Kadın neden hayır diyemez ya da hayır cevabı neden kabul edilmez? Şahit olduğum bir olayı kısaca aktarayım. Öğle yemeği için oturduğumuz cafede, daha birkaç dakika geçmeden dikkatimi bir erkeğin hararetli, el kol hareketleriyle, yüksek sesle konuşması çekti. Karşısında bir kadın, vücut diliyle oldukça kapalı, kararlı, normal bir ses tonuyla kafasını “hayır” anlamında sağa sola sallayarak oturuyordu. İşittiğim birkaç cümle her şeyi özetliyordu: “benim ne kadar inatçı olduğumu biliyorsundur, bitemez!”. Kadın kısık bir sesle tekrar bir şeyler söyledi ve kafasıyla tekrar “istemiyorum” mesajını verdi. Birçok kadının aşina olduğu bu ayrılık sahnesi ne kadar bireysel bir ilişkilenme örneği olarak görünse de meselenin evrensel olduğu çok açıktır. Çünkü erkek egemen toplumlarda kadının cevap verme lüksü olmadığı gibi, olumsuz cevap verme lüksü ise ütopyadır!
Öncelikle, kadınlar neden hayır diyemiyor? Kız çocuğu olarak dünyaya geldiğinizde aile içerisindeki ilk kural babaya itaattir. Karşımızdaki ilk örnek ise kocası ve çocukları için saçını süpürge eden annedir. Anne ev işleri, çocuk bakımı, eş sorumluluğu bakımından son derece aktif olmak zorundadır. Cinsel yaşamda ise pasif, karar verme şansı olmayan iken eşini memnun etme zorunluluğuyla da cilveli, şehvetli olmalıdır. Kadınlık görevi denilen şey işte bu kadar ironiktir. Baba rolü her zaman otorite ve güç olarak karşımızdadır; ara ara ise şefkatli yüzünü gösterir. İşte o anlar için bütün bir ömrünü verebilecek, sevgiye muhtaç kız çocukları bir erkeğin doğurduğu boşluğu başka bir kurtarıcı erkeğin dolduracağı günün hayaliyle yetişir. Elini tutan, saçını okşayan ilk erkeği hayatının aşkı sanarak; okul, iş demeden koşarak başka bir fanusun içine hapsederler kendilerini.
Unutulmaması gereken bir nokta da eğer ki ailede bir erkek kardeş varsa, yüklenen rol ve sorumluluklar arasındaki dengesizliktir. Çünkü burada anneye yardım etme, ev işleri gibi ‘kadın işlerine’(!) karşılık dışarıda top oynama, bakkala istediği saatte gidebilme özgürlüğü vardır. Dahası babanın otoritesini sağlamlaştırma görevi oğlan çocuğundadır. Bu nedenle aynı anne babanın iki çocuğu arasında muhteşem bir fark vardır.
Hayır diyebilen kadınlar ne ile karşılaşıyor? Maalesef ki günümüzde hala 3.sayfa haberleri boşanmak istediği için, ilişki teklifini kabul etmediği için öldürülen kadın haberleri ile dolu. Bu nedenle bana göre hayır diyebilen kadınlar kendi içlerinde ikiye ayrılıyor: şiddete maruz kalanlar ve hayatta kalanlar. Kendini korumak için hayatındaki erkeği öldüren kadınlarımız çıkmaya başladı bir de gündeme: Çilem Doğan, Nevin Yıldırım gibi… Kadın mücadelesi Çilem’i müebbet hapisten kurtardı; sıra da ise Nevin var. Çünkü hepimiz biliyoruz ki onlar yemeğin tuzu eksik olmuş diye, bakkala izinsiz çıktı diye, kocasıyla isteksiz sevişti diye evlilikleri boyunca dayak yiyen kadınlar. Bu nedenle öz savunma haktır!
Erkekler hayır cevabından ne anlıyor? Tabi ki evet anlıyor. Naz yapıyor anlıyor. Peki, neden? Çünkü hayır cevabının ne olduğunu bilmiyor. Hayatında hiç duymamış ki. Dahası bu kelimeyi bir kadından hiç duymamış. Annesi, kız kardeşi, ablası, halası, teyzesi, komşu teyzesi bile ona hayır dememiş bu güne kadar. Ona öğretilen ‘erkek doğruyu bilir, kadın onu onaylamakla yükümlüdür’. Erkek sevdi mi, kadın da sevmek zorundadır. Kısacası tarihte bir Nazım var, “yani sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı?” diyebilen.
Başta aile ardından medya ve söylem erkeğin aşkına karşılık vermek zorunda olan kadını öğretir. Abarttığımı düşünenler için, çok tanıdık bir Türk filmini hatırlatmak isterim: 1975 yapımı başrollerinde Tarık Akan, Gülşen Bubikoğlu’nun olduğu ‘Ah Nerede’ filmi… Yakışıklı ve çapkın Ferit’in foyası ortaya çıkınca aşık olduğu Zehra’yı ikna edebilmek için apartmanının çatısından atladığı, bunun üzerine Zehra’nın onu affettiği sahneyi hepimiz hatırlarız. Çünkü erkekler reddedilemez. İstediğini elde eder. Oysa kadınlar öyle midir? Siz hiç aşkından çatıya çıkıp, intihara kalkışan bir kadın haberi gördünüz mü?
Son Olarak, “hayır” Cevabından Ne Anlanmalı?
Hayır, “HAYIR” demektir.
Kız çocukları ev işlerini yapmak zorunda değildir; erkek kardeşleri okula giderken, onlar evde evlenmeyi beklemek zorunda değildir. Bu nedenle babalarına karşı gelirler. Okumak isterler, çalışmak isterler.
Çocuk yaşta evlenmek zorunda değildirler.
Kadınlar, evlenmek istemedikleri bir adamla evlenmek zorunda değildir.
Dahası para karşılığı evlendirilemezler.
“Namus” kıstası altında evlendirilemezler.
Kadınlar, sevmediği biriyle birlikte olmak zorunda değildir. Toplum için evlilik cinsel birlikteliği meşrulaştırmaktır; ancak tecavüzü meşrulaştırmak kabul edilemez!
Cinsel birlikteliği istemediği için ‘başım ağrıyor diyen kadınlar’ halk arasında bir espri unsuru olamaz.
Anneliğin kutsallaştırılarak, kadının ev içine hapsedilmesi oyunu çoktan bozulmuştur. Artık çocuk doğurmak istemeyen kadınlar da vardır!