Dünya Basınından Türkiye / Fransa

L’Express 27/06/2016 Mavi Marmara: İsrail Türkiye’ye 18 milyon Euro ödeme yapacak. Türkiye ve İsrail geçtiğimiz Pazartesi günü Kudüs’ü Ankara’ya, 2010 senesinde bir Türk gemisine gerçekleştirilen saldırıyı cezalandırmak maksatlı 18,14 milyon Euro ödemeye mecbur kılan bir sözleşme imzaladılar. 2010 senesinde gerçekleştirilen saldırıda 10 Türk öldürülmüştü. Filistinli militanlar 31 Mayıs tarihinde, Filistin kuşatma ablukasında gemilerin İsrail açıklarında uluslararası sularda saldırı sırasında yaşamlarını yitirmişlerdi. 2013 senesine kadar ülke özür dilemeyi red etti, sonrasında Gazze bandında yaşanan yeni bir İsrail savunması ile tansiyon yeniden yükseldi. 6 yıl aradan sonra Kudüs Ankara ile bir anlaşma imzalar ve 18 milyon Euro, yaşamını yitiren 10 Türk vatandaşının ailesine ödeme yapacaktır. Türkiye Başbakanı Binali Yıldırım açıklamasında “ bu uzlaşma antlaşması Salı günü resmiyete kavuşacaktır. Söz konusu antlaşmayı oluşturmak yıllarımızı aldı (…)Bu belge ile ilişkilerimiz normalleşecek” ifadelerini kullandı. Basının karşısında, her iki ülkenin Büyükelçilerini karşılıklı değiştireceklerini ifade etti. Binali Yıldırım ayrıca İsrail ablukasında bulunan Gazze bandındaki Filistinliler için İsrail Ashdad Limanına Türkiye’nin Mersin Limanından 10.000 tonu aşkın insani yardımı yola çıkartacaklarını belirtti. L’Express gazetesi 27/06/2016 tarihli makalelerinden alıntı çeviridir Les Echos 19/06/2016 Avrupa’ya sorumluluk yükleyen müttefik Türkiye, Türkiye’nin mülteci sorununa taşeronluk yapmaya karar vererek Ab otoriter bir yoldan sapma ve zamanla duyguları yok olan Avrupalılar ile konuyu bir siyasi sorumluya bağladı. Hükümetin öfkesi böylece artar. Tam da gergin Türk Hükümetinin Berlin’dek Büyükelçisinin geri çağırdığı sırada 2 Haziran tarihinde Alman Parlementerler Ermeni soykırımını oylamışken. (…) Türkiye leyhine kabul prosedürünün Ab tarafından resmi olarak 11 yıl sonra açılması sırasında Ermeni soykırımı meselesi her iki tarafı da bir çok konuda birbirinden ayıran anlaşmazlık duvarını, farklılıkları tekrar hatırlatmaktadır. Birinci Dünya Savaşı sırasında ortalama 1,5 milyon kişinin hayatına mal olan bu trajediyi Avrupa Parlementosu 1987’den itibaren tanıyorsa, Ankara sadece “ 2 tarafın katliamlarını” tanımakta. Geçtiğimiz haftanın oylamasının ardından Cumhurbaşkanı resmi olarak ülkesine karşı yapılmış olan “şantaj” ‘ı bildirir. Ve büyük bir Türk kesiminin yaşamakta olduğu Almanya’nın bir dost kaybedeceğini ifade eder. Söz konusu tepki Türkiye gözlemcilerini şaşırtmamıştır. (…) Mülteci krizi lehine düşünülecek olunur ise Türkiye Avrupalılar için zorunlu bir partner haline gelmiştir. Orta Doğu’nun, Akdeniz’in, Kafkasya’nın, Balkanlar’ın ve Kuzey Afrika’nın geçiş noktasında bulunan Türkiye Avrupa hayalini kuran mülteciler için zorunlu bir geçiş noktasıdır. Angela Merkel yanılmadı . Mültecilerin Avrupa’da daha adil dağılımlarını aylarca savunmasının ardından, Angelina Merkel Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu ile 18 Mayıs’ta değerlendirilen anlaşmayı doğrudan görüşmüştür. Söz konusu antlaşma Yunan adalarından yasal olmayan yollarla gelen mültecilerin Türkiye’ye geri gönderilmesini öngörüyordu. Buna karşılık Anadolu’ya yollanan her bir Suriyeli’ye karşın AB, 72.000 kişiye kadar Türkiye’den gelecek olan bir mülteciyi kabul edecek. Mevzuu geçen anlaşmanın yürürlüğe girmesinden itibaren Yunanistan’dan Avrupa’ya geçişler neredeyse sonlandı. Ancak kriz halen çözümlenmiş değil. Kısacası Türkiye 2,7 milyonu Suriye vatandaşı olan 3,1, milyon mülteciyi barındırmaktadır. (…) Bir diğer mülteci anlaşması; Türkiye Mayıs ayında Türk vatandaşlarına yönelik vize muafiyeti müzakerelerinin açılımını başlatmıştır. Bu durum Türk hükümeti için Avrupa’ya seyahat etmek isteyen vatandaşlar nezdinde büyük bir zafer oluşturmuştur. Ancak bu anlaşmanın hayata geçebilmesi için Avrupa Ankara’ya antiterörist kanunlarında reform yapılmasını dayatmaktadır. Bunların yanı sıra söz konusu anlaşmanın Angela Merkel ile asıl kurucusu olan Ahmet Davutoğlu’na Hükümet tarafından Mayıs ayında teşekkür edilmiştir. (…) Türk hükümeti tarafından, Avrupa Parlementosu tarafından Nisan ayı sonunda hukuk devletinin gerilemesi ile ilgili yayımlanan raporun ardından “artık AB’nin Türkiye’ye, Türkiye’nin de AB’ye ihtiyacı kalmadığı” yönünde bir açıklama yapılmıştı. Les Echos gazetesi 19/06/2016 tarihli makalelerinden alıntı çeviridir

Bunları da sevebilirsiniz

Bir cevap yazın