Önce “Atatürk’ü Nasıl Değerlendirelim?” yazımdaki tesbiti tekrarlayarak başlayalım ; Türkiye Cumhuriyeti, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde emperyalizme karşı verilen bir bağımsızlık savaşı ile kurulmuştur .
Batılı güçler, bu nedenle Sevr Antlaşmasını yırtan ve Lozan Antlaşması ile siyasal ve ekonomik bağımsızlığını silahlı gücüyle kabul ettiren Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Atatürk’ü bir türlü kabul edememişlerdir. Çünkü Türkiye, bağımsızlık zaferi ile aynı zamanda diğer sömürge ve yarı sömürgeler için örnek olmuştur. Yaşadığımız yıllarda Avrupa Parlamentosu’nun aldığı kararlarda, Amerika Birleşik Devletleri’nde üretilen senaryo ve yaklaşımlarda bu nedenle Kemalizm’in sona erdirilmesi görüşleri dile getirilmemiş miydi?
Kemalizmi nasıl anlayalım?
Atatürk, bir başka deyişle Kemalist ideolojinin özellikleri hakkında irdelemeler süregelmektedir. Ancak değerlendirmelerin, onun söylev ve eylemleri ile kurucusu olduğu Cumhuriyet Halk Fırkası (Partisinin) ilkelerine dayandırılarak yapılmasının gereği vardır.
Bu ilkeler bilindiği üzere Cumhuriyetçilik, Halkçılık, Milliyetçilik, Devletçilik, Laiklik ve İnkılâpçılıktır.
Diğer yandan O, tam bir anti-emperyalisttir, toplumcudur ve aydınlanmacıdır. Bize, çağdaşlaşma hedefini göstermiştir. Ancak batıcı değildir. İlkeleri, eskimemiş ve donmamıştır. Çünkü dünyada küresel kapitalizm, günümüzde unutturulan terimiyle emperyalizm,kimi zamanlar silah,kim zamanlar ekonomik yaptırımlarla varlığını acımasızca sürdürmektedir.
Küresel kapitalizm, yapısında iki temel çelişkiyi barındırıyor.
Birincisi; Batılı,liberal / kapitalist zalimler ile Doğulu,sömürge, yarı ya da gizli sömürge mazlumlar arasındaki çelişki.
İkincisi ise; emek-sermaye çelişkisidir.
Anılan iki çelişkinin mazlum milletler ve emekçiler lehine çözümlenmesi, Kemalist ideolojinin hayata geçirilmesiyle olası gözüküyor. Bu nedenle Kemalizm dünya ve Türkiye için güncelliğini koruyor. Tekelci şirketlerin egemenliğindeki ABD/AB ülkelerinde Kemalizm’e karşı sürdürülen kampanyaların ardında bu gerçek vardır.
Türkiye neden bu duruma düştü?
Günümüzde, Atatürk ideolojisinin egemen unsurları olan “ Ulus Devlet ve Tam Bağımsız Ulusçuluk ya da Milliyetçilik, Devletçilik ve Halkçılık Temelinde Planlı Karma ekonomi, Tarım-Sanayi Dengesinin Kurulduğu Sanayileşme, Türkiye Çıkarlarına Yönelik Dış Politika ve Tarımın Korunması” gibi konular dış güçler ve bunlarla işbirliği yapan iç güçler tarafından zaafa uğratılmaya çalışılmaktadır.
Bu bağlamda, en büyük zafiyet ekonominin tarım sektöründe yaşanmaktadır. Tarımda meydana gelen gerilemeler ve çiftçilerin fakirleşmesi, en başta ülkenin gıda egemenliğini ortadan kaldırmıştır.
Bunu en iyi gören devlet adamlarından birisi, beklide en önde geleni Mustafa Kemal Atatürk olmuştur. Bu amaçla söylem ve eylemlerinde tarım en önemli konumda olmuştur.
Ancak, Atatürk’ün düşüncelerini tam olarak hayata geçiremedik. Çiftçilerimiz ve köylülerimiz ulusal gelirden en az payı alıyor. Bunun sonucu kırsaldan kentlere yoğun göçler oluyor. Son yıllarda, tarımsal üretimimiz nüfus başına önemli ölçüde geriledi. Türkiye, tarım ürünleri dış alımcısı oldu. Gıda egemenliği kayboldu. Çiftçi örgütlerimiz güçsüz. Tarımsal ürünleri işleme ve pazarlamada kooperatiflerin payı yüzde 3-4’ü geçmiyor. Gıda perakendeciliği yabancıların tekeline geçmiş durumda. Kentlerde oturanlar da bu nedenden dolayı ucuz ve nitelikli ürün bulamıyor.
Aslında son günlerde Havza modeli ile ortaya konulmakta olan Milli Tarım Projesi, bir bakıma bu durumdan çıkmak için önerilen bir projeden başka bir şey değildir.
Özetle, tarım dahil Türkiye ekonomisi dışa bağımlı bir ülke durumuna geldi. Ortaya çıkan olumsuzluğun içsel ve dışsal birçok nedeni var. İçsel nedeni; çıkarları batıyla bütünleşmiş işbirlikçilerin topluma egemen olmasından kaynaklanıyor.
Çıkış yolu var mı?
Çıkış yolu;büyük çoğunluğun çıkarlarına yönelik ekonomi – politika yaklaşımlarıyla ilgili.
Çıkış yolu; toplumsal sınıf ve katmanların emperyalizme karşı duruşlarıyla doğrudan bağlantılı.
İşbirlikçiler “Türkiye Ankara’dan yönetilemez” demişlerdi. Kimileri açık,kimileri örtük, Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletlerinin Türkiye’ye biçtiği gömleği giymeyi savunuyorlardı.
Fetulahçı Terör Örgütü (FETÖ)’nün ,Türk Silahlı Kuvvetleri içinde mankurtlaştırılan adamları ile askeri darbe girişiminde bulunması bunun için tezgahlanmadı mı?
Çözüm ekonomik ve siyasal tam bağımsızlıktan geçiyor. Çözüm, Atatürkçülük’ten geçiyor.