Les Echos 18 Ocak 2016
Erdoğan’ın hassasiyeti Ortadoğu için tehdit oluşturuyor.
Doğu’da etkisini yerleştirecek olan modern Türkiye’ye ne oldu? Son saldırılar ülkenin hassasiyetini ortaya çıkarttı. Nato’nun Güneyini kontrol eden dirençli bir ülkenin üstünü hemen çizmeyelim.
5 yıl öncesinde Arap Baharı sırasında, Türkiye’nin sırasının geldiği düşünülmüştü. Batı’da bir Avrupa Birliği tarafından küçümsenen, kendisine yanlış vaatlerde bulunulan ve sonrasında aslında klüplerinde onu istemediklerini anladıkları Türkiye, Ortadoğu’da bir gurur, ekonomik, sosyal ve politik meşruluk buldu ve bu durumda bir kesime imparatorluğa dair geçmişini unutturmayı başardı.
Osmanlı imparatorluğu mirasçıları önlenemez bir şekilde ortaya çıkmaya başladır.
Kahire’de tahrir meydanındaki birçok eylemci için Türkiye, arap olmayan yapısıyla, bir özgürlük, ekonomik başarı modeli değildi sadece, doğru yöne iyi kanalize olmuş gelişimin enerjisiydi.
(…)
Gücünü içeride de sağlamlaştırmak için AKP kurucusu, İran ve Suriye ile ayrıcalıklı ilişkilere güveniyordu.
Ancak hiçbir şey beklendiği şekilde gelişmedi. Arap demokrasisi rüyası bozuldu, ardından şiddet boy göstermeye başladı ve Türkiye’nin komşuları üzerindeki diplomatik etkisi soyutlaşmaya başladı.
Kürtlerin konumunun güçlenmesiyle ve Orta-Doğu tarihinin değişmeye başlamasıyla Türkiye’nin iç zaafları kadar dış zaafları da ortaya çıktı.
Erdoğan bu süreçte tepki olarak kendi etrafında daha fazla güç toplamaya başladı.
(…)
Bir diğer deyişle, bölgede Türkiye’nin etkisi azaldıkça Erdoğan’ın gücü ülkesinde daha çok kabul görür hale geldi.
(…)
Daech ve PKK saldırılarını kabullenmeyerek Türkiye’de yönetim diplomatik yalnızlığa doğru ilerlemekte.
Avrupa ve Birleşmiş Milletler’e göre Kürt sorunu Türkiye’nin iç meselesi iken DAECH saldırıları uluslararası çaplı bir sorundur.
Türkiye’ye göre ise PKK saldırıları gibi DAECH saldırıları da uluslararası meselelerdir.
Moskova ile ilişkiler gerilirken Ankara risk alıyor. Yönetim, büyük olasılıkla Batı dünyasının kendilerine, kendilerinin de Batı dünyasına ihtiyaç duymadığının hesabını yapmakta.
Yeni rejim ile yapılan temizliğin ardından ordu eskisi gibi olmasa da NATO’nun güney ucunu kontrol eden bir ülkeden nasıl olur da vazgeçilir?
Dahası Suriye’li mültecilerin Avrupa’ya akınını kontrol edecek olan bir ülkeden nasıl vazgeçilir?
Türkiye’nin amacının zayıflaması ve nereden gelirse gelsin terör saldırılarına karşı savunmasızlığı, istikrarın temel direklerinin eksik olduğu bir bölge için oldukça kötü gelişmelerdir.
(…)
İktidardaki 13. Senesinde Türk seçmenlerinin kendisini cezalandırmasından sonra geçtiğimiz sonbaharda gerçekleşen genel seçimlerde boşluğun yaratmış olduğu korku ile kendilerine yeniden zaferi teslim ettiler. Ancak bu destek gözüktüğünden daha hassas olabilir. İstanbul’un en turistik semtinde turistleri hedef alan saldırı, uluslararası çaptaki ikinci saldırıyı ‘i oluşturdu.
Zeki bir canlı bomba en fazla cana son verebileceği bir anda kendisini patlatır ve Alman turistler ve diğer yabancı uyruklu kurbanların vefatı, ülke ekonomisine en büyük etkiyi yaratır.
Olağandışı siyasi direnci kanıtlamış olan Erdoğan’ın bu gelişmelerden zarar görmesi tehlikeli olabilir, ancak Türkiye kırılgandır ama biz onun arkasındayız.
Les Echos gazetesi 18/01/2016 tarihli makalelerinden alıntı çeviridir.
Mülteci sorunu: Ankara Merkel’i destekliyor.
Alman Şansölye Türk Başbakan ile bir araya geldi. Mülteci krizini atlatmaları yönünde Avrupa Birliğinin Türkiye’ye vermiş olduğu finansal destek sözünü yerine getirmeleri için Almanya’nın gereğini yapacağının sözünü verdi.
Avrupa’da izole edilmiş ve kendi ülkesinde zorda olan Angela Merkel, Cuma günü mülteci akınını azlatmak maksatlı Türkiye’ye destek aradı. Her iki ülke de “ türk hükümeti mülteci sayısını azlatmak için herşeyi yapacak” ifadesi yer alan ortak bir bildiri yayımladılar.
Angela Merkel Mülteci krizini atlatmaları yönünde Avrupa Birliğinin Türkiye’ye vermiş olduğu finansal destek sözünü yerine getirmeleri için Almanya’nın gereğini yapacağının sözünü verdi.
Angela Merkel Ahmet Davutoğlu ile Berlin’de gerçekleştirmiş olduğu görüşmelerin ardından “ AB–Türkiye arasındaki anlaşmanın yönlerinden birinin Avrupa’nın Türkiye’de yaşayan Suriye’li mültecilerin durumunu iyileştirmeye katkı sağlayacağı” ve Avrupa’nın üç milyar Euro yardımda bulunacağının teyidini bugün yenilediğini olduğunu belirtti.
Söz konusu görüşme esnasında netleştirilen bir diğer huşu ise: 2016 ekim ayına kadar Türkler için Şengen vizesinin kaldırılması konusudur.
Ulusal satranç tahtasında izole….
2015 senesinde bir milyon sığınmacı rekorunun ardından, Avrupa’ya sığınma için gelenlerin bir çoğunun geçiş yaptığı Türkiye, kesin bir şekilde Almanya’ya sığınma talebi ile gelenlerin sayını azaltma hedefi olan şansölye için stratejisinde önemli bir rol oynamakta. “Alman içişleri bakanı Thomas de Maiziere geçtiğimiz Perşembe akşamı “Hepimizin ortak noktası Türkiye’ye daha az mültecinin gitmesi ve Türkiye’nin onların geçişini sağlamaması 8…) bu sebeptendir ki bu durumun sonlanması için ortak çıkarlarımızın belirlemek istiyoruz.”
Angela Merkel hala sınırların mültecilere kapatılmasını ve sayılarının artmasını , Mülteci akının Türkiye tarafından daha sıkı kontrolünden ve mültecilerin Avrupa kontenjanları doğrultusunda dağılımından geçen uluslararası bir çözüm ile reddetmeye devam ediyor.
Ancak söz konusu çözüm somutlaşacakken, kendi vekillerinin bir kısmı tarafından körüklenen eleştiriler ve siyasi oluşumunun bavaroise kolu ile yaşanan kriz durumu kötüleştiriyor.
Büyük olasılıkla, Mart ayında gerçekleşecek olan seçimler öncesinde, siyasi tablo Angela Merkel için tehlikeli bir hal alacak.
(…)
Les Echos gazetesi 22.01.2016 tarihli makalelerinden alıntı çeviridir.