Özgürlük ister, kadın. Çocuk bakımı, ev işleri veya yaşlı bakım sorumluluklarıyla evlerine hapsolan kadınlar tarafından temelde en ihtiyaç duyulan şey
sosyal çevreye katılmaktır. İletişim kurabileceği, onunla ortak dertlere-sevinçlere sahip kişilerle bir araya gelebilmek bir terapidir aslında. Asıl çözüm süreci sürdürülmesi gereken konu da budur. Bir ülkenin nüfusunun %50’sini oluşturan kesimin demokratik hak ve talepleridir üzerinde durulması gereken. Özel alan, kamusal alan ayrımının yasal düzenlemeler ve uygulamalarla ortadan kaldırılması devletin sorumluluğudur. “Özel olan politiktir” diye haykırılır bu yüzden yürüyüşlerde; duvarlara yazılır görmezden gelinmesin artık diye.
Kadın cinayetlerine, tecavüze, şiddete dur denilsin ister. Günde ortalama 5 kadın cinayeti olan bir ülkede eğer bir mücadele sürdürülecek ise tedbirler, yasal düzenlemeler, hukuki yaptırımlar için harekete geçilmelidir. Haksız tahrik, iyi hal ile cezai indirimler uygular iken bir kez daha düşünülmeli. Eski eşi, boşanmak istediği kocası, reddettiği partneri tarafından öldürülen kadınların tek suçu “hayır, artık yeter” demektir belki de. Daha çocukken baba tarafından bastırılan kadın, evlenmeyi bir kurtuluş sanırken kocasının baskısına maruz kalır. Dahası mahalle baskısı vardır. Eve geldiği saatten, giydiği kıyafete kadar incelenir. Kendisini tanımayan insanlar tarafından çeşitli söylemlere uğrar. Oysaki yaşamaktır tek gayesi.
İş imkanı ister, kadın. Çünkü ekonomik olarak bir dayanağı olmayan birey başkasına bağımlı yaşamak zorunda kalır. Meslek seçerken, işe alınırken sahip olduğu cinsiyetin avantaj mı dezavantaj mı sağlayacağını düşünmemelidir. Fırsat eşitliği olmalı bir ülkede. Bir kadın ve bir erkek aynı okula gidip, aynı sınıfta ders almalı ve aynı işi tercih edebilmelidir. Kadının doğası gereği olan doğum hakkı, çalışma hakkını elinden almamalıdır. 4 çocuk politikası yaparken bir ülke lideri, bunun sonuçlarına yönelik tedbirleri almalıdır. Çalışan anneler için kreş olanağı sağlanmalıdır. Hedeflenen 2023’te insan onuruna yakışan bir hayat standardı sunamadığımız bir nesil olmamalıdır.
Erkek egemen toplum yapısının değişmesini ister, kadın. Çünkü siyasal aktörlerin çıkarları için sürmesi gereken itaat toplumunun temeli ailedir. Ailede babanın otoritesi, ülkede liderin otoritesini hakim kılmak için yaratılmıştır. Ataerkil sistemin sürekliliği bu şekilde sağlanmakta ve kadın erkek eşitsizliği her geçen gün büyütülmektedir. Fakat korku cumhuriyetlerinin kurulduğu günümüzde, kaybedecek hiçbir şeyleri kalmamaya başladıkça kadınlar sokaklarda daha çok haykırmaktadır: Gelsin Baba, Gelsin Koca, Gelsin Devlet Gelsin Cop, İnadına İsyan İnadına İsyan İnadına Özgürlük…
İfade özgürlüğü ister, kadın. Düşündüklerini yargılanma korkusu duymadan söyleyebilmek ister. Saçı uzun, aklı kısa olmamıştır hiçbir zaman; ama yaratılmak istenen her zaman bu olmuştur. Onun adına bir erkeğin konuşmasından sıkılmıştır artık. Ve ona sorulmamıştır hiçbir zaman ne istediği. Kadın ve erkek eşit olsun ister buyüzden. Kendi dertlerini, sorunlarını anlatıp; kendi çözümlerini sunabilmelidir. Siyasi temsili olmalıdır. Evde, okulda, sokakta, mecliste söz hakkı olmalıdır. 1980’lerin kadın hareketinin en güzel şarkılarında söylendiği gibi:
“susmamız oturmamız,
hep boyun eğmemiz
hayatı seyretmemiz
istendi bugüne dek
kadınlar vardır, kadınlar vardır
kadınlar her yerde…”