Batı´da Bilimin Gelişimi Üzerine Kimi Tezler (1)

Batı’da bilimin gelişimi üzerine tarihsel süreç içinde birbiriyle bağlantılı birçok tez ileri sürülebilir. Bu yazıda, anılan tezler arasında; Haçlı Seferleri’nin İslam’dan aktardıkları, Osmanlı İmparatorluğu’nun Etkisi, Rönesans ve Reform Hareketleri, feodalitenin tasfiyesi ve burjuvazinin sahneye çıkması ile Sanayi Devrimi’nin gerçekleştirilmesi üzerinde durulacaktır.(Kaymakçı, 2012)

Haçlı Seferleri’nin İslam’dan Aktardıkları

Haçlı Seferleri başladığında, yeryüzünün en azından Avrupa’ya en yakın bölümü, bilimin önderliği ve bilimsel araştırmaya uygun ortam sağlayan yönetimler Müslümanlar´ın denetimindeydi. Bu ortam, İslam Dünyası’na ekonomik zenginlik yaratmıştır. Bu bağlamda, Haçlı Seferleri’ni, aslında ekonomik bunalım nedeniyle açlıktan yıkım içinde olan Batı’nın Doğu’nun zenginliklerini ele geçirmek hareketleri şeklinde yorumlamak olasıdır. Batı, daha doğrusu Avrupalılar, Tanrı, İsa ve İncil’i kullanılarak yağma ve talana yönlendirilmişlerdir.1095-1291 yılları arasında çok sayıda Haçlı Seferi düzenlenmiştir. Ancak Avrupalılar´ın İslam Yönetimleri´ne saldırıları, daha önceleri, 1052 yılında İspanya ve Sicilya’ya saldırılarıyla başlamıştı bile.

Avrupa’nın maddi ve manevi zenginliğini oluşturan bilgi ve buluşların, öncelikle bir kesiminin Haçlı Seferleri ile İslam dünyasından aldıkları söylenebilir. Örneğin, bilimsel buluşları doğuran iki bilimi, matematik ve kimyayı, Avrupalılar İslam’dan öğrenmişlerdir. Avrupa’ya barutu ve topu veren, en iyi çelik üretimini öğreten, pusulayı, pamuktan ucuz kağıt yapımını ve matbaacılığı öğretenler Müslümanlar olmuştur (Grenard,1992). Kısaca, Haçlı Seferleri’nin, Avrupa açısından ekonomik ve kültürel alanlarda tam bir devrim yaşattığı söylenebilir. (Maalouf, 2010).

Bütün bunların dışında, Haçlı Seferleri’nin de tetiklemesiyle ortaya çıkacak Aydınlanma Çağı’ndan itibaren Batı’nın bilim ve teknolojide bugün kısmen de geçmekte olan-üstünlüğü Antik Yunan Uygarlığı’nca da beslenen Yahudilik ve Hristiyanlığın bir ürünü olarak görülmeye başlanılmıştır. Anılan yaklaşım, Doğuculuk (Oryantalizm) düşüncesini de ortaya çıkarmıştır. Oryantalizm´in temelinde, Avrupa merkezci görüş vardır. Bu görüşe göre; «Batı gelişmeye açıktır, uygarlığın, teknolojik ilerlemenin yaratıcısı ve sahibidir. Doğu ise durağandır, gelişmeye kapalıdır. Bu nedenle Batı, tarihsel gelişimin muzaffer taşıyıcısı, Doğu’da onun edilgen alıcısı olacaktır. Bu iki karşıtlık Avrupa merkezciler tarafından kadın ve erkek kimliğine de indirgenmiştir. Modern Batı erkek, Doğu kadın olarak yapılanmıştır.” (Said, 2010; Hobson, 2008). Emperyalizmin altında yatan felsefe budur.

Osmanlı İmparatorluğu’nun Etkisi

Batı’da bilimin gelişimine, 16. ve 17. Yüzyıl´da Doğu ülkeleri ve özellikle Osmanlı İmparatorluğu’nun doğrudan payı dışında dolaylı payının da olduğu söylenebilir. Şöyle ki; belirtildiği üzere bu yüzyıla değin doğu ticaret yolları (Anadolu ve Kırım karayolları, boğazlar, Mısır ve Kıbrıs aracılığıyla deniz yolları) Osmanlı denetiminde olduğu için Batı’nın ticareti sınırlıdır, Osmanlı’ya karşı sürekli yenilgiler içindedir ve haraç vermektedir. Batı, Osmanlı denetiminden kaçmak için Atlantik’ten denize açılıp okyanusları aşarak Hindistan ve Uzakdoğu ile ilişki kurma arayışına girmiştir. Bu arayış, Amerika’nın keşfi dışında, belki de daha önemlisi okyanuslarda güvenli yol alabilmek için yelken başta olmak üzere denizcilik teknolojisinde yeni buluşları ortaya çıkarmıştır. Bu anlamda da Batı’nın farklılaşmasında Osmanlı’nın büyük etkisi olduğu söylenebilir (Eğribel, 2008).

Rönesans ve Reform Hareketleri

Ortaçağ’da Batı Avrupa’da kilisenin feodalite ve krallıklar üzerinde büyük egemenliği vardı. ”Kilise devlet, devlet kilisedir.” düşüncesi egemendi. Kilise her türlü yeniliğe karşıydı. Örneğin,”Dünya düzdür ve güneş dünyanın etrafında döner, kuyruklu yıldızlar Tanrının oklarıdır, hastalıkları cinler yapar, fırtınaları şeytanlar çıkarır, aşı yaptırmak Tanrı’yı kızdırır, ölülere otopsi yapılamaz, yıldırımsavarı kullanmak yasaktır, yerbilimi ile uğraşmak cehennemlik bir suçtur.” gibi bilim dışı görüşleri savunuyorlar ve bunlara karşı çıkanları “engizisyon” denilen mahkemelerde yargılıyorlardı (Bebel, 1987).

Rönesans, feodalitenin tasfiyesiyle ortaya çıkmaya başlayan burjuvazinin kültür devrimi olarak nitelendirilebilir. Bu hareket ile Batı Avrupa’da, edebiyat, güzel sanatlar ve mimaride Antik Yunan’dan da beslenerek, dinsel konularda bile insanı merkez olarak ele alan yapıtlar üretildi.

Reform ile de, öteki dünyayı merkez yapan, Tanrı’yı ve dini yaşama nedeni kabul eden Hristiyanlık düşüncesi yerine, aklı öne koymaya çalışan bir dinsel yaklaşım egemen olaya başladı. Bu kapsamda, Katolik kilisesi yanında Protestanlık gibi yeni Hristiyan mezhepleri ortaya çıktı. Kilise emlaklarının bir kesimi, burjuvazinin eline geçti. Aslında bu el değiştirme, reform hareketinin ekonomik nedeniydi (Tanilli, 2009).

Rönesans ve Reform hareketleri, doğanın doğrudan gözlemine dayalı bilimsel araştırmalar ortamını yarattı. Bilimlerin ilki ve temeli olan matematik ve onun aritmetik, cebir, geometri ve astronomi alanlarında büyük ilerlemeler gerçekleştirildi. Bütün bu ilerlemeler, « akıl ile gerçeğe ulaşabilir.” şeklinde ifade edilebilecek Descartes felsefesini doğurdu. Kısaca, giderek özgürleşen araştırma ortamı, Batı’da Çağdaş Bilim Çağı’nı ortaya çıkardı.

Feodalitenin Tasfiyesi ve Burjuvazinin Sahneye Çıkması ile Sanayi Devrimi’nin Gerçekleştirilmesi

Ortaçağ´da Avrupa ekonomik sisteminde de feodalite egemendir. Bu durumun yarattığı yoksulluğun giderilmesi, bir yandan yeni ticaret yollarının aranması ve bulunmasını, bir yandan da feodalitenin tasfiyesini gündeme getirmiştir. Feodalitenin tasfiyesi ve yeni ticaret yollarının aranması top ve yelken teknolojisinde yeni buluşları yaratmıştır (Cipolla, 2001; Göker, 2004). Feodalitenin tasfiyesi burjuvaziyi sahneye çıkarmış ve Batı’da kapital (sermaye) birikimi oluşmaya başlamıştır. Batı’da kapital birikimi, (gelirin tasarruf edilen kısmı ve sömürgelerden aktarılan kaynaklar) teknoloji değişmeyi beraberinde getirmiştir.

Teknolojik değişme, bir başka deyişle yeni teknolojiler, araştırma-geliştirme etkinliklerinin ya da bilimin uygulamaya aktarılmasıyla olası olmuştur. Bilim üretimi, bir yanıyla insana yapılmış yatırımla söz konusu olmuştur. İnsana yapılmış yatırım, bilim üretim kurumlarının nitelik ve niceliksel olarak artırılmasını gündeme getirmiştir. Teknolojik değişme, ekonomik gelişmeye ivme kazandırmıştır. Bu durum, aynı reel üretim maliyetiyle daha fazla miktarda ürünün elde edilmesini sağlamıştır (Kazgan, 1983). Teknolojinin getirdiği kazanımlar ile Avrupa’da güçlü krallıklar ve ulus devletleri oluşmaya başlamıştır. Bu aynı zamanda sömürgeciliğin de ortaya çıkışını tetiklemiştir. Sonuçta, önce Büyük Britanya’da başlayan Sanayi Devrimi, Avrupa’nın diğer ülkelerine de yaygınlaşmıştır. Sanayi Devrimi´ne öncülük yapan ticaret ve sanayi burjuvazisi ise karın dışsatım pazarlarına yönelik imalat etkinliği ile büyütülebileceğini görmüştür. Burjuvazi, bu amaçla bilimsel etkinlikleri desteklemiştir, çünkü sürekli üretimi artırıcı ve maliyetleri düşürücü buluşların ancak bilimle söz konusu olabileceğini görmüştür (Yıldırım, 1994). Anılan gelişmeler ile kol gücü yerini makine gücüne bırakmaya başlamış, çağdaş üretim teknikleri gelişmiş ve fabrika üretimine geçiş sağlanabilmiştir.

Oryantalizm ya da Doğuculuk /Şarkiyatçılık, Aydınlanma çağı sonrası Batı Avrupalı beyaz adamın, Doğu hakları ve kültürüne yönelik, ötekileştirici, aşağılatıcı ve önyargı dolu yorumlarına işaret etmektedir. Terimi bu bakış açısından ve olumsuz manada kitaplarında -özellikle de Şarkiyatçılık (2010) kitabında- kullanan en ünlü kişi Edward Said´dir. Terim, Latince kökenli dillerde “Orientalism” olarak karşılık bulmuştur. Kökeni ise güneşin doğuşunu ifade eden Latince oriens sözcüğüne dayanmaktadır ve coğrafi anlamda doğuyu göstermekte kullanılmıştır.

Oryantalizm, Batı Avrupa ülkelerinin sömürge ülkelerindeki toplulukları, daha etkili bir şekilde denetleme amacını gütmüştür. J. Mill gibi liberal ekonomistler kadar Marksizm’in kurucuları olan K. Marx ve F. Engels’de, Doğu ülkelerini ve medeniyetlerini durağan ve yozlaşmış şeklinde değerlendirerek küçümsemişlerdir (Marx ve Engels,1985). Günümüzdeki Hristiyan Evanjelistler ise Doğu dinlerinin geleneklerini hurafe olarak görmektedirler.

Bu ön kabullemeyle, Batı’da, 19.Yüzyıl´ın ortalarından itibaren “Oriental Studies” (Doğu Araştırmaları)’nın, akademik bir disiplin olarak ortaya çıktığı görülmektedir. Akademik araştırmalar geliştikçe, “anlaşılmaz ve hilekar Doğulu” gibi ırkçı tavırlar ve yaygın klişeler de artmaya başlamıştır. Büyük Britanya´da da “Konuşmaya değmez Türk (Unspeakable Turk)” teriminin çıkışı aynı döneme rast gelmiştir. Doğu sanatı ve edebiyatı, “egzotik” ve Klasik Yunan-Roma ideallerine göre düşük görülmüştür.

Batı’nın Doğu´dan farklılaşması konusunu, Asya Tipi Üretim Tarzı (ATÜT) kuramı ile tartışmaya açan yazarlar da vardır (Divitçioğlu, 1965; Marx, 1954;Marx,1959;Engels, 1967). Bunlara göre, doğu toplumlarında devletin toprak mülkiyetinde mutlak egemen olması, yaratılan artı değere sahip çıkmasını ortaya çıkarmıştır. Ancak bu durum, tarım, sanayi ve ticarette kendini yeniden üretecek sermeye birikiminin oluşmasını engellemiştir. Sonuç olarak bilim ve teknolojinin gelişimini sağlayacak yeni bir üretim biçimi ve ilişkisine geçilememiştir. ATÜT’ün, batılı düşünürler tarafından doğu toplumlarının gelişmeye uygun olmadığını ortaya koymak ve emperyalizme hak kazandırmak için geliştirilen bir kuram olduğunu ileri sürenler de vardır (Sencer, 1969).

Kaynakça

Bebel, A., 1987. Hz. Muammet ve İslam Kültürü. Birinci Baskı (Çeviri; Ataman, V.).Süreç Yayınları, İstanbul.

Cipolla, C., 2001. Yelken ve Top (Çeviren; A. Kayabal) Kitap Yayınevi, İstanbul.

Divitçioğlu, S., 1965. Asya Tipi Üretim Tarzı ve Az Gelişmiş Ülkeler, İstanbul.

Eğribel, E., 2008. Anadolu Türklüğü ’nün Uygarlık Tarihine Katkıları. Bilim ve Ütopya, Sayı:169, Yıl: 14.

Engels, F., 1967. Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni, İstanbul.

Grenard, F., 1992. Asya’nın Yükselişi ve Düşüşü Birinci Basım (Çeviri; Yüksel, O.).Milli Eğitim Yayınları, İstanbul.

Göker, A., 2004. Pazar ekonomilerinde Bilim ve Teknoloji Politikaları ve Türkiye’de Teknoloji. TMMOB Yayınları.

Hobson, J. M., 2008. Batı Medeniyetinin Doğulu Kökenleri, Yapı Kredi Yayınları.

Kaymakçı, M., 2012. Küreselleş(tir)me Karşıtı Bilim-Politik Yazılar.İlkim Ozan Yayınları.Antalya

Kazgan, G., 1983. Tarım ve Gelişme 3. Baskı İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul.

Maalouf, A., 2010. Arapların Gözünden Haçlı Seferleri. Yedinci Baskı (Çeviri; Berktay, A.) Yapı Kredi Yayınları, İstanbul.

Marx, K., 1954. Capital,I. Lawrens and Wishart.London

Marx, K., 1959. Capital,III.Lawrens and Wishart.London.

Marx, K. and Engels, F., 1985. The Communist Manifesto. Harmondswort: Penguein.

Said, E. W., 2010. Şarkiyatçılık. Batı’nın Şark Anlayışları. Beşinci Baskı (Çeviri:Ülner,B.,) Metis Yayınları, İstanbul.

Sencer, O., 1969. Türk Toplumunun Tarihsel Evrimi. Habora Kitapevi, İstanbul.

Tanilli, S., 2009. Uygarlık Tarihi.23.Baskı.Cumhuriyet Kitapları, İstanbul.

Yıldırım, C., 1994. Bilim Tarihi. Remzi Kitabevi, İstanbul.

Bunları da sevebilirsiniz