istemenin de bir şiddet türü olduğunu anlatın. Partneri tarafından yaptığı işin önemsenmemesinin, çalışmalarını dinlemeye bile tahammül edememesinin sosyal şiddet olduğunu açıklayın. Tüm bu karşıt tutumuna rağmen eski partneriniz, üzerinde çalıştığınız işin bir parçası olup, bir yerde karşınıza çıkar ise bunun da ısrarlı takip (stalking) olduğunun altını çizin.
*Yazıyla ilgili görseller web alıntısıdır.