Dünyayı Turuncuya Boyayalım

25 Kasım tarihi, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kararıyla 1999 yılı itibariyle “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” olarak ilan edilmiştir. Zaman içerisinde bu önemli günü kapsayacak şekilde yürütülen farkındalık çalışmaları, 16 günlük aktivizm programına dönüşmüştür. Böylece dünyanın dört bir yanında kadına karşı şiddetle mücadele konusunda farkındalık yaratmak için turuncuya boyanan sokaklar, binalar, insanlar görebilirsiniz:

https://www.youtube.com/watch?v=BiLnr1cpkEo

Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele İçin 16 Günlük Aktivizm Kampanyası’nın amacı dünya çapında farkındalık çalışmaları sağlamaktır. Şiddetle mücadelenin konuşulduğu, çözüm süreçlerinin masaya yatırıldığı, kadınların söz hakkının olduğu ve seslerini duyurabildikleri bu tarihi gün; Dominik Cumhuriyeti’nde mücadeleci 3 kız kardeşin vahşice katledilmesi ardından, onların anısına ortaya çıkmıştır. Öldürülen Mirabel kız kardeşlerden birinin kod adının Kelebek olmasından da esinlenerek; o günden sonra bu üç kız kardeş gerek Dominik’te gerek dünya da “Kelebekler” adıyla efsaneleştirilerek anılmaya başladılar.

Geçtiğimiz yıl bu etkinlikler kapsamında, çalıştığım kurumdaki mülteci kadınlarla birlikte, tüm mücadeleci kadınların anısına origamiden turuncu kelebekler yaparak, kitap ayraçları tasarlamıştık. Bu etkinlik öncesinde kadın grubunu bilgi ve deneyimleri ile fiziksel şiddet, psikolojik şiddet, ekonomik şiddet ve cinsel şiddet konularında bilgilendiren, sosyal hizmet uzmanı olan kadın dayanışmasındaki dostuma bir kez daha teşekkürler…

Konuya ilişkin Türkiye’de yapılan önemli çalışmalara baktığımızda, 2016 yılında Birleşmiş Milletler Türkiye, Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women) ve Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) tarafından yürütülen “Şiddetsiz bir Toplum İçin Dünyayı Eşitliğe Boyuyoruz” Gençlik Zirvesi karşımıza çıkmaktadır. Bu çalışma sonunda ortaya çıkarılan Manifesto’dan öne çıkan başlıklar şöyledir:

  • Eğitim hakkıma dokunma! Eğitim herkes için temel bir haktır. Buna rağmen, Türkiye’de kız çocuklarının 3’te 1’inin eğitim görmesi aileleri tarafından engellenmektedir. Eğitimden mahrum bırakılmak da bir tür şiddettir.

  • Evlilik, evcilik değildir. Çocuk, büyütülür; çocuk büyütmez. Çocuk yaşta yapılan evlilikler çocukların temel hak ve özgürlüklerine erişimini kısıtlar.

  • Çalışma Hayatında Ötekileştir-me! Türkiye’de dezavantajlı grupların maruz kaldığı şiddet ve ayrımcılık, onların temel hak ve özgürlüklerini ihlal etmektedir.

Atılan tüm adımlara rağmen, Türkiye gerçeklerine baktığımızda ise, TUİK 2017 verileri diyor ki: “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından gerçekleştirilen Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması 2014 sonuçlarına göre; ülke genelinde yaşamının herhangi bir döneminde eşinden veya birlikte yaşadığı kişiden fiziksel şiddete maruz kalan kadın nüfus oranı %35,5’dir. Orta Anadolu bölgesi %42,8 ile yaşamın herhangi bir döneminde fiziksel şiddete maruz kaldığını belirten kadınların en fazla olduğu bölgedir.”

Bu gidişata dur demek için kadına karşı şiddet bir insanlık suçu sayılmalıdır. Erkek şiddeti meşrulaştırılmamalıdır. Yargı sistemi ‘erk’ taraflı olmamalıdır. T.C. Devleti uluslararası hukuk kapsamında taraf olduğu CEDAW (Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi) ve İstanbul Sözleşmesi (Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi) yükümlülüklerini yerine getirmekle sorumludur.



Kaynaklar:

http://www.unicankara.org.tr/tr/universite-ogrencilerinden-siddetsiz-toplum-icin-esitlik-cagrisi/

* Yazıyla ilgili görseller web alıntısıdır.

Bunları da sevebilirsiniz

Bir cevap yazın