Lenin’in İzinde

Baştan belirtmiş olayım. Bu bir gezi yazısıdır özünde. Ancak, çoğu gezi yazımda olduğu gibi bunda da geçmişe ve güncele göndermeler, siyasi değerlendirmeler olacaktır.

Vladimir İlyiç Ulyanov. Ya da bizim bildiğimiz adıyla Lenin (1870-1924).

Karl Marks’ın kuramını uygulamaya koyan Bolşevik devrimcisi.

Lenin, Devrim öncesi bulunduğu İsviçre’den dönmüştür Rusya’ya.

Onun Finlandiya sürgünü dönemi bilinmiyor değilse de çok üzerinde durulmaz. Örneğin, Stalin’le bir araya gelişi Finlandiya’dadır.

Daha öncesinde Finlandiya’nın İsveç egemenliğinden kurtulması ve Fin ulusal kimliğinin oluşması, dolayısı ile de bağımsızlığa giden yolun taşlarının döşenmesinde Rus çarlarının etkisi olduğu bilinir.

Savaşa da tutuşmuştur bu iki ülke izleyen yıllarda.

Lenin’in izi Finlandiya’da sürülecekse Tampere ilk akla gelecek yerdir.

Biz de öyle yaptık.

Günübirlik de olsa Tampere’nin yolunu tuttuk.

Tampere Finlandiya’nın ikinci kalabalık kenti olmasının yanı sıra ülkenin sanayileşmesinin de simgesi.

Dünyadaki ilk ve tek Lenin müzesinin bulunduğu yer.

Büyük hevesle gittiğimiz Tampere’de aynı zamanda tiyatroyu da barındıran yapıdaki Lenin Müzesi’nin kapısının duvar olduğunu görmek düş kırıklığımız oldu.

Müze girişindeki Lenin plaketi

Müze tümüyle kapatılmamış. Bir düzenleme yapılmaktaymış. Adı da değişecekmiş yeniden açıldığında. Rus-Fin ilişkileri müzesi adı uygun görülmüş.

Bu gelişmeyi dünyada ve elbette Finlandiya’da yaşananlardan soyutlamak olanaksız.

Soğuk Savaş boyunca izlediği tarafsızlık politikasıyla haklı bir saygınlık edinmiş olan Finlandiya NATO’ya girerek bu ayrıcalığını yitirmeyi göze aldı. Bu gelişmeyle birlikte ele alındığında Lenin Müzesi’nin kapatılmış olması güncel duruma uygundur.

Yapının girişindeki görsellerle yetinmek zorunda kaldık.

Müze kapatılmadan önce Lenin müzesini ziyaret eden oğlumun çektiği görseller son derece değerli belgeler olup çıktı.

Gittiğim ülkenin gazetesini hiç anlamadığım bir dilde de olsa mutlaka edinirim. Finlandiya’nın en çok satan gazetesi Helsingin Sanomat’ta rastladığım Lenin adının izini sürdüğümde Kırgızistan’ın Oş kentindeki 23 metrelik dev Lenin heykelinin kaldırıldığı bilgisine ulaştım.

Fince bilmesem de Google çevirmen tam zamanında yardımıma yetişti.

Lenin’e ilişkin bir başka habere ulusal basında rastladım.

1993’te Karadeniz sahiline vuran ahşap Lenin heykelinin önümüzdeki günlerde kamuoyuna açık bir yere yerleştirileceğine ilişkindi bu haber. Soğuk savaş boyunca komünizm umacısıyla korkutulmuş Türkiye’de yaşanabilecek ilginç durumlardan birisi olarak tarihe geçmiştir bu gelişme.

https://onedio.com/haber/31-yil-once-duzce-nin-akcakoca-ilcesi-kiyilarina-vuran-lenin-heykelinin-gizemli-hikayesi-1258532

Lenin tüm insanlık için önemli bir kişilik kuşkusuz. Ancak, biz Türkler için ayrıca önemli. Atatürk-Lenin işbirliği Milli Mücadelemizi utkuya eriştiren bir güç doğurmuştur.

Buna karşılık, Lenin’in özellikle soğuk savaş boyunca ülkemizde bırakın saygı görmeyi adının anılmasının bile sorun olduğuna sıkça tanıklık etmişizdir. Soğuk savaştan sonra da durumun çok değişmediği söylenebilir. Otuz yılı aşkın süre önce Akçakoca kıyısına vuran Lenin heykeli komünizm yıkılmış olsa da depoda tutulmaktan kurtulamamıştır.

Depodan çıkıp görücüye çıkma olasılığının bile heyecan verici olduğu tartışmasızdır.

Tampere’den düş kırıklığıyla ayrıldık doğallıkla.

Helsinki’de bir kitapçıda rastladığım “Secret Helsinki” kitabındaki bir ayrıntı Lenin’in Helsinki’de de iz bıraktığını anlatmaktaydı.

Lenin’in Helsinki’de sıkça gittiği bir kafede masası olduğunu okuyunca iş adı geçen yeri bulmaya kaldı.

Hakaniemi metro istasyonuna yürüme uzaklığındaki Juttutupa’yı bulmam hiç zor olmadı. Lenin’in her geldiğinde oturduğu masaya ilişkin özel bir düzenleme yapılmamış. Bir plaket olsun yerleştirilmemiş. Ama, sorduğum zaman garson Lenin’in masasını gösterecek kadar bilgiliydi.

İnce ince yağsa da ıslatan yağmurun dinmesi için bir süre soluklanmak için de iyi geldi Lenin’in izinin götürdüğü kafe.

Kafenin adı olan Juttutupa Fincede söyleşi yeri anlamına geliyor.

Paasitorni olarak bilinen yüksekçe bir yapının zemin katındaki Juttutupa gerçekten de biraz kasvetli ama sıcak atmosferiyle hoşça zaman geçirilecek bir yer izlenimi bırakıyor. Helsinki’deki pek çok yapı gibi bölgenin kolay bulunan yapı gereci granitle kaplı yapı anıtsal bir görünüm sunuyor.

Son söz : Lenin’e yakınlık duymak için Leninist olmaya gerek yok. Onu önemsemek için biraz olsun tarih bilmek yeterli.

Bunları da sevebilirsiniz