Yalelli

1) Şimdi seni seviyorum ya ben kesin yağmur yağacak

Kesin sokağı karıştıracak yolu uzatacağım

Biliyorum aklımdan çıkmayacak dudakların

Dünyada en güzel şeylerin ikincisi

Sonra uzanıp yere elimi ayağımı kımıldatmadan

Mor bir bulut gelinceye kadar

Denizde balıklar gibi yüzen hayallerimi

İşte o zaman her şeyimi ilk defa bir arada tutacağım

Nihayet Tanrım yanyana görebileceğim her şeyi

Ey eline baltasını almış şanssız talihsiz boşuna saldırma

Suyun yonttuğu kayalar gibi

Artık üzülmekten yorulmayacağım

Ey dalmayı unutmuş martılar artık dönmeyen bir tekerlekse hayat

Buluruz ülkemin dağlarında kıç üstü kayacak çimenleri hala ıslak bir yamaç

2) Eski kadınlar kızlarının idrar şırıltısından bakire olup olmadıklarını anlarmış, tıpkı idrar şırıltısından sünnetli olup olmadığının anlaşılması gibi, biz yazarlar da öyle, sözcüklerin şırıltısından dürüst yalan sıkıntılı uyduruk olup olmadıklarını. Bir laf ne zaman söylenmiş, on yıl önce niye söylenmemiş, bu sözler kime pazarlanmış, hangi tezgaha yerleştirilmiş, sözleri erkekçe yüzlerine değil neden sonra ortaya çıkartmış, o gün niye işlem yapılmamış ya da kayıtlara geçirilmemiş, birkaç gün ders çalışır gibi herkesin doğrayacağı laflar söyleyerek bütün bu şaibelerden nasıl kurtulunmuş…

İnsan dediğin yüzünden gizli bir utanma sıkıntı örtüsü olandır. Aralıksız kırk yıl okuduktan aralıksız kırk yıl her gün ülkenin manşetlerini önümüze koyup düşündükten sonra, hala birileri, yok böyle olmuş yok şöyle olmuş, diyerek demokrasi kahramanı olmuşlar.

Hepimizin iki yaşına kadar ev içinde dal d.şak oynama özgürlüğü vardı, büyüyüp arkanıza Amerika´yı alırsanız artık yetmiş seksen yaşına kadar full time özgürsünüz.

Niçin tarihimizin en tartışmalı tasfiyelerinin mahkemeleri yapılırken tek bir kişi ama tek bir kişi evet tek bir kişi, bu işin gerçeği nedir, özeti nedir diye konuşmuyor.

Basit saf gerçek şudur, komutanlar kendi aralarında geleneksel olarak çok rahatça darbe muhtıra neler yapabiliriz diye konuşmuşlar ve sonra bunların işe yaramayacağını hatta hiç de doğru olmayacağı konusunda bir fikirde uzlaşmışlar ve sonra, bundan sonra yapılacak tek şey, sivil hayat içinde demokratik sivil kurumlar içinde mücadele etmektir fikri hakim olmuş ve dün darbelerden medet umanların hepsi kuzu kuzu sivil kurumlar içinde demokratik mücadele etmenin yollarını aramışlar, derneklere partilere düşmenin yollarını aramışlar, kimi gazetelere yazar olmuş kimi derneklere üye…

Evet, işin özeti budur ve bunu bilmeyen tek kişi yok aramızda.

Cinayet filmlerinde en çok işlenen konudur, katil birini öldürüp kurtulacağını zanneder, ancak beklenmedik bir olay çıkar karşısına cinayetini görenler vardır, katil işte burada cinayeti gören herkese karşı seri cinayetlerine başlar. Bu yüzden Irak işgalinin tamamlanmamış bir işgal olduğunu söyledik, Libya, Tunus, Suriye, sanmayın tamamlanır…

Orta-doğu bölgesinde Irak cinayetini gören ve tepki gösteren herkes Arap baharı altında Amerika’nın seri cinayetine kurban gitmektedir..

Bunu söylemek çok mu zor. Çok zor… Eskilerin lafıdır, edepsiz (hain) gözlere hiçbir şey terbiyeli görünmez. Şayet tezgahın adamlarıyla düşüp kalkmışsanız herkesi de karşı tezgahın adamları olarak görürsünüz, bu kadar basit.

Eskiden soyunmadan muayene olunamazdı şimdi kan vermeden olunamıyor, eskiden istihbarat örgütleri sizden gizli bilgileri çalıyordu şimdi aşama kaydettiler hem komutanlarınızdan mahkemelerde şırınga şırınga kan alıyor hem dağlarınızda Mehmetçiğinizden oluk oluk kan, kim alıyor, Amerika, yüz yıldır bu ülkeyi yönetmiş medyasından işadamına hiç kimse ama hiç kimse buncağız laf nedir çıkıp söyleyemiyor.

Ortaçağlarda Yahudilerin fahişelerin pazarda ekmeğe meyveye dokunmaları yasaktı, şimdi yazarların tezgahla itibarsızlaştırılmış komutanların konuşması dokunması her şeyleri yasak, kimlerin sayesinde.

İnsan ruhu için eskiler ne güzel der, güneş kurutur ay beyazlatır. Ay, bir gece yalnız başınıza karşınıza çıkan evrenin ilahi sözcüsü ilahi tartışmacısı ilahi yargılayıcısı, ay ışığı ruhumuzun kendini gören gözü gibidir.

Ay insan ruhunu beyazlatır hepimizin iç darlığını alır, nasıl karanlık bir dünyada yaşıyorsunuz ay’la hiç mi yüzleşmediniz, iç darlığımızı da mı Amerika alsın yoluna koysun diye bunca yıl bekledik.

Ortaçağ’da bugünkü demir çubuk lavmanlar yoktu kesilmiş eşek penisi sokulur sonra balon gibi sıkıştırılıp hazırlanmış solüsyon akıtılırdı, şimdi Amerikan ajanlarının komutanlarınıza yaptıkları gibi.

Güneydoğu’da PKK’yla değil savaştığımız Amerika’dır, tüm dünya biliyor ama içimizde hala bilmeyenler varmış gibi on binlerce yazı konuşma gırla gidiyor. Edepsizliklerine örtü diye camileri dahi kullananlar bu gerçek hiç yokmuş gibi hatta Osmanlı seferleri düzenliyorlar.

Amerika kendi Pentagon’unu dahi havaya uçuran bir ülkenin adıdır sizin karargahlarınızın lafı bile olmaz.

Bush’un Haçlı Seferleri’ni duymayan yazmayan mı kaldı sizden başka.

Bush, Irak’ın üstüne yüz atom bombası değerinde bombalar s.çtığını, kameralar önünde şov yaparak tüm dünyaya göstermedi mi?

Ama siz güya Müslümanlar, domuz çiftliğinde kahya olmayı İslamcılığın zaferi saydınız.

Domuz çiftliği biz de pek yoktur, öğretelim, domuz çiftliği çalıştıranlar asla kat’a açık yerde s.çmaz, sıçarsa domuzlar gelip yere düşmeden boku hem yakalar hem yalanır.

Bok’u havada yakalamayı ve yalanmayı da İslamcılığın iktidar zaferi saydınız ya söyleyecek laf yok, bok’u havada yakalamayı yalanmayı demokrasinin zaferi saydınız ya artık Allah’ın cennetle müjdelenmiş kullarından oldunuz.

Ordusunu satan generaller olur mu, oluyormuş, işte önce Libya’da şimdi Suriye’de ordusunu satan komutanlar taraf değiştiriyor ve ülkemiz dahil her yerde insanlar, savaştan çok, bir insan nasıl olur da ordusunu satabilir diye soruyor. İşte bu dehşet, tek başına, Irak’ın tepesinden atılan yüz atom bombasından daha imha edici daha parçalayıcı, ve bir de ordusunu satan komutanları medyamız ‘demokrasi kahramanları’ diye ağırlıyor, hadi sırayla kızlar, bir maşallah bir inşallah çekelim.

Hoş geldiniz ordusunu satan kahramanlar, bu mübarek demokrasi savaşında yalnız değilsiniz, önce sizinle Vahdettin’in son sarayında dualar eşliğinde iftar orucumuzu açalım, sonra gelsin çalgılar başlasın yalelliler…

Özgürlük he kurban he. Demokrasi he Habib he….

Buyurun biraz da kan içelim, şükran şükran…

Bunları da sevebilirsiniz