Sabah kahvaltıdan sonra araçla 5 dakika mesafedeki La Bodequita iskelesine geliyoruz. Burası 19. yüzyılda şehrin depolama alanıymış. Görevliler kapıda karşılayıp, Rosario adalarına gidecek turistleri, her ada için farklı teknelere yönlendiriyor. Tekneyle 1 saat yol aldıktan sonra Islabela adlı adadayız.
Rosario adalarının ana adası olan Isla Grande’nin hemen dışında olan Islabela, Cartagena’ya 20 km mesafede. Küçük, özel bir koyda, ılık Karayip Denizi kıyısındaki plajda bize ayrılan şezlonglarda yerimizi alıyoruz.
Denize girip dinlenme ile geçen zamanın ardından, öğleden sonra tekne ile limana dönüyoruz.
Otelde kısa bir moladan sonra Cartagena sokaklarına atıyoruz kendimizi. Henüz göremediğimiz Tembel hayvanı görmek umuduyla önce Park Centenario’ya gidiyoruz. İnternette yazanların önerdiği gibi havuzun çevresinde bakmadığımız ağaç kalmıyor, ama göremiyoruz. Umudumuzu yitirmişken bir seyyar satıcı, başka taraftaki bir ağacın tepesinde dallara asılı halde kaşınan Tembel hayvanı bize gösteriyor.
Tembel hayvanı görmenin mutluluğu içinde Callejon Ancho adlı sokağa doğru yürüyoruz, happy hour zamanını burada değerlendiriyoruz. Üst kısmı ışıklı renkli süslerle renklendirilmiş dar sokağın iki tarafına plastik sandalyeler dizilmiş, yavaş yavaş kalabalıklaşmaya başlıyor.
Akşam saatlerinde, satıcılar, yerel halk, turistler, çevredeki kafe-barlardan gelen müzikler ile çok daha kalabalık ve hareketli olan Trinidad Meydanından geçiyoruz. Eski şehir bölgesindeki bir restoranda akşam yemeğinden sonra, kalabalık ve renkli Cartagena sokaklarında dolaşmaya devam ediyoruz.
*****
Sabah kahvaltıdan sonra aracımız bizi alıyor, Santa Marta’ya ve Los Naranjos’a doğru 250 kilometrelik yolda yaklaşık 5 saat sürecek yolculuğumuz başlıyor. Shakira’nın doğduğu ve sahilde heykelinin bulunduğu Baranquilla’dan geçiyoruz.
Karayip Denizi kıyısında bir liman şehri ve Güney Amerika’nın en eski ikinci şehri olan, Tyrona Parkın bir girişinin bulunduğu Santa Marta’dan geçtikten sonra, konaklayacağımız Casa Barlovento’ya geliyoruz. Santa Marta’ya 30 km, Tyrona Milli Parkına 2.6 km mesafede, deniz kıyısındaki kayalıkların üzerinde kurulmuş, nefis manzaralı hoş bir butik otel.
Birinci kattaki deniz manzaralı odalarımıza yerleşiyoruz. Bir şeyler yedikten sonra, bir kısmı kayalara oyulmuş merdivenlerden iniyor, Playa Peligrosa adlı sahilde yürüyüş yapıp fotoğraf çekiyoruz.
Diğer tesisin olduğu tarafta birkaç kişi sörf yapıyor, ama devasa dalgalarda yüzmek tehlikeli görünüyor, zaten uyarı tabelası da var. Uçtaki kayalıklarda düşecekmiş gibi duran kaya formasyonuna dek yürüyüp dönüyoruz.
Havuz kenarında dinlenirken, akşam üzeri devasa bir kurbağa bize eşlik ediyor. Medellin romu ile taze maracuja (Çarkıfelek meyvesi) ve mango sularıyla yapılan yerel kokteyllerden tadarak gün batımını izliyoruz.
Akşam yemeğinden sonra, ertesi gün için Tyrona Milli Parkının yorucu parkuruna hazırlanmak üzere dinlenmeye çekiliyoruz.